###
Hayat ya; bir gün gelir mutlu eder. Bir gün mutsuz.
Ama unutmamalı ki Allah sevdiğini sıkıntıyla imtihan eder/Hikmet Anıl ÖZTEKİN
###
Bu bu ne demek oluyordu. Ne oyunu ne tanışması. gerçekten kafam çok karışık ve mesajı bulduğumdan beri arabamın içinde hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Artık gücüm kalmadı bu kadar şeyle yüzleşmeye. Allah'ım sen bana dayanma gücü ver YaRabb'im. Daha fazla nereye kadar kaldırabilirim bilmiyorum ama bu yolda bana güç kuvvet ver Allah'ım. Bu dünya yolculuğum bitene kadar sebredebilmeyi nasip et, doğru yoldan şaşırtma Allah'ım. İçimden bir yandan dualar ederken bir yandan iyice güçsüzleşen bedenimle ağlıyordum. Neye ağladığımı bende bilmiyorum. Çaresizlikten mi, kimsesizlikten mi, korkudan mı neye ağlayacağımı şaştım. Korkuyordum evet. Ama neden? ölümden değil o kesin. Ben amellerime güveniyorum Allah'ın izniyle. Çaresizim evet ne yapacağımı bilmiyorum. Kimsesizlik mi? Ben kimsesiz miyim ki? Neye ve kime göre kimsesizlik? Sahi kimsesizlik neydi ki. Annenin babanın kardeşinin yakının olmaması mı? Bence değil. Ben kimsesiz değilim olamam da zaten. Rabb'im var. O her zaman yanımdaydı. O kulunu yalnız bırakmaz. Asla.
Ağlamak iyi gelmiş biraz içimi açmıştı. Şimdi daha iyiyim. Hava kararmamıştı sahile gitmeye karar verdim. Sahile gelmek bana iyi geliyordu.
Mavinin o uçsuz bucaksız ihtişamına dalmıştım. Dertlerim sanki kuşlarla beraber uçup gidecekmiş gibi geliyordu. Ve telefonumun iğrenç mesaj sesi oluşturduğum uhrevi havamı dağıtmıştı. Öfleyerek açtım mesaj yine ondandı sanırım. Açmak istemiyordum. Hele aklıma sabah olanlar gelice... El mecbur açtım mesajı.
"SÖYLEMİŞTİM TANIŞMA VAKTİ. İYİLİĞİN İÇİN KONUM ATACAĞIM ORAYA GEL"
Ve ardından konum geldi. Gidecek miydim? Bilmiyordum. Gerçekten bir şey bilmiyordum. Bir yanım "saçmalamasana kızım korku filmindeki aptal kızlar gibi avcının ayağına mı gideceksin. sende bende ölürüz" derken dğier bi yanım ise "git. kaderden kaçılmaz sonuçta. ne olursa olsun artık. sen hani ölümden korkmuyordun" İkinci yanım daha ağır bassada düşünmeliydim. Ama neyi düşünecektim ne düşünecektim. sanki çıkışı olmayan bir labirentteydim. şimdi iki seçenek vardı ya eve tıkılıp olacakları bekleyip yavaş yavaş ölüm ya da avcımın ayağına gidip cesurca ölüm. hangisi daha mantıklıydı? Tabii ki hiçbiri. Nasıl düşünebilirdim ki? Düşünmek mantıklı hareket etmek için yapılan bir eylemdir. Fakat ben hiç de mantıklı bir durumda olmadığıma göre gitmek daha iyi bir fikirdi. bu acıyla yaşamaktansa artık ne olursa olsun deyip kendimden beklemeyeceğim bir cesurlukla arabama bindim. Belki de son defa.
Dediği yere geldiğimde çok ıssızdı. Kimsenin olmadığı ara bir sokaktı. Yani burada beni öldürse kimsenin ruhu bile duymaz cesedim ortada kalırdı. Yani ben bittim. Arkamdan Fatiha okumak için gidebilecekleri bir mezarım bile olmayacaktı. Gelip çiçek bırakabilecekleri kuşların su içmek için konacağı... Ahh ben ne diyorum ölmeden öldürdüm kendimi.
Etrafıma ne kadar bakınsam da gizemli şahsiyeti göremedim. Eee tabii avı ile oyun oynayan bir avcı. çok zekice.
"Heyy neredesin. Çıksana yaa. Çık artık ne olursa olsun. Ben sizler gibi 3 günlük dünyaya aldanıp ölümden korkanlardan değilim. Beni kendinle karıştırma. Öldür ben de kurtulayım bu ne yaa. Elbet öleceğiz bir gün O'ndan geldik yine O'na döndürüleceğiz. Ama unutma bir gün sende öleceksin." ahh bu kadar konuştum ses yok yeter ama ya.
"Heeyy gizemli katil buradasın ve beni duyuyorsun biliyorum. çık artık. Ayrıca ben ne yaptım size ya. Neden peşimdesiniz anlamıyorum. cidden yeter ama çık artık." Korkmuyorum diyordum ya hani şu an deli gibi korkuyordum. Ama neyden bilmiyorum. Ve hıçkırıklarla da ağlıyordum. Daha fazla dayanacak gücüm olmadığını anlayınca duvarın dibine çöktüm. Ben neyden korkuyordum böyle? Ne için korkuyordum. Belki de bir mezarımın bile olamayacağındandır arkamdan dua edece kimsemin olmayışındandır belki de ölümümden kimsenin ruhunun bile duymayacağından fark etmeyeceğindendir. Şu an hiç ama hiç bir şey BİL-Mİ-YO-RUM.
Ben hıçkırıklarımın arasında kaybolmuşken bir gölge hissettim. Kafamı kaldırıp baktığımda doğru hissettiğimi anladım. Ama o... O... O olamaz hayır değildir değil mi? Kan çanağı olmuş gözlerimi daha fazla günaha girmeden mavilerden çektim. Evet doğru duydunuz. O önce bana hastanede yardım etmeyen sonra yolda kaldığımda tuhaf bir şekilde çıkıp yardım eden insan evladı. Yani o muydu cidden?
YAZARDAN
"s...sen" diyebildi ancak Bade. Bade'nin bakışlarından ne demek istediğini anlamıştı Gökalp.
"evet ben. " dedi soğuk tavrıyla. 'Ama nasıl ya?' diye düşünüp duruyordu bade.
biraz sonra Bade kendini tutamadı ve sessizliği bozan taraf oldu:
"Niyetin madem beni öldürmek niye beni serserilerin elinden aldın ki? Elin kana bulaşmadan benden kurtulmuş olurdun"
"Niyetim seni öldürmek değil. Sen bana lazımsın" Bade bu lafa çok şaşırmış bir yandan da sinirinden kırmızı görmüş boğaya dönmüştü. Ne demek bana lazımsın. Bade'nin aklında dönüp duran soru işaretleri vardı. bunlardan en büyüğü ise; Bade ile derdi neydi. Bade bilmiyordu hiç bir şey. Bir su kadar berrak saf ve temiz bir kızdı. Başına bunca şeyin geleceğini; kendisine gelen bu musibet ile büyük bir hayrın da geleceğini bilemezdi tahmin edemezdi Bade. Ama isyan da edemezdi.
"Peki benden ne istiyorsun. Niye benim peşime bela oldun?" Gökalp beklediği soruyu almıştı. Ona her şeyi anlatamazdı. Bazı şeyleri bilmemeli ve ailesini hep iyi hatırlamalıydı. Böylesi Bade için çok daha iyi olacaktı.
"Bazı şeyleri bilmemen gerekli. Ama bilmen gereken yeri şu şekilde anlatayım; Senin ve sevdiklerinin başı dertte sebebi ise bilmemen gereken kısma giriyor.Bu yüzden sen bana emanetsin. ve..." duraksadı bir an aklına 2 hafta öncesi geldi; Ailesi dağılmış kardeşi ölmüşken kendisine bir tek kuzeni aynı zamanda süt kardeşi ablası olarak gördüğü canı gibi sevdiği Buse kalmıştı. Onu da bırakamazdı. Ama aniden bayılmıştı. Ona bir şey olacak diye çok korkuyordu. Doktora gittiğinde doktor Buse'nin küçüklüğünde atlattığı ağır bir hastalığın tekrar ettiğini ve kurtulma ihtimalinin çok az olduğunu söylemişti. Buse için moral çok önemliymiş. Buse ise ondan tek bir şey istiyordu mutluluğu için; Gökalp'in evlenmesi. Gökalp geri çevirememişti. Bu olaylar ile birleşince bu mecbur olmuştu. Bade Gökalp'e anlamaz bir biçimde bakarken Gökalp düşüncelerinden kendini alıp toparlandı ve devam etti
"Vee benim de ailevi meselelerim ile birleşince yapmamız gereken tek bir şey kalıyor; EVLENMEK"
Eveeet bir bölümün daha soundayız. Umarım beğenmişsinizdir. Kısa oldu ancak en fazla bu. Şimdilik belki sıkıcıdır ama henüz asıl olaylara gelemedik. Oylar ve yorumlar çok az olduğu için moralim bozulsa da kendime geçen yayımladığım nottan sonra bitireceğim yarım bırakmayacağım diye söz verdim. Her oy ve yorumlarınız gerçekten beni çok mutlu ediyor. Hadi Allah'a emanet olun :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLATI BEKLERKEN #TAMAMLANDI
SpiritualitéBade ve Gökalp... Ne aşkları yalan ne hikayeleri sıradan. Gökalp gök gözlü yiğit demekti. Gerçekten de yeşillerinde kaybolduğu Bade'nin gök gözlü yiğidi idi Bade ise Aşktı. Kutsal sevgiydi. O da mavilerinde boğulduğu adamın AŞKI idi. Ar...