Saat 05.11 de herkes olması gereken yerdeydi. Bir tek mehmet geç kalmıştı ama komutan hala gelmemişti. Tam o sırada mehmet geldi. Mehmete dönüp:
"mehmet bir türlü gelemedin beyaz atlı prensi mi bekliyordun?" dedim ve mehmet komutanı görünce yerine geçti. Komutan konuşmaya başladı;"Bugün sizi erken çağırmamın nedeni, bugün atış talimleri yapacağız... o yüzden bir an önce koşmaya başlayın ve düşüp etmeyin." dedi ve derken bana bakıyordu.
Koşmaya basladık ve boncuk boncuk ter akıyordu ve koşu bitince hızlıca parkura geçtik. Bugün daha iyiydim. Kızlarda birinci olmuştum. Dövüşte de fena sayılmazdım.
Artık alışmaya başlamıştım. Atış talimlerine geçtik. Komutanımız bize silah nasıl tutulur? nasıl atış atılır? nelere dikkat edilir? hepsini teker teker anlattı. Sırasıyla ilk önce 100m uzaklıkta hedefi vurmaya çalışıyorduk.
Gez Göz Arpacık tek öğrendiğim şeydi... Hedefi üçüncü atışımda vurmayı başardım. Kızlar atışta fena değillerdi. En başarılı olduğumuz alan diyebilirdim. Ama Ahmet atışta kızlardan biraz geriyidi.
Cansel ona sadece;
"bizide geçemedin nasıl erkeksin..." dedi. Biliyorum cansel patavatsız ve düşünmeden konuşan biri eminim öyle demek istmemiştir diye düşündüm. Ama Ahmet buna çok alınmış gibi görünüyordu.Akşam dinlenmek için ayrıldığımızda farkettim ki cansel ortalarda yoktu. Etrafa bakındım. Revirede bir hareketlenme vardı. Kapıyı açtığımda Ahmet canseli tehdit ediyordu.
"Ahmet kendine gel napıyorsun sen karşındakinin kız olduğunu Unutuyorsun nasıl tehdit edersin" dedim.
Dayanamadıvve cansele tokat attı. Bende Ahmetin yüzüne tokatı geçirdim ve tam yumruk atacakken içeri Rüzgar komutan girdi. Ahmet ve beni odasına cağırdı.
komutan,
"Siz askersiniz nasıl kavga edersiniz" dedi.
Ne kadar sinirlendiğini görebiliyordum gözlerinde... Ama benim hiçbir suçum yoktu. Komutanın bana bakışları değiştiğini fark ettim ve bana olan güveni Sarsılmıştı... o yüzden bana hiç söz hakkı vermedi. Ne de olsa revirde benim vurduğumu gördü ve Ahmet ne derse ona inandi. Ahmet başladı konuşmaya:" ilk gün Asi sonuncu olduğu için hırsalandı bende şaka yapınca bana fırsat vermeden bana tokat attı." dedi.
Ben tam "komut..." diyecekken;
"sen sus asilay sana konuşma hakkı vermedim" dedi.
Kendimi savunamadım bile...
Cansel kızların yanına gitmiş ve kimseye hiçbirşey anlatmamış... Tırnaklarını yemeğe Başlamış. Ben o sırada komutanın verdiği cezayla meşguldum.
Cezam ne mi???
Cezam, gelen torba torba patatesleri yemekhaneye taşımaktı. ilkbaharda havada çok yağmurluydu. Sürükleye sürükleye birkaç tane torbayı içeri taşıdım. Bu Ahmet 'in yaptığını hiç unutmayacağım diyerek iç geçirdim. Allah biliyor nasıl olduğunu... O yüzden Allaha havale ettim.Cansel pencereden bakarken beni görmüş ve komutanın bana ceza verdiğini anlamış ve komutanın yanına gitmiş. Komutana olanı biteni eksiksiz anlatmış.
Bende o sırada gücüm kalmadığından çamurun ortasına yığıldığımı hatırlıyorum ve bir ara gözümü açtığımda başucumda komutanı gördüm ve tekrar gözlerimi açtığımda revirde buldum kendimi...
Gözlarimi açtığımda yanımda cansel vardı. Olan biteni anlatmasını istedim. Komutan bana verdiği cezayı Ahmete vermiş benim yarım bıraktığımı Ahmete tamamlatmış.
Kendime geldiğimde komutan beni yanına cağırdığını öğrendim. Komutanın odasına girdim. Beni haksız yere suçlamıştı ve bundan sonra konutanla aramda sadece emirlerine uymak olacaktı. Komutan basladı konuşmaya...
"Asilay, cansel bana herşeyi anlatti. Benimde hatam var seni dinlemedim çünkü sana çok öfkeliydim. Revirde seni öyle görünce ve bir de Ahmet anlattıkları... senden hiç beklemezdim... o yüzden senin cezan verdim.Bir daha senin ne kavga ettiğini ne de kötü söz söylediğini duymak istemiyorum anlaşıldı mı asker?"
"Anlaşıldı komutanım."