Yelkovanın iştahla akrebi kovalamaktan usanmadığı gibi günler de birbirini kovalayıp dururken Umut ve Hazan aynı evi paylaşmanın sevgiyi öldürmek yerine, evliliği nasıl güzelleştirdiğini kanıtlar gibilerdi. Birbirlerinden ayrı geçirdikleri zaman diliminde ömürlerinden kopan her bir yaprak geriye sarıp tekrar bütüne bürünmüş gibiydi. Kötü günleri tamamen geride bırakmış olmanın mutluluğunu dolu dolu geçirdikleri birbirinden apayrı güzel saatler ile yaşıyorlardı. Birbirinden vazgeçmiş klasik eşler gibi televizyonun karşısına geçip erkeğin pineklediği, kadının ise işten gelip ev işini yetiştirmek için çırpındığı bir ortamdan çok farklı bir tabloyu sergiliyorlardı. Umut hayatın müşterek olduğunu her defasında kanıtlar nitelikte ki davranışlarıyla ise ideal bir eş profili sergiliyordu.
Her akşam verimli vakit geçirmek için ise belirledikleri bir etkinlik etrafında birlikte hareket ediyorlardı. Kimi zaman okudukları kitaplardan edindikleri farklı bakış açılarını birbirleriyle tartışıp değerlendirirken, kimi zaman ise izledikleri filmlerin zihinlerinde kalan yansımalarına yönelik yorumları derin sohbetler eşliğinde uzayıp gidiyordu. Bireysel çalışmalar için ayırdıkları zaman zarfının molalarında ise oynadıkları akıl oyunları vb. oyunlarla da keyifli vakitler geçirmeyi de ihmal etmiyorlardı. Haftanın belirli günlerinde ise evin bir odasında kendilerine kurdukları şirin sanat atölyelerinde farklı faaliyetler belirleyerek geçiriyorlardı. Akşamı mutlu bir şekilde geçiren çift, tatlı yorgunluklarla her yeni güne huzurla uyanıyordu.
Hazan fakülteye belli aralıklarla uğrarken, bu birkaç haftalık süreç boyunca kendine uygun bir iş arayan Umut ise yazdığı kitabın düzenlemesini yapmaktan ve de Kpss'ye hazırlanmak için kaynaklarını toparlamaktan başka bir uğraş bulamamıştı. Evde işsiz güçsüz bir vaziyette oturmak yıpranmasına neden olurken, Hazan'ın çevresinden işsizliği ile ilgili işitebileceği sözlerin ihtimali ise daha bir hırpalıyordu zihnini. Bugünlerde geçecek diye umut ediyor ve tevekkülü elden bırakmıyordu.
Hazan'a söz verdiği balayını yerine getirememek ise ruhunu incitse de er ya da geç bu sözünü tutacağına dair kafasında planlar yaparken babasının yaptığı tur broşürlerinden oluşan ve maddi kaynak sağlayan hediyesi ise bu süreci hızlandırdı. Mahcubiyetini dile getirdiğinde ise babasının sitemvari sözleri karşısında daha fazla direnemedi.
"Hoş geldin Hazan'ım. Sana bir sürprizim var."
"Hoş buldum Umut. Sen beni böyle sürprizlere alıştırırsan sonra hep isteyeceğim bilesin."
"Hiç sorun değil. Ömrüm yettiğince seni şaşırtacak ve mutlu edecek her türlü fedakarlığa hazırım. Eee ne olduğunu sormadın. Otur bakalım burada neler var."
Umut elinde farklı ülkeleri fotoğraflayan broşürlerle birlikte Hazan'ın yanına oturdu. Hazan'ın ise algı alanına giren ülkeler ise belliydi.
"İnanamıyorum Fas, Mısır, Hindistan... merakımı celbeden tüm egzotik ülkeler yer alıyor burada. Ama nasıl..."
"Nasılını bana değil babama soracaksın. İkinci bir düğün hediyesi olarak düşünmüş. Nereye olduğuna biz karar verecekmişiz diğer detaylara siz karışmayacaksınız dedi."
"Ama çok özel bir armağan bu. Çok mahcup oldum. Arayıp teşekkürümü sunayım bir an önce."
"Önce nereye olduğunu kararlaştıralım da aramak kolay iş bahar gözlüm. Bağdat'da kavuştuğumuz gün sana söz verdiğim yer belli ama tabi değişiklik yapmakta da özgürsün."
"Tabi ki önceliğimin Fas olduğunu biliyorsun. Özellikle Kazablanka'yı ne kadar merak ettiğimi itiraf etmeliyim. Diğer yandan ise Hindistan göz kırpıyor. Ama önceliğimiz Fas olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"mektubat-ı aşk" 2 KANSER (TAMAMLANDI )
RomanceHazan ve Umut'un hikayesi "mektubat-ı aşk" kaldığı yerden devam ediyor... Nice imtihanlara esir düşen yürekleri bu kez kavuşmanın sarhoşluğuyla hayat yolunda akıp gidecekler... Zaman... Üzerine binlerce sözcük adanan, kimi zaman günah keçisi ilan ed...