Geçen bölüm de anladığınız gibi duygusal bir bölüm daha yazdım size, aynı zamanda beklediğiniz bazı şeylerin de olduğu bir bölüm oldu.
Yine belirtiyorum ki desteğinizi esirgemeyin, oylarınız ve o güzel yorumlarınızı okumak keyif verici. Sevdiğinizi düşündüğüm hikayemi daha iyi yerlerde görmek için oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin..
Keyifli okumalar....İstanbul-İzmir arası mesafeyi Emir tam 4 saatte gelirken yola çıktıkları andan beri tek kelime eden olmadı.
Leyla kendine gelirken anne diye sayıklasada dudaklarına mühür vurulmuş gibi susmuş Bulut'un göğsünde durmaksızın ağlıyordu.
Annesi hayatta ki en büyük sığınağı çocukluk arkadaşı herşeyi artık ona veda ediyordu, hemde Leyla'nın hastalığından haberi dahi olmadan. Haberi olsaydı yanında destek olurdu ama annesi bunu ona çok görmüştü. Kızmıyor yada neden demiyordu. Hayatın onlara getirisiydi bunlar, öğrendiği zaman ne zamandı bilmesede tahmini vardı.
Geriye gidip düşündüğünde Bulut'u tanıştırdığı o gün tuhaftı annesi, gözlerini acıyla kapattığında anlayıp sormadığı için kendine kızdı. Annesinin gözlerinde saklı duranları ilk kez farketmemiş şimdi ölümün soğukluğu ile karşı karşıya gelmişlerdi.
Araba hastanenin önünde durduğunda ağlamasına rağmen hepsinden önce inip içeriye girdiğinde Bulut ineceği sıra Emir'in ellerini direksiyona dayamış karşıya baktığını görünce bilmesine rağmen yine de sordu.
"Sen gelmiyor musun?"
Emir cevap vermedi yıllar önce yaşadıkları aklına gelirken öylece direksiyonu sıkıyordu, yukarıya çıkarsa o anları tekrar yaşıyacak kapanmaya yüz tutmuş tüm yaraları tekrar kanayacaktı.
Bulut bildiği cevabı sessizlikle alır almaz Leyla'nın peşi sıra hızlı hızlı merdivenleri tırmandı.
Leyla yukarı yoğun bakım kısmına geldiğinde Hasan bey yavaşça ayağa kalkmıştı, görmesiyle ona doğru hızlandı.
"Annem...."
Devamını getiremedi gözlerinde umut kırıntıları ile bakarken durum sandığından da kötüydü.
"Kızım annen yoğum bakımda, durumu kötü. Sana söylememi istemedi sen üzülme istiyordu."
Leyla tekrar ağlamaya başlarken Hasan beyde ondan farksız değildi. Onun durumu da Leyla gibiydi, Leyla annesini o ikinci baharını yitiriyordu.
"Ne zaman öğrendi?"
"Siz Bulut'la gelmeden önceydi anlatacaktı ama ilk kez kızım çok mutlu dedi bana da izin vermedi, bizde geç farkettik. Tedaviye yanıt vermedi..."
Bulut karısının beline sarılmış dinlerken Hülya hanımın sözleri kafasının içinde dönüp duruyordu, Hülya hanım gülüşleri solmasın demişti. Ama gel gör ki hayat onlara yine yapacağını yapmış karısının en mutlu gününde annesini alıyordu, belki de ilk kez kutladıları doğum günü aynı zamanda son doğum günü kutlaması olacaktı.
Bulut'a hiçbirşey söylemeden cama doğru yaklaştı, elleri cama dayalı bakarken annesi ilaçların etkisiyle uyuyordu. Göz altları morarmış canlı yüzü bembeyaz olmuştu, annesini son görüşünün hastane odası olması acı vericiydi.
Omuzlarında sevdiği adamın ellerini hissettiği an sırtını onun güçlü bedenine yasladı.
"Annem gidiyor, babam gibi o da beni bırakıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla Büyüsü
General FictionGözyaşlarıyla yıkanan ellerine baktı öylece evine gitmesine izin vermişti. Nerden bilebilirdi ondan çok uzaklara gideceğini. Leyla'sını son kez ağlarken gördüğünü. Büyük bir yıkımın orta yerinde sevdiğini bulamamıştı.... Gitme Leyla'm sensizlikle...