ZAMAN HERŞEYİN İLACI OLUR MUYDU?

16 3 0
                                    

Sabah olmuştu ve ben kalkar kalmaz ailemin resmine bakar öyle güne başlardım. Askıda ki pantolonumun cebine baktım ve bulamadım. Bir anda karanlıkta araba farini gören tavşan gibi gözlerimi ayırdım...

Ranzalara vurdum ve kızları uyandırdım. Yatakların altına baktım, kızları kaldırıp yataklarını alt üst ettim. Odayo birbirine kattım ama yoktu.

Cansel " noldu sabahın köründe??" dedi.

"Ailemin olduğu fotografı bulamıyorum... galiba kayboldu" dedim.

Üzerimizi giyindik ve kahvaltıya gittik... Yine birşey yemedim.

Anteremanlara başladık ve mekik çekerken yanımıza yakışıklı, uzun boylu ve sempatik biri geldi.

Komutanın yanına gidip;

"Komutanım ben Başçavuş Yağız Mert" dedi...

Evet başçavuş gelmişti... Komutan ona üzerini değiştirip bize katılmasını söyledi. Mutsuzluğum yüzümden okunuyordu. En değerli eşyamı kaybetmiştim. Bugün benim için kotu geçecekti. Komutan benim yüzümdeki mutsuzluğu görmüştü ve yanımda duran Buse'ye sormuş. "Asilay'ın nesi var?"

"Ailesinin Fotoğrafını kaybetmiş komutanım" dedi.

Ben o sirada sevda'nın mekik sayısını sayıyordum. Ardından Yağız komutanda bize katılmıştı. Vücudu iyidi... Bütün herşeyi kolaylıkla yapıyordu. Aman banane deyip barfikse geçtim. Rüzgar komutanla göz göze geldik. Kafamı sağa sola çevirdim. " ne var " der gibi... Gözlerini üzerimden sonunda çekti. Çalışmalarımız bitmişti... Kolpayi merkeze götürmek için rüzgar komutan, kerem ve Buse'yi kolpa'yı helikopterle Ankara'ya götürmesi için emir verdi... Nezarethaneye girdiğimizde hala kendi kendine tekrarlıyordu. Kesinlikle psikolojisi normal değildi..

"Sizi öldüreceğim, sizi öldüreceğim..." deyip duruyordu. Ben fazla yaklaşmadım. Gitmeden önce son kez görmek istedim. O kireç çökmüş suratına bir kez daha bakmak istedim. Ben baktıkça içim soğuyordu... Kerem ve Buse kopla'yı alıp helikoptere götürdüler. Bende kızların yanına gidip içimin soğuduğunu ve intikamımı aldığımı söylerken yeni gelen Yağız komutan:

"İntikam askere yakışmaz " dedi. Bilmiyordu ki o kolpa bize neler yaşattı... Yağız komutana karşı çıkadım. Yağız komutan;

"Bahçede bir resim gördüm. Bir aile fotoğrafıydı. Benim yanımda da bir kolye vardı bende o resimleri kesip içine koydum bu resim yani kolye kime ait?" dedi.

"Benim" diye bağırdom. Resmi kesmesi hoşuma gitmedi ama enazından kolyeyle yanımda taşıyabilecektim. Yağız komutan bana doğru uzattı. Birkaç gündür ilk defa bu kadar sevindiğimi hatırlıyorum. Elinden almaya çalişirken bir anda kendine doğru çekti...

"Bir daha kaybetme bir dahaki sefere bulamayabilirim" dedi ve bana uzattı.

"Yanımdan hiç ayırmayacağım" dedim ve elinden alıp boynuma taktım ve boynuna refleks olarak sarıldım. Komutan içeri girmiş ve bizi o halde gördü. Boğazını temizler gibi öksürdü. Hemen kendimi geri çektim ve "pardon Yağız komutanım" Dedim.
Kafasını salladı.

Rüzgar komutan sinirden yumruklarını sıkıyordu. Çenesindeki kasılmaları görebiliyordum...
İyi olmuştu ona kendi kaşınmıştı ve sonuçlarına katlanacaktı.
Biri bana hayatını anlat dediğinde bundan sonra boynumdakileri gösterecektim. Aile kolyem, askeriye kolyesi ve balık kolyesi işte bütün hayatım bunlardan ibaretti...

Yağız komutan açık sözlü ve sözünü esirgemeyen biriydi. Sarışın ve bal rengi gözlere sahipti. İlk bakışta bunlar dikkatimi çekmişti... Ailemin fotografını bulduğu için ona daha sıcak bakıyordum.

İZ PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin