15. bölüm

8K 409 4
                                    

Çay kaşıklarının porselen bardaklara değdiği an çıkan ses dışında tek ses, gazetenin sayfalarının hışırtısıydı.
Turner Malikanesi bir sabaha daha sessiz başlamıştı.
Bayan Rose çok konuşmayı tercih etmezdi ancak oğluyla konuşmaktan zevk alırdı. Fakat bu sabah kahvaltıda bi misafirleri vardı. 
Leonardo nun amcası olan Russell dan hiç haz etmezdi. Sık sık beraber yemeklerde bulunmayan bu adam yaşlı kadının keyfini kaçırmıştı.

“Anlat bakalım Leonardo. Şirkette işler nasıl?” dedi Russel elindeki çatalı masaya bırakarak.

“Gayet iyi. Bay Lockwood ile yaptığımız ortaklık sonucunda şirket büyümeye devam ediyor. “

Russell hırıltılı bir kahkaha attı. “Aferin evlat. Tıpkı babanın istediğin gibi.”

“Londra gezinde..” diyerek söze karıştı yaşlı kadın ve önünde duran fincanı dudaklarına götürmeden önce sözlerini tamamladı “Neler yaptınız?”

Leonardo’nun Londra ya dair tek hatırası Anastasia idi. 
Keşfe çıktığı aşkın ilk adresi Londra ydı. Cevap vermeden önce zihninde beliren hatıralarla gülümsedi. Anastasia ile başbaşa geçirdiği zamanların tadı ona zevk dolu anlar bırakmıştı.

“Londra çok güzeldi. Gri havası ve yağmurlu günleri bile güzelliğine örtü çekmiyor.”

“Birgün beraber gidelim.”

“Olabilir. Neden olmasın?”

“Leonardo bugün bende seninle şirkete geliyorum. Bayadır ortalıkta yoktum.”

“Aslında gelsen iyi olur amca. Çünkü imzanı gerektiren birkaç durum var.”

Şirkette Leonardo ve kendisi kadar Russell ın da hakkı olduğunu bilen Bayan Rose bu durumdan rahatsızdı. Leonardo ya hisselerini satın almayı teklif edecekti ama bu adam yüzünden oğluyla arası bozulsun istemiyordu. Çünkü Leonardo amcasını seviyordu.

“Leonardo şu ortaklık kurduğumuz adam bay lockwood. Neden yemeğe çağırmıyorsun? Hem tanışmış oluruz” dedi parmaklarını birbirine geçirerek.

“Bunu bende düşünüyordum. Ortaklığın sorunsuz devam edebilmesi için ikili ilişkilere dikkat etmekte fayda var.”

“Öyleyse onunla görüş ve bir gün bize gelmesini sağla.”

“Bunu onunla konuşacağım. Ama şimdi müsaadenizle çıkmalıyım. Russell amca hazırsan çıkalım.”

Russell ağzına son jambon dilimini de ağzına attıktan sonra sandalyeden kalktı.

“Hazırım evlat çıkalaım.”

&

Soğuk bir kış günü Rahibe katherine ile sokağa çıkmışlardı.
Anastasia nın küçük parmakları üşümüştü. Ceplerine soksa da ısıtmakta pek başarılı olamadı. Bunu fark eden genç rahibe gülümsedi ve küçük kızın elinden tutarak bir dükkana girdi.
Ona bir çift eldiven aldı. Üzerine fiyonk tutturulmuş bu kırmızı eldivenleri görünce gözleri ışıldadı küçük kızın. Tatmadığı anne sevgisi barındıran rahibenin boynuna atladı.

“Çok teşekkür ederim.” Sevgiyle beline doladığı minik ellerini tutarak ona sıkı sıkı sarıldı.

Bu sırada Anastasia nın gözüne dükkanın raflarında duran parlak defterler ilişti. Rengarenk defterler üzerine işlenen pullarla küçük kızların akıllarını çelmek için satılıyordu sanki.
Anastasia nın bakışlarının defterlere sabitlendiğini gören Katherine gülümsedi.

“Söyle bakalım en çok hangi rengi seviyorsun?”

“Kırmızı!” diye yerinden sıçradı küçük Anastasia.

Rahibe satıcıdan defterleri işaret ederek “Kırmızısını istiyoruz” dedi. Anastasia şuan sevinçten havalara uçabilirdi. Bir günde iki kırmızı şeye sahip olmuştu.
Gözleri doldu teşekkürünü yinelerken. Satıcının poşete bile koymasını beklemeden kucağına aldı defteri. Kiliseye girene kadar bırakmadı ellerinden.

Seneler önce hediye edilmiş bu defter Anastasia nın gözlerinin dolmasına sebep oldu. Onu çok özlemişti. Hayat onu çok erken almıştı yanından. Bu kırmızı deftere hiç yazamamıştı. Yazmaya kıyamamıştı tıpkı şimdi bakmaya kıyamadığı gibi. Deftere hapsetmiş olduğu sevgi onu mutlu etse de hüznüne mani olamamıştı.

Defterin kapağını yavaşça kaldırdı. Hala ilk gün ki gibi güzel kokuyordu sayfaları. Kokusunu içine çekti çocukluğuna duyduğu hasreti giderircesine.
Sonra çekmecesini açtı. Dün Leonardo nun kulağına iliştirdiği papatyayı eline aldı ve nazikçe defterinin arasına koydu. Papatyanın minik beyaz çiçeklerinin üzerinde gezdirdi ellerini. Mutluluğunu defterin arasına sakladı kaybolmaması için.
Leonardo ya bir anda aşık olmuştu. Ve şuan en çok onu kaybetmekten korkuyordu. 
Etrafında çok insan yoktu. Ne annesi vardı ne de babası. Gözlerini dünyaya açtığında onu karşılayan Katherine de terketmişti onu. Şimdi sadece Dedria teyzesi ve Sakallı amcası vardı. Ve bu küçük listeye bir isim daha eklemişti. Kaybetmekten korktuğu kişiler arasında artık Leonardo da vardı. Koşulsuz kabul ettiği sevgisine bir şey olmasından korkuyordu.
Yaşadığı tatlı duyguların onu terk etmesini istemiyordu.

Defteri yavaşça kapattı ve özenle sakladığı büyük zarfın içine yerleştirdi.
Ve çekmecesine koyduktan sonra odadan çıktı. 
Gevşeyen önlüğünün ipini çözdü bahçeye ilerlerken. Tekrar takmaya çalışırken duvara yaslanmış olan Hector’u gördüğünde duraksadı.

Hector hizmetçilerin kaldığı ek binaya girmişti. Şimdiyse kendini duvara yaslamış Anastasia ya bakıyordu. Elini salladı.

“Merhaba Anastasia. Beni gördüğüne sevinmemiş gibi bir halin var.”

“Merhaba Bay Hector. Bir şey mi istemiştiniz?”

Şuan klişe bir söz kullanıp -seni- demek isterdi ama bu sadece arzulu kızlarda faaliyet gösteren bir kelimeydi.

“Sana bir teklifte bulunmuştum. Cevabını almaya geldim.”

Anastasia bol ücretli iş teklifini sunduğu anda kararı hazırdı. Üzerinde düşünme gereği bile duymamıştı.

“Teklifiniz için teşekkür ederim ancak kabul edemem.”

Hector bu cevabı bekliyordu ama gene de umudu beslemişti içinde. 

“Beni hayal kırıklığına uğrattın.”

“Üzgünüm efendim.”

Hector önce geldiği kapıyı kontrol etti. Mutfak tarafında kimse yoktu. Sonra anastasia ya ilerledi. Önüne düşen kıvırcık sarı saçlarını tek hareketle geriye savurdu. Bu kız zoru seviyordu.
Bağlamaya çalıştığı beyaz önlüğü ani bir hareketle ellerinden aldı.
Sinir kokan kahkahasını saldı koridora. Ve iyice yaklaşıp kolundan tuttu.

“Neden. Bu. Kadar. Naz. Yaptığını. Bilmiyorum.” Dedi teker teker sıraladığı kelimelerinde. 

“Ne demek istediğinizi anlamıyorum?” dediği anda Anastasia yı duvara yapıştırdı. Az önce aldığı önlüğün iplerini beline geçirdi. Ve onu ters çevirerek ipleri sıkıca bağladı.

“Bay Hector ne yapıyorsunuz!” 

İpleri canını acıtacak kadar sıkı bağladığında Anastasia yı kendine çevirdi.

“Altı üstü bir hizmetçisin. Sana güzelce söylemişken bana gelmedin. O zaman bana çare bırakmadın.”

“Çekilin!” diyerek üzerine eğilen Hector’u duvara itti ve mutfağa yöneldi korkuyla.

“Anastasia sen burada mıydın?” Carol az önce mutfağa girmişti. Arkadaşının yüzüne baktı. “Bir dakika sen iyi misin?”

“İyiyim. Ama lütfen çöz şunu.” Diyerek Carol’a arkasını döndü.

“Ah tanrım! Neden bu kadar sıkı bağladın?”

Hector az önce takındığı psikopat gülümsemesiyle içeriye girdi. Masanın üzerinde duran elmalardan birini dişledi Anastasia yı süzerek. 

Anastasia korkmuştu beklemediği davranış karşısında. Mutfaktan çıkana kadar göz göze gelmemeye çalıştı. İpleri çözmeye çalışan Carol, Hector’un odalarının olduğu binadan çıkmasına anlam veremedi.

“Bay Hector az önce odalarımızın olduğu koridordan mı çıktı?”

“E-evet.”

“son zamanlarda zenginlerin uğrak yeri oldu bizim köhne odalar.” Deyip gülümserken aklına Anastasia nında az önce oradan çıktığı geldi.

“Ah! Ne kadar aptalım! Sen iyi görünmüyorsun! Sana bir şey mi yaptı?”
“Carol önce şunu çöz sonra her şeyi anlatırım.”

&

Acele etmemesi gerektiğini biliyordu. Ama yaşı ilerledikçe sabrı da aynı hızla tükenmişti.
Şu hayatta önemsediği tek şey oğluydu. Onu da bir hizmetçi parçasına kaptıramazdı. Zamanı geldiğinde onu aynı statüye sahip bir kızla evlendirecekti.
Hemen müdahale etmek istiyordu bu ilişkiye daha fazla alevlenmeden.
Fakat her adımını sakin atmalıydı. Yanlış bir adım onu bu basit kızdan soğutmak yerine daha bağlanmasına yardımcı olabilirdi.
İlk adımı bugün atmıştı. İşe yarayıp yaramayacağını zaman gösterecekti.

Kitabı elinde açık duruyordu. Ama o okumak yerine düşünceye dalmıştı.
Bu küçücük mesele onu fazla meşgul etmişti. Araladığı kitabın kapağını kapadı. Burnuna dayandırdığı gözlüklerini gözünden çıkarıp yanında bulunan komedinin üzerine koydu.
Vücudu daha fazla istirahate ihtiyaç duyuyordu artık. Oturduğu koltuktan kalkarak karşısında duran yatağın üzerine uzandı. Uykusu yoktu ama dinlenmesi gerekliydi.

“Leonardo’m. Benim Leonardo’m” diye mırıldanarak gözlerini yumdu.

&

“Sarah.” Dedi dirseklerini dayadığı masada ellerini birleştirerek.

“Sadece ikimizin arasında bir sır olarak kalacak bir gezi ayarlayacağız.”

“Pe-ki efendim.” Dedi genç sekreter. Ne tür bir şey bahsettiğini anlamaya çalışarak gözlerini kıstı.

“Ben -iş- amacıyla bir geziye çıkacağım. Ama aslında bu bir iş gezisi değil.”

“Yani bunu bir iş gezisi olarak göstermemi ve kimseye bahsetmemi istiyorsunuz?”

“Evet.” Dedi gülümseyerek. Bu kaçamak tatilin fikri bile heyecanlandırmaya yetiyordu.

“Anladım efendim. Kimsenin haberi olmayacak. Ne zamana ayarlamamı istersiniz?”

“Hafta sonu.”

Elindeki deftere not aldı. Ve patronundan beklemediği bu davranış karşısında şaşkınlığını koruyamadı. Daha önce bu tür gizli işler çevirdiğine şahit olmamıştı.
Defterini kapattıktan sonra izin isteyerek odadan ayrıldı ve işinin başına geçti.

&

Başını zevkle gömdüğü evraklar artık Leonardo ya eskisi kadar cazip gelmiyordu. Şimdi hayatında Anastasia vardı. Bu sıkıcı işlerin yerine onunla geçirdiği vakitleri hayal ediyordu. Onu saatlerce düşünebilirdi.
Şirketin penceresinden akşamı bekler olmuştu. Geceleri onu bir kez daha görebilmek için geç yatıyordu. Dikkat ettiği uyku düzeni çoktan bozulmuştu. Ama Anastasia için her şeye razıydı.

Gündüz yerini akşama teslim ederken saatine baktı. Oturduğu sandalyeden doğrulup astığı ceketi üzerine geçirdi. Masanın üzerindeki tableti evrak çantasına yerleştirdi. Ve odasından çıktı
Koridorda hızlı adımlarla ilerlerken karşıdan hızla gelen kızla çapıştı.

Leonardo ya çarpan kızın elindeki dosyalar zemine düştü.

“Afedersiniz Bay Leonardo.”

“Önemli değil. Siz iyi misiniz?” Leonardo yere saçılan dosyaları toplamasına yardım etti.

“İyiyim. Sanırım biraz hızlı koşuyordum.”

“Neyse ki bir şeyiniz yok.” Diyerek ayağa kalktığı sırada karşısında duran sarışın kız elini uzattı.

“Bu arada ben Zena. “

“Memnun oldum.”

“Ne zamandır tanışmak istiyordum sizinle. Reklam departmanında çalışıyorum ve yeni başladım işe.”

“Buna sevindim Zena. Biraz acelem var. Daha sonra görüşürüz.”

“A tabi.” Diyerek önünde durduğu Leonardo ya yolu açtı gülümseyerek.

Leonardo yanından geçip giderken baştan aşağıya süzdü genç adamı. Şeytani bir gülümseme takındı yüzüne. Eteğini belini düzelttikten sonra arkasına dönüp odasına doğru ilerledi sessizce. 

Leonardo arabasına bindikten yarım saat sonra malikaneye varmıştı.
Kapıdan içeriye girince sabırsızlandı. Yarın onun için büyük gündü. Kendi çapında bir sürpriz yapmak istemişti. 

Ceketini kapıda dikilen hizmetçilerden birine verdikten sonra mutfağa yöneldi.
Mutfakta gözüne ilk çarpan Anastasia oldu. Onu gördüğün de heyecanı bir kat daha arttı.
Leonardo nun kapıda belirdiğini gören hizmetçiler ayağa kalktılar.
Leonardo onlara oturmalarını işaret etti.

“Buyrun Bay Leonardo ne emretmiştiniz?” dedi Dedria

Leonardo nun ismini duyan Anastasia ellerini tezgaha dayayarak önünü döndü. Aniden karşısında görmek genç kızı sevindirmişti. Ürkek gülümsemesini yerleştirdi yüzüne.

Leonardo bakışlarını Anastasia dan çekerek boğazını temizledi.

“Dedria yarın bir iş gezisine çıkıyorum. Yanımda bir yardımcıya ihtiyacım olacak. Anastasia ya yarın için hazırlanmasını söyle.”

Anastasia nın ismini duyan Dedria şaşkınlıkla Leonardo ya baktı. İtirazı hazırdı.

“Bay Leonardo, Anastasia dan sa Marta yı almanızı öneririm. Zira iş gezisi için daha elverişli.”

“Dedria, daha önce onunla bir iş seyahatine çıktığımız için deneyimli olduğunu biliyorum. Bu yüzden lütfen kararlarımı sorgulama.”

Keskin cevabı Dedria yı ürpertmişti. Sesindeki isteğin sözlerine yansıması yaşlı kadını kuşkulandırsa da kabul etmekten başka çaresi yoktu.

“Tabi efendim.”

Onayı alan Leonardo sevincini belli etmemek için kendini tuttu ve son bir kez Anastasia ile göz göze geldikten sonra mutfaktan ayrıldı.

Mutfaktaki hizmetçiler olağan işlerine geri dönerken Cilla sinirlenerek elindeki bardağı sertçe masaya bıraktı. Leonardo nun Anastasia ya olan ilgisini hazmedemiyordu. Ona göre bunun bir iş gezisi olmadığı aşikardı. Bu durum kolay yoldan zengin olmak isteyen Cilla için pek kabul gören bir şey değildi.

Dedria endişeli bakışlarla Anastasia yı süzerken Anastasia neredeyse heyecandan bayılmak üzereydi. Elleri ayakları şimdiden birbirine dolanmıştı.
Heyecanını bastırmaya çalışırken telefonunun mesaj sesiyle irkildi.
Elini önlüğünün cebine sokup telefonu çıkardı.
Mesaj Leonardo’dan dı.

“Yarın sıkı giyin. Üşütmeni istemem. Ve birde… Seni seviyorum.”

Anastasia (Tr)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin