Dönüş yolu sessiz ve uzundu, Leyla arka koltukta kucağında uyuyan minik Leyla'nın saçlarını okşarken aynada kocasının ona gülümseyen yüzüyle tebessüm etti. Kocası her koşulda yanındaydı ve olmaya da devam edecekti.
"Olanları artık düşünme, olan oldu. Leyla mutlu görünüyor, minik kalbinde fırtınalar kopsa da o mutlu ve biz de onu daha da mutlu etmeye çalışacağız. Hem senin düşünmen gereken karnındaki bebeğimiz, belki de bebeklerimiz.."
Bulut göz kırparak sözlerini bitirdiğinde Leyla'da o ihtimali düşünmüyor değildi, bu konuda tecrübelilerdi ne de olsa ve yine sürprizle karşılaşabilirlerdi.
"Olabilir sanırım, şuan bilemiyorum. Çocuklara nasıl söyleyeceğiz?"
"Hangisini?"
Doğru ya hangisini, söyleyecek birden fazla konu vardı. Gerçek kan bağlarının olduğu bir kardeşleri olacakken, bir de manevi kardeşleri olmuştu. Çocuklara söylediği anı hayal ederken tebessüm ediyor olsa da Alaz'ın vereceği tepki düşünce dışında kalan durumdu. Annesini babasından sakınan bir çocuktu ne de olsa ve o kadar uğraşına rağmen bir kardeşi olmasını engelleyememişti.
Leyla cevap vermezken Bulut'un eğlenir ifadesi genişledi, gerçekten de kazanan şüphesiz Bulut'tu.
"Alaz'a büyük bir zevkle ben anlatırım, kazandım zannederken nasıl kaybedilir öğrenmiş olur. Hem belki pek ihtimal vermiyorum ama seni benden sakınmaktan vazgeçer."
"Sen bunun olacağına gerçekten de inanıyor musun?"
"Sanırım hayır, ama yine de şansımı denerim."
Küçük çaplı kahkahaları arabada yankılanırken minik Leyla mışıl mışıl uyumaya devam ederken Leyla'da kocasından çektiği bakışlarıyla onu izliyordu. Aralarında ki en masum oydu, babasının günahlarının ağırlığı altında kalmış minik bedeniyle Leyla'ya sığınmıştı. Kucağında ki çocuk babası yüzünden sevgiden mahrum kalmış bir çocuktu, annesinin özgürce adını dahi söyleyemediği evladıydı. Neslihan'ın onu her şeyden çok sevdiğini bilse de adını söyleyememesi bu hayattaki en büyük acıydı.
Herkes için farklı acılar vardı, Leyla ve Bulut ona her bakışlarında babasını ve yaptıklarını hatırlarken minik Leyla'yı da sevmeleri gerekiyordu. Aslında gereklilik değildi, babası veya annesi kim olursa olsun minik Leyla sevilmeye layık bir çocuktu.
Bulut ara ara aynadan onları izlerken ikisi de arka koltukta birbirlerine sarılmış halde uyuyorlardı, şerefsiz diye andığı herkesten çok nefret ettiği, aynı zamanda hiç dile getirmemiş olsa da teşekkür borçlu olduğu adamın kızı artık onun kızı sayılırdı. Soyadını vermişti, bundan da zerre pişmanlık duymuyordu.
Evet ölmüş dahi olsa şerefsizdi, lakin onun yıllar önce yaptıkları daha doğrusu yapmadıkları sayesinde çocuk kalbiyle sevdiği bir daha hiç göremediği o minik kız çocuğunu yıllar sonra hayat tekrardan onun karşısına çıkartmıştı. Sadece bunun için ona teşekkür borçluydu, soyadını verdiği minik çocuğun bu borçla ilgisi yoktu. Leyla onun sayesinde ona gelmemiş olsa dahi şimdi yaptığını yapardı, karısı Neslihan'a söz vermişti ve o sözü ikisi de tutmuştu. Yılların neler getireceğini bilmese de minik Leyla'yı sevmekten bir gün olsun vazgeçecek değildi.
Doğmasını sağlayanlar her zaman anne baba olamazdı, esasında gerçek anne ve babalar tüm geleceğinde yanında olanlar olurdu. Karısı da öyle bir hayatla büyümüştü, Emir baba dememiş olsa dahi kendi babası onu büyütürken babası yerine koyduğunu biliyordu. Anne veya baba dememiş bir çocuk kendini büyüten hayat veren insanları sevebilirdi. Minik Leyla'da söylemeyecekti belki, söylemesini de beklemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leyla Büyüsü
Ficción GeneralGözyaşlarıyla yıkanan ellerine baktı öylece evine gitmesine izin vermişti. Nerden bilebilirdi ondan çok uzaklara gideceğini. Leyla'sını son kez ağlarken gördüğünü. Büyük bir yıkımın orta yerinde sevdiğini bulamamıştı.... Gitme Leyla'm sensizlikle...