HAYDİ CEPHANEYE

17 4 0
                                    

    Yolda giderken arabanın lastiği patladı. Gideceğimiz yere varamadık daha... Yasin yedek lastiği alıp lastiği değiştirdi. Yola devam ettik ve varacağımız yere gelmiştik. Kimse yoktu. Etrafı kolaçan ettik. Kulübe gibi bir yer vardı. Galiba cephane orasıydı. Orayı imha etmemiz lazımdı ama ilk önce etrafta kimsenin olup olmadığından emin olmamız lazımdı. Pusuya yatmıştık ve bir süre gözlem yaptık. Biraz zaman geçtikten sonra bir araba geldi. İki kişilerdi. Cephanelerinden silah teğmin edeceklerdi. Bizim keskin nişancımız Ümit'ti. Komutan Ümit'e emir verdi. İkisini de indirmesini söyledi ve bizde o sırada içeri girmeyi planlıyorduk. Yanımda cansel vardı. Silahının dürbününden iki adamdan birinde çeketinin kenarında bir kablo olduğunu görmüş ve görür görmez bana söyledi. Bunu komutana bildirmemiz gerekiyordu. Bizim buraya geleceğimizden haberleri olduğunu düşündüm. Cansel komutana söyledi. Komutanla birlikte bir plan yaptık.
   Bir köylü kadın elbisesi ve bir de çoban elbisesi bulmamız lazımdı. Yasin etrafa bakarken bir ev görmüş. Buse ve kerem o eve gidip elbiseleri getirdiler. Komutan kimsenin canını tehlikeye atmamak için çoban kıyafetini kendisi giydi. köylü kadın elbisesini de hemen ben giyiverdim.

    iki teröriste yaklaştık. Komutan konuşmaya başladı:

" Heval bize iki tene silah lazımdır..."

"Ne içun lazımdır?"

" Bir namus meselesi vardır onun için lazımdır..."

" Tek bir şartla verebilirim. kız gardaşın bizimle kalacak."

     komutan konuşmaya uzatmaya başladı. Bana zaman kazandırması lazımdı. Komutan;

" Gardaşım silahlara bir baksın senle pazarlık yapalım" dedi.

    Ben ve diğer terörist içeri girdik. Bana silah gösteriyordu. Arkasına dolandım ve adam beni farketti. Biraz boğuştuktan sonra yere düştüm. O sırada adamın ayağına çelme taktı ve o da yere düştü. Kafasını bacaklarının arasına aldım ve boğazını sıktım. O sırada cebinden bıçağı çıkarıp kolumu kesti. Bıçak kolumu sıyırmıştı. Elindeki bıçağı bir kenara fırlatıp daha kuvvetli sıktım boğazını... Bir müddet böyle bekledikten sonra adamın hareketleri kesilince ayaklarımı serbest bıraktım.
 
   Sıra dışarıdaki şerefsizdeydi o canlı bombayı nası üzerinden çıkarabilirdim diye düşündüm. Birden aklıma bir fikir geldi.

   Dışarı çıktım ve komutana onaylar gibi baş salladım ve konuşmaya başladım.

" Abi ben silahları çok beğendim. Onlara burada kalmayı kabul ediyorum. Diğer arkadaşta bana kıyafet getirmeye gitti." dedim.

   Komutan gözlerini kısarak bana baktı. Ne yapamaya çalıştığımı çözmeye çalışıyordu. Komutan tamam diyerek iki silah aldı ve gidermiş gibi yapıp teröristlerin arabasına arkadan binmişti. Bende onu bir şekilde ceketini çıkarmasını sağlayacatım. Şerefsizle birlikte arabaya bindik ve ben biraz cilve yapıp o ceketi çıkarmasını sağlayacaktım. Komutanda arkada olduğunu fark ettim. Kendime güvenim geldi ve başladım konuşmaya...

" Burasi fazla sıcak olmadı mı sence? helede bu kadar kuvvetli kolların hiç terlemiyor mu?"
   Derken adam ikna olmuş gibiydi. Yavaşça ellerimi omuzlarına iliştirdim. Omuzlarından yavaşça çıkardım ve arkaya attım. Komutan ceketi aldı. Şerefsiz hala konuşuyordu.

" Senin canın yaramazlık yapmak mı istiyor?" dedi.

Bende " evet istiyor" diyerek silahı ensesine dayadım. Arabayı durdurmasını söyledim. Araba durdu ama sinsince cebindeki kumandaya uzanmaya çalıştı. O sırada komutan arabadan indi ve koşarak uçuruma fırlattı ceketi...
   Bende dayanmayıp serefsizin kafasına silahın arkasıyla vurup bayılttım.
   Yardıma arkadaşlarım gediler. Adamı aldılar.

   Artık bu kıyafetlerden kurtulmak istiyordum. Komutan bana dönerek afrin asker dedi.
   Bende ona " Ben birşey yapmadım cansel'i tebrik etmeliyiz eğer o bombayı görmeseydi hepimizi patlayabbilirdik" dedim.
    Cansel tam bana sarılırken eline kolumdaki kan geldi. " Asi sen yaralandın mı? " diye sordu. Bende önemli birşey olmadığını söyledim.

    Alaya geldiğimizde komutan direkt beni revire götürdü oraya tek başımada gidebilirdim niye geldi ki benimle diye düşündüm.

" Bu asker sana emanet kaçmaya falan çalışırsa izin verme bana söyle" dedi hemşireye... sanki kaç kere kaçtıysam.
    Kulak ardı ettim ve kolumu açtım. Komutan gitmişti. Fırsat bu fırsat sormam lazımdı.

"Rüzgar komutanla tanışıyor musunuz?" diye sordum. Evet dedi bana... Nerden diye sordum. Başladı anlatmaya...

" Yağmurlu bir gündü... Rüzgar yaralanmış ve hastaneye getirmişlerdi. Ben nöbetçiydim. Hemen müdahale ettim ve ameliyata almak durumunda kaldık. Doktor değildim ama o zaman doktor yoktu. Mecbur ben yapmak zorunda kaldım. Ameliyat iyi geçmişti. Sırtındaki iki kurşunu çıkarmıştım. Ameliyat bitti ve odaya almıştık ve tam iki gün uyanmadı... Akşamdan sabaha kadar başında ben bekledim. Pansumanını yaptım. İkinci gün sonunda Rüzgar uyanmıştı. O kadar çok sevinmiştim ki çok yakışıklıydı. Gözlerini ve o uzun kipriklerink görünce etkilenmeye başlamıştım. Hemen kalkmaya çalıştı. Zar zor yatırmaya çalıştım. O hemen görevinin başına dönmeyi düşünüyordu. Sürekli bir çocuğu soruyordu. O nasıl diye... O çocuğun hayatını kurtarmak için vuruuştu zaten... çocuğun iyi olduğunu söyledim. Bu hali bile çok etkileyiciydi. Bunları sadece sana anlatıyorum. Ona olan aşkımı hiç söyleyemedim. O beni arkadaşı olarak görüyor. Bu beni üzmüyor çünkü 2 yıl geçti üzerinden... Biliyorum onun kalbi aşka kapalı bunu hissettim. Bütün varlığı, hayatı ailesi... Herşeyini benle paylaşır çünkü... Hayatında kimseyi istemiyordu. Çünkü arkasında iki yaşlı göz bırakmak istemiyordu. Zaten yeterince hayatında kayıplar verdi. O yüzden kendini sadece mesleğine adadı."

" peki hala seviyor musun onu?" diye sordum.

" Seviyorum ama bunun hiçbir anlamı yok" dedi.

  Karmaşanın içine düşmüştüm. Pansumanım bitti ve düşünceli ve dalgın dalgın yatakhaneye gittim ve kimseyi gözüm görmüyordu. Kızlar durumun farkındaydi. Daha fazla olanları gizlemek istemiyordum. Bütün olan biteni en baştan anlattım kızlara...

   Komutandan uzakmı durmalıydım yoksa onu aşka inandırmam mı? gerekiyordu çok ortada kalmıştım. Bir taraftan onu seven başka kadın daha... En iyisi zamana birakmakti. Zaman ne gösterirse ona göre yaşayacaktım. Dışarı nefes almak için çıktım. Arkamda biri vardı. Onu hissedebiliyordum. Onun ayak sesi , onun kokusu o olduğunun belirtileriydi. Yanıma geldi ve öylece sessizce yanımda durdu ve hiçbir kelime dahi etmedi.Dayanamadım sordum;

" Yeni gelen hemşireyi tanıyor musun?"

" Evet tanıyorum. 2 sene önce sırtımdan vurulmuştum beni tedavi etmişti. Oradan tanıyorum" dedi.

    Hemşire o kadar şey anlattı komutana karşı... Komutansa onu sıradan tanımladı. Bu biraz ilginçti. Ne yapmalıydım diye düşündüm. Saçlarım gözümün önüne geliyordu. Rüzgar bastırmıştı ve saçların savruluyordu bu durumdan cok rahatsızdım. Kolumu bükemediğimden saçlarıma engel olamıyordum. Rüzgar komutan elleriyle saçlarımı düzeltti. o an kendimde değil gibiydim gittikçe denize kapılıyor gibiydim. Boğazımı temizler gibi öksürdüm kendime geldim ve komutan ellerini çekti. Üşüdüğümü söyledim. Amacım biran önce yanından ayrılıp içeri girmekti. Ceketini çıkarıp omuzlarıma geçirdi. O an ben gidiyorum deyip içeri girdim. Bu hareketleri her kıza yapmıyordu herhalde acaba kararını değiştirip aşka mı inanıyordu... Neyse bunları unutmak için şimdilik uyku yeterli giyiydi...

İZ PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin