İyi ki geldin yar gözüm aydın. Ya hiç gelmeseydin... (Ebru GÜNDEŞ - NERDEYDİN?)
Mutluydum. Seviyordum. Belki de bu dünya için ulaşabileceğim en yüksek konum buydu. SEVDİĞİN TARAFINDAN SEVİLMEK. İşte ben oradaydım. İnanıyordum bu adama. Seviyordu o da benim gibi. Gözleri ele veriyordu. Keşke hep böyle olsak. Hep böyle birbirimize sıkıca sarılsak. Mesela tek o ve ben olsak. Diğer insanları görmesek. Umursamasak. O ne der bu ne der değilde sevdiğim ne der desek hep. Gökalpin kollarından ayrılıp konuşmaya başladım.
"Gökalp?"
"Efendim"
"Hep böyle kal. Hep sev beni." beni kollarının arasına alarak konuştu. Güven verircesine.
"Sen hayatımın anlamısın. Ne olursa olsun seni hep seveceğim. Ne yaparsam yapim sana olan sevgimden asla şüphe etme olur mu?" Söyledikleri çok hoşuma gitmişti.
"Olur. Sen de unutma tamam mı? Seni çok seviyorum." Başını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Bir süre daha o şekilde kaldıktan sonra ancak aklıma gelebilmişti.
"Gökalp"
"Efendim"
"Ama başhekim Fransadaki hastaneye bildirdi teklifi kabul ettiğimi." Gökalp gülümsüyordu. Ah be adam yapma şunu. Sen güldükçe kalbim inadına eriyor.
"İnsanların içinde gülmeyebilir misin?"
"Emrin olur karıcığım."
"Bu sözümün içine alttan alttan gülmek de dahil kocacığım." Bu kelimeyi ilk kez kullanmıştım. Ve çok farklı hissettiriyordu. Gökalp'in şımarmasına müsaade etmeden konuyu çevirdim.
"E sen benim dediğime cevap versene ya"
"Sen beklemeyi gerçekten bilmiyorsun."
"Çok ayıp insan sevdiğine öyle bir şey der mi? Aşk olsun"
"Olsun karıcığım. Daha güzel" dedi şımarık. Anlamıyorum ya bu ne şımarıklık. Tövbe ya.
"Şımarma lütfen. Şansını zorlama."
"Peki" diyerek ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı. Aradan beş dakika geçtikten sonra başhekim arıyordu. Gökalp herhalde bunu kastediyordu.
"Efendim hocam."
"Bade böyle emrivaki yapman hoş olmadı ama hastanemizde kalman bizi mutlu etti yine de. Evraklarını odana bırakıyorum. Fransaya bildirmemiştik zaten. Neyse benim ameliyata girmem lazım. Nasıl olsa yarın görüşeceğiz. Kendine iyi bak." Adam tek nefeste bunları söylemişti. Bir şey diyemeden telefonu da kapattı be. Vaysss. Bir dakika ya. Gökalp buraya gelmeden önce mi ayarlamıştı bunları. Bu kadar mı emindi onu affedeceğimden. Ben şok ben iptal ben vefat... Gökalp'e ölümcül bakışlar atmaya başladım.
"Gökalp."
"Evet."
"Seni affedeceğimden emin miydin?"
"Yanii benim karizmama karşı koyabilecek bir kız tanımıyorum."
"Demek öyle Gökalp beyefendi. O kızlar kimse onların yanına git o zaman."
"Hemen de trip atma. Şaka yaptım. Şöyle bir şey var. Eğer geç kaldıysam diye bir önlem olarak düşün. Oğuzu aradım o halletti sağ olsun"
"Ya affetmeseydim?"
"En azından Türkiyede olacaktın. Öyle dünyanın öbür ucuna çekip gitmek yok."
"Peki biz neden hala buradayız. Evimize gidelim. Bu arada bir daha kız kelimesini bile ağzına almayacsın yoksa fena yaparım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLATI BEKLERKEN #TAMAMLANDI
SpirituellesBade ve Gökalp... Ne aşkları yalan ne hikayeleri sıradan. Gökalp gök gözlü yiğit demekti. Gerçekten de yeşillerinde kaybolduğu Bade'nin gök gözlü yiğidi idi Bade ise Aşktı. Kutsal sevgiydi. O da mavilerinde boğulduğu adamın AŞKI idi. Ar...