BADE'DEN
Artık hazırdık ikimiz de. Yola çıkma vakti gelmişti. O sürücü koltuğuna geçerken ben de arka koltuğa oturmaya çalıştım. Ama yapamadım. Öyle bir bakış attı ki korktum valla. Aman neyse diyip otiracakken
"Öne!" diye beni azarladı. Ön koltuğa geçtim usulca. Ama çok kırılmıştım. Belki bu günlerde fazla kırılgandım ama napiym. Resmen küçük çocukmuşum gibi beni azarladï. Ne bilim başka birisinin evi. Başka bir hayat. Tanımadığım insanlar. Kendi hayatımı yaşayamıyordum. Oysa ben böyle hayal etmemiştim. Ben hep istediğim insanla evlenmek isterdim. Hiç değilse evlendik düzgün geçinebilsek. Ama o hep kendini düşünerek hareket ediyor. Beni, hayallerimi , umutlarımı en önemlisi de duygularımı hiçe sayıyor. Görmezden geliyor. Ben gerçekten Leylayı özledim.
"Neden ağlıyorsun?" Ne ara ağladım be. Baksana hâla neden diye soruyor. Beni çocuk gibi azarla sonra da ne oldu. Hah ya! Cevap vermeyeceğim sinirim geçene kadar. Ve daha sonra arabada bir ses duyuldu. Önce gaipten mi geldi diye düşünsemde. Hayır Gökalp
"Özür dilerim." demişti. Evet benden özür dilemişti şoooook.
"Düşünemedim. Bundan sonra daha dikkatli olmaya çalışacağım. Ben hep tektim. Şimdi birilerinin olması hele de bu kişinin kız olması alışkın olduğum bir durum değil. Sen de bana anlayış göstermeye çalış" vaaavs uzun bir açıklama yaptı be.
"Tamam dikkat ederim. Önemi yok zaten." dedim demesine de nereden yok var işte var. Bana bağıramaz bağırmamalı.
Yola çıkalı ancak bir saat olmuştur ve ben çatlayacağım nereye gidiyoruz ya? Yok ben dayanamam. Soracağım vee soruyorum.
"Nereye gidiyoruz?"
"Tatileee" saf mı ayak mı yapıyor. Yok yok ayak yapıyor bu bana.
"Yapma ya! Cidden mi. Üff üstün zeka. Vaay be. Biliyor musun ben zorunlu doğu görevimizi yapmaya gidiyoruz zannediyordum. "
"Tamam ya bir şaka yaptım. Gidince görürsün"
"Uff gıcık bir git ya. Gidince görücek kadar sabırlı olsam sana soru sormam, merak etme."
"Söylim mi?"
"Söyle artık!"
"Tamam söylüyorum; Giresun'a gidiyoruz."
"Cidden mi?"
"Bir düsüniym yalan borcum var mıydi? Ihh yok hayır. O zaman ciddiyim."
"Ya bi git şuradan."
"Mesela nereye gidebilirim. Aslında gidiyorum. Ama sen de geliyorsun benimle."
"Uff uzatma yeter. Ben acıktım ve namaz kılmam lazım. Lavaboya da girmeliyim."
"Tamam şurada bir tesis var dururuz"
"Peki" bu konuşma en uzun ve en adamakıllı dialogumuzdu. Aradan geçen 5 dakika içerisinde araba durmuştu. Yani yemek yeme time. Öncelikle abdestimi aldım. Namazımı kıldım. Sonra da Gökalpe acıktığımı söyleyince restoranta girdik. Çook acıkmıştık ikimiz de. Yemeğimizi yiyip çıktık. Ben birden durdum. Bir sorun vardı. Beni gören Gökalp de döndü ve
"Ne oldu niye gelmiyorsun" dedi. Kibar jojuk olma yolunda istikrarla yürüyor. Aferin sana.
"Bir sorunumuz var. Daha doğrusu benim bir sorunum var"
"Söyle?"
"Tatlı krizim tuttu. Ve canım acayip derecede ekler istiyor."
"Tatlı krizi mi? Nerede bulabilirz ki ekleri. Gel bi bakalım şuralara."
Tam bir saat dolaştıktan sonra ancak bir pastane bulabildik. Eklerimi alıp arabaya döndük ama bana baya kızmışa benziyordu.
"Tam bir saat. Bir saat ya. Hayır çikolata niye olmuyor? Neden illa ekler ki? Öldüm be"
"Haklısın. Özür dilerim ve teşekkür ederim." dedim kırgınlıkla. Haklıydı. Ne hakla adamı bir saat ekler için gezdirirdim ki? Benim suçum. Bu suçluluk psikolojisi ile gözyaşyaşlarına boğuldum saklamaya da çalışyıyordum. Daha fazla dayanamadïm gözyaşlarımla uykuya daldım.
GÖKALP'TEN
Çok yorulmuştum. Tam bir saat dolaştık hanımefendi için ya. O sinirle dde fazla sert çıktığımın farkındayım. Şimdi yine ağlıyordu. Yine ağlatmıştım be kızı.
Uzunnn bir yolculuk sonunda bitmiş denize sıfır otelimize varabilmiştik çok şükür. Araba durduğunda Bade kımıldamayınca uyuduğunu anladım. Arabadan inip onun kapısını açtım. Bir kaç kere ismini seslendiysem de nafile. Tek yol vardı. Kucaklamak. Yavaşça kucağıma aldım ve arabayı kilitledim. Kucağıma alınca elini boynuma doladı ve kafasını göğsüme yasladı. Bu şekilde yüzü dikkatimi çekti. Cidden çok güzel ve masumdu. Yüzünü gözyaşları süslemişti. Ne kadar da ağlamış. Lan hepsi benim yüzümden. Bir dilime hakim olamıyorum be. Bu arada bu koku da nereden geliyor bilen var mı? Sanırım Bade'den geliyordu. Ne kokuyordu bu kız bilmiyorum ama. Huzur koktuğundan eminim. Buram huram huzur kokuyordu. Lann Gökalp kendine gel. Ne saçmalıyorsun. Hızlıca önceden rezerve edilmiş olan odamıza çıktım. Bade'yi yatağa yatırdım. Evet butası balayı için ayrılmış özel bir oda. Gökhanın yapacağı iş budur. İlla ben ayarlayacağım balayınız benden diye ısrar edince bir şey diyemedim. Neymiş efendim düğün hedihyemizmiş. Sana mı düstü lan benim balayımı ayarlamak. Öff be burada tek bir oda var ve az önce sordum başka boş oda da yok. Ne yapacaksam artık bilemiyorum.
Bade çok şükür uyanmıştı. Önce uyandı etrafı tanımlamaya çalıştı herhalde. Boş boş baktı etrafa. Sonrasında konuşabildi.
"Nasıl geldim buraya, burası neresi?"
"Giresuna otelimize geldik. Uyanmayınca ben seni kucağıma aldım. Bir şey diyeceğim sen yemek yemiyor musun. Çok hafiftin"
"Yiyorum." diyip ayağa kalktı biraz camdan baktıktan sonra saatine baktı. Sonra bir yere gitti. Yaklaşık olarak on onbeş dakika gelmedi. Sanırım namaz kılmaya gitti. Odaya geri geldiğinde üzerinde açık renk bol bir elbise ve yüzüne çok yakışan toz pembe bir şal vardı.
"Dışarı çıkacağım" dedi. Ama ben onu tek göndermemeliydim. Çünkü çok güzel olmuştu.
"Bekle beni. Ben de dışarı cıkacaktım. Birlikte çıkalım. Ama önce aşağı inip yemek yiyelim ben açım."
"Tamam o zaman çabuk ol."
========
Aşağı inip yemeğimiz yedikten sonra dışarı çıkmak için ayaklandık. Ama onun üstü baya inceydi akşam akşam serin olur. Üsür sonra.
" Üşürsün üstüne bir şey al"
"Ben üşümem gerek yok."
Dışarıya çıktığımızda rüzgar çarpmıştı yüzümüze. Cidden soğuktu ve benim sözümü dinlemediği için üşüyecekti. Daha sonra Bade önden yürümeye başladï. Önce ellerini açıp uzun bir süre hareketsizce gökyüzünü izledi. Daha sonra burnunu çekmesiyle ağladığı fark etmiştim. Acaba yine ne olmuştu. Sürekli ağlıyordu ve bu beni sebepsizce üzüyordu. Hiç bana bu kadar yabancı olan bir insana bir bu kadar da yakın hissetmemiştim. Tuhaftï. Ne kadar uzak olsakta sanki bir o kadarda yakındık. Bir bağ vardı aramızda sanki. Görünmez ama bir o kadar da sağlam bir bağdı bu. Anlatmaya kelimeler yetersiz kalıyordu. O üzüldügünde üzülmek, ona bir şey olmasını geç bunun düşüncesinin bile dayanamaz hâle getirmesi, uyurken istemesen de onu düşünmek, o güldüğünde istemsizce gülmek, onun gülüşünde baharı bulmak bunların hepsi neye işaretti? Neydi ki bu? Adï neydi? Ne denilebilirdi buna? Adı yok muydu bunun? Neydi ki? Yoksa...Evettt! Yeni bir bölümle karşınızdayım. İnşAllah beğenmişsinizdir. Cümleyi siz kendinize göre tamamlayın derim. Size bunlar neyi ifade ediyor? Size göre ne ifade ediyoooor???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLATI BEKLERKEN #TAMAMLANDI
SpiritüelBade ve Gökalp... Ne aşkları yalan ne hikayeleri sıradan. Gökalp gök gözlü yiğit demekti. Gerçekten de yeşillerinde kaybolduğu Bade'nin gök gözlü yiğidi idi Bade ise Aşktı. Kutsal sevgiydi. O da mavilerinde boğulduğu adamın AŞKI idi. Ar...