Yeni bir gün daha başlamıştı. Bu Sabah kendimi iyi hissediyordum. Kızları kaldırdım ve kahvaltıya gittik.
Tuğçe de nöbetten yeni dönüyordu ve aramıza katıldı.
Yağız komutan yanımıza gelip bizimle birlikte kahvaltı yaptı. Rüzgar komutan görünmüyordu. Kahvaltıyada gelmedi. Çalışmalara başlamıştık. Koşu yaptık. Rüzgar komutanda bize katıldı. Çok sakin görünüyordu. Kimseyle konuşmadı bile... Bugün kolpa'nın izine rastlamıştık. Hemen hazırlanıp yola koyulduk.
Artık bu zulme, katliama bir son vermemiz gerekiyordu. Biz Türk askeriydik... Gücümüzü şehitlerimizden ve ay yıldızlı bayrağımızdan alırız. Kimseden korkmayız biz Türk askeriyiz. Birgün tüm bu ülkeyi bölmek isteyen canileri biz böleceğiz. Bugün kolpa denilen şerefsizi de ait olduğu yere göndereceğiz. Biz tetiğe basacagız Allah hedefi vuracak.. Allah yardımcımız olsun...
Saklandığı yere gelmiştik. Ona haber uçuran bir aile vardı. Muhtemelen onları tehdit etmişti. Tabiki bizim gözümüze batmadı bu durum... Hemen o ailenin evine doğru ileriyorduk ve sinyaller orayı gösteriyordu. Artık yolun sonuna gelmişti. İlk önce kolpa'nın adamları bir arabadan inip ateş açmaya başladılar. Bizde başladık vurmaya... Kerem ve Ümit vurdukları teröristleri sayıyorladı.
Yağız komutan " hadi beyler burası caunter değil" dedi. Saymayı bıraktılar. Adamlar bitmek bilmiyordu. Bizde bu yürek olduktan sonra alayı gelse hepsini vururduk.Beni koruyun diyerek öne atıldım ve roketciyi vurdum. Roket firkatamadan oracıkta patladı... Kendi kendilerinin mezarlarını kazıyorlardı. Eve yaklaştım ve diğerleri hala çatışıyorlardı. Pencereden içeri baktığımda çocuklar anne ve babası bir kenara kıvranıp saklanıyorlardı. Kolpa da diğer pencereden dışarı bakıyordu. kız çocuğu beni gördü ve gülümsedi. Bende ona kaşımla kapıyı açmasını işaret ettim. Kız kolpa'nın dikkatini çekmeden kapıyı bana açtı...
İçeri girdim ve silahımı kolpa'ya uzattım. O da eline erkek çocuğu alıp kafasına silahı dayadı. Anne ve Babası "hayır yapma öldürme çocuğumu... " diyerek yalvarıyorladı. Erkek çocuğu görünce kardeşim Enes aklıma geldi. Onu da böyle kaçırmıştı. Sağ gözüme gözyaşı doldu... Bir türlü akmıyordu...
"Bırak çocuğu senin derdin benimle onun yerine beni al bırak hadi bırak" diye bağırdım.
" sen benim elimden evladımı aldın. işime çomak soktun. Ben senin canıno öyle bir yakacağım ki sen bile inanamayacaksın. O komutana da sıra gelecek ilk önce sende asi kız" Dedi ve o anda içeri Rüzgar komutan ve Yağız komutan girdi. Gözünü kırpmadan vurdu erkek çocuğu... O an sağ gözümden yaş aktı ve bende gözümü kırpmadan kolpa'nın anlının ortasından vurdum. Çocuğun anne ve Babası çocuğun yanına gittiler.
Rüzgar komutan ve Yağız komutan aileyi sakinleştirmeye Çalışıyorlardı. Dizlerimin üzerine çöktüm ve gözümü hiç kırpmıyordum. Gözlerime yaşlar diziliyordu ama akmıyordu. Kız çocuğa baktım. Çok korkmuşa benziyordu. Onu yanıma çağırdım ve sarıldım. İşte o an gözlerimi kırptım ve iki gözümden de boncuk boncuk gözyaşı akıyordu. Bu göz yaşları bu çocuklar içindi. Bu göz yaşı milletimiz içindi... Kız çocuğunu hiç bırakmadan sımsıkı sarılıyordum.
Yağız komutan kız çocuğu kucağına almaya çalıştı ama bir türlü bırakamıyordum. En sonunda kollarımdan aldı onu ve dışarı çıkardı... Anne ve Babası bana sarıldılar. Donmuş gibi kalakaldım. Babası kulağıma "VATAN SAĞOLSUN" dedi. Sesim çıkmaya Başladı.
Hıçkırarak ağlamaya başladım. Ayağa kalktım ve ölen çocuğu kucağıma aldım. Arabada da hiç bırakmadım. Onu mezarlığa götürmüştük. Kendim mezarını açtım ve kimsenin karışmasına izin vermedim. Küçük çocuğu defnetmiştim. Hepimiz bir sure okuyup arabalara geçtik. Aileyi öyle bırakmak istemedim... Helede küçük kızı... Rüzgar komutana bizim lojmanlarda kalabilirler mi diye sordum. Bir mahsuru olmadığını söyledi ve kendi ellerimle onları yerleştirmiştim.
"Allah razı olsun " dedi babası... Bütün herşeye değerdi bu cümle... onlara "Allaha emanet olun" dedim ve tam giderken, kadın beni durdurdu ve bir kere daha sarıldı. Hıçkıra Hıçkıra birlikte ağladık. Beni gören bizim kızlarda tutamadılar kendilerini... Yasin bile ağlamıştı.
Artık alaya dönme vaktiydi. Bugün için tek avunacağımız şey kolpa'nın ölmesiydi. Ona demiştim. Kendi kanında boğulacağını...
Alaya geldiğimzde herkesi bir sesizlik bürümüştü. Kimse yemek bile yemedi. O masum çocuğun ne günahı vardı? Soysuz köpek ölmeden gine yaptı Yapacağını...
Her an ağlamaklı gibi duruyordum. Her zaman ki banka oturdum. Tepkisizce bir yere dalarak duruyordum. Yanıma Yağ8z komutan gelmiş ve ben hiç farketmedim. öksürdü ve dikkatimi dağıttı ve onu fark ettim.
"Bugün ben başıma buyruk hareket etmeseydim o çocuk ölmeyecekti..." dedim.
" Bugün sen öyle yapmasaydın kolpa ölmeyecekti. Senin yerinde bende olsam aynı şeyi yapardım. Sen ne cesur bir kızmışsın. Yakında başımıza komutanda olursun" dedi ve gülmeye başladım ve sonra ağladım. Ben ağlayınca Yağız komutan beni kendine çekti ve başımı göğüsüne yasladı. Bende bağıra bağıra ağladım. O an çok rahatlamıştım. Rüzgar komutan bizi odasını penceresinde izliyordu. Ne kadar sinirlenip öfkelensede umrumda değildi. Benim düşünmem gereken daha önemli şeyler vardı. Sonra ben göğüsünden kalkarak tesekkür ettim ve içeriye girdim. Doğruca yatağıma geçtim.
Bugün nöbet sırası Cansel ve Mehmet'teymiş. Cansel yatakhaneden çıktı ve ben gece boyu hiç uyumadım. Gözlerimin etrafı kıpkırmızı olmuştu. Bu yorgunluğa fazla direnemedim ve uykuya daldım.
Rüyamda o çocuğu görüp sıçrayarak kalkıyordum. Aylin uyumamıştı ve yanıma kıvranıp yattı. Bende ona sarılarak uyumuşum...