Dedria yaşının bedenine verdiği ağırlıkla teker teker çıktı merdivenlerden. Artık çıkarken zorlanıyordu. Korkuluklara tutunmadan çıkamıyordu. Dizlerini sıvazladı. Eskisi kadar güçlü değildi. Oysa en güzel yıllarını bu merdivenlerde koşarak geçirmişti. On sekiz yaşından beri burada hizmetçiydi. Bu malikaneye vermiş olduğu emekleri baş hizmetçi olarak almıştı. Ama bu karşılık yaşlılığıyla beraber değer kaybediyordu. Keşke genç olsaydı. Bahar koksaydı… Artık ilkbaharın kokusunu bile duymuyordu. Hiçbir kuş cıvıltısı kulağına eskisi kadar neşeli gelmiyordu.
Hayattan eskisi kadar lezzet alamıyordu. Ama doğanın bir kanunuydu bu. Elbette yaşlanacaktı, yıpranacaktı. Kim genç kalabilmeyi başarmıştı ki zamana karşı…
Gözünün önünde merdivenlerden koşan gençliğini anımsayınca acı acı güldü ve kaldığı yerden devam etti çıkmaya. Bugün Bayan Rose ile konuşacaktı. Konuşmanın vakti gelmişti geçiyordu bile. Anastasia yı ziyan etmek istemiyordu. Emanetine sahip çıkmalıydı. Burada daha fazla kalırsa geleceği konusunda endişeliydi. Leonardo Anastasia nın etrafında dönmeye başlamıştı. Kuşkusuz bu genç kızda Leonardo’nun cazibesine kapılmıştı. Leonardo… ilk görüşte aşk denilen şeyi genç kızlar Leonardo’da tadıyordu. Dedria Leonardo yu severdi. Elinde büyümüştü. Onu iyi tanırdı. Mükemmel bir kişiliğe sahip olduğunu biliyordu. Anastasia sı gibi mükemmel bir kalbi vardı. Sanki bu iki genç birbiri için yaratılmıştı. Ama bir arada bulunmamalıydılar. Yoksa canları yanardı. Şimdi tüm bunları önlemezse ileride olacakları kestiremiyordu. Bayan Rose’u tanıyordu. Değerli parçasını bir hizmetçiye kaptırmaktan gocunurdu. Anastasia her ne kadar zengin bir ailenin kızı olsa da… Statüsüne yakışmayacak bir hizmetçilik damgası vardı Anastasia nın sırtında.
İnsanları daima sınıflandırırdı. Hizmetçileri insan yerine bile koymazdı. Şimdiyse onun tabiriyle “Bir hizmetçi parçası” oğlunun hayatına dahil oluyordu. Artık buna bir son vermeliydi.
Bayan Rose’un kapısına geldiğinde durdu. Üniformasına çeki düzen verdi. Derin bir nefes aldı ve kapıyı tıkladı. İçeriden Rose’un bayat sesi duyuldu.
“Gir.”
Onayı alan Dedria kapıya uzandı ve yavaşça kolu çevirdi. Bayan Rose u çalışma odasında Zena ile konuşurken buldu. Zena karşısında oturmuş portakal suyunu yudumluyordu.
“Efendim sizinle konuşmam gereken bir konu var.”
“Seni dinliyorum.”
Dedria, Bayan Rose’a baktı. Arkasına saklandığı güçlü karakterinden mükemmel gözüküyordu ama acizlik kokuyordu. Konuşmak istediğini söylediğinde yalnız konuşmak istediğini anlamalıydı. Meydan okuyordu sanki.
“Efendim ben ve Anastasia,” Rose, Anastasia nın ismini duyar duymaz dikkat kesildi “İşten ayrılıyoruz.”
Rose bunu beklemiyordu. Planlarına bu kadar yaklaşmışken Anastasia ortadan kaybolamazdı. Leonardo bu şekilde ondan vazgeçmez aksine daha da tutunurdu. Aralarını bozmak için ona ihtiyacı vardı.
“Neden, böyle bir karara vardınız?” Eline aldığı kalemi ustaca parmaklarının arasında çevirdi.
“Artık yaşlandım. Dinlenmem gerekiyor.”
“Peki Anastasia yı neden götürüyorsun?”
“Benimle kalması gerekiyor.”
Rose un bir itirazı olamazdı. Hizmetçilerle sözleşmeleri yoktu. Ama engel koymak istiyordu. Planı için zamana ihtiyacı vardı.
“Tamam ayrılabilirsiniz. Ancak bana zaman vermeni istiyorum. Yerini doldurmak zor olacak. En azından iki üç hafta kadar işinize devam edin. Ben yeni hizmetçi bulduğumda ayrılırsınız.”
Dedria’nın bu konuşmadan çıkardığı iki anlam vardı. Ya henüz Leonardo’nun Anastasia ya olan ilişkisini fark edememişti yada bir planı vardı. Bu ikilem arasında gidip gelirken bu anlaşmanın aleyhlerine olduğunu biliyordu. Bir gün bile kalmamalıydı.
“Uzun bir süre. Biliyorsunuz yeni bir hayat kuracağız kendimize. Geç kalmak istemiyoruz.”
Oturduğu sandalyeden Dedria’yı süren Zena söze karıştı.
“Fakat bu Bayan Rose’u mağdur eder. Malikanenin düzenini bozmaya hakkınız olmadığını düşünüyorum.”
Gözlerini Rose’a çevirerek konuşmasını sürdürdü. “İsviçre’deki evimizde bir çok hizmetçi vardı. Ancak hiç biri bu kadar ani ayrılmadı. Açılan boşluğu doluncaya devam ettiler işlerine.”
“Haklısınız küçük hanım ancak malikaneye yıllarımı verdim. Biraz olsun hatırım olduğunu düşünüyorum.”
Rose aynı düşüncelere sahip Zena’ya bakıp gülümsedi. Onu Leonardo’ya ayırdığı için küçük çaplı bir tebrik gönderdi kendine. Seçimini doğru yönde kullanmıştı. Şuan karşısında duran yaşlı hizmetçiyi bir çırpıda kovabilirdi ama şimdilik yumuşak davranmalıydı.
“Dedria, eminim benimde biraz hatırım vardır. Lütfen sadece iki hafta idare et.”
Dedria’nın bu kadar ısrar karşısında kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı.
“Peki efendim. İki hafta sonra ayrılıyoruz.” Dedi istemeyerekte olsa. İzin alıp döndü ve odadan çıktı. Buradan ayrılacaktı. Sadece ekstradan iki hafta çıkmıştı. Bir çaresine bakacaktı bu zorunlu haftaların. Anastasia mümkün olduğu kadar uzak tutacaktı.
&
Güneş doğmak için sabırsızlansa da vakti gelmeden gösteremiyordu kendini gökyüzünde. Karanlık silsileler halinde hareket ederken, turuncu ışık yavaş yavaş aralara yayılmaya başlıyordu.
Leonardo sessizce ilerledi koridorda çöken karanlık havadan faydalanarak. Hizmetçilerin kaldığı ek binaya adım atar atmaz sensör onu algıladı ve karanlık birden aydınlığa dönüştü. Olduğu yerde kıpırdamadan durdu. Kulağını keskinleştirip dinlemeye koyuldu. Herhangi bir hareket olmadığını hissettiğinde Anastasia nın odasına girdi.
Carol karşı yatakta yatıyordu. Horlaması tüm odayı sarmıştı. Tıpkı Anastasia gibi oda dağınık yatıyordu. Başını sola çevirip Anastasia ya baktı. O bu gece dağınık yatmıyordu. Dizlerini karnında toplamıştı. Bir eli bacaklarını tutarken diğer eli başının altındaydı.
Uzanıp yavaşça omzuna dokundu. Ağır uykusundan zor uyandıracağını düşündüğü sırada Anastasia gözlerini açtı. Bu gece ne dağınık uyuyordu ne de derin.
Leonardo’yu karşısında gören Anastasia gözlerini açtı.
“Hayal misin?” diye sordu sessizce. Leonardo’yu gördüğü halde yerinden bile kıpırdamıyordu.
“Hayır Anastasia yanındayım.” Diyerek elini yanağına götürdü. Gözlerine düşen perçemlerini kenara çekti.
“İyi misin? Seni çok merak ettim.”
Anastasia bakmaya doyamadığı mavi gözlerini seyretmeyi sürdürdü. Hiçbir şey söylemek istemiyordu. Kafa sallamakla yetindi. Sadece ona bakmak istiyordu. Yattığı yerden elleri yardımıyla hafifçe doğruldu ve yatağın başlığına yaslandı.
“Neyin var?”
Anastasia gözlerini önüne düşürdü. Yorgun gözleri karanlıkta saklanıyordu. Gece boyu uyumamıştı.
“Leonardo biz… Dedria teyzem ve ben buradan ayrılıyoruz.”
Anastasia ürkekçe tamamladı sözünü. Sanki malikaneden ayrılır ayrılmaz Leonardo onu unutacaktı. Kendi kendini umutsuzluğa düşürmüştü. Onu bir daha görememekten korkuyordu.
“Bende artık çalışmanı istemiyorum. Artık seni yanımda görmek istiyorum.”
Leonardo bam başka bir yanıt vermişti. Anastasia bunu beklemiyordu. Yatağında uyuma taklidi yapan Carol bile beklemiyordu.
“Benimle yaşa Anastasia.” Dedi sessizce mutluluğunu sığdıramadığı sesinde.
Carol yastığına akan salyaları toplayarak gözlerini açtı. Şuan kendini romantik bir filmin ortasında gibi hissediyordu. Patlamış mısırı buralarda bir yerlerde olmalıydı. Ne aşktı ama… Anastasia nın ürkek güzelliği, Leonardo nun cazibesi ah! Kulağını yastıktan çekerek biraz daha netleştirdi işitmesini. Maalesef gözleri net bir görüntü sağlamıyordu. Hem oda karanlıktı hemde her ihtimale karşı gözleri kısıktı.
“Leonardo bak ben…” eliyle dudaklarını kapadı.
“Şiişştt… Sadece benden haber bekle. “
Anastasia elini Leonardo nun yanağına götürdü. Leonardo uzanan eli tuttu. “Bana güven. Şimdi gitmeliyim.” Dedikten sonra yanından ayrıldı.
Genç kızın yüreği biraz olsun ferahlamıştı. Nasıl olacaktı bilmiyordu ama Leonardo bir şekilde halledecekti. Ona güveniyordu.
Leonardo çıkınca gözlerini açan Carol Anastasia ya baktı.
“Hey! Dalgın görünüyorsun.”
“Carol! Sen…”
“Sizi duydum. Çok tatlısınız.” Göz kırpıyordu ama Anastasia nın bundan haberi yoktu. Pencereden süzülen ışık Carol’a vurmuyordu.
“Rahatla artık.” Dedi. “Ona bende güveniyorum. Her şeyi halledecek.”
&
“Dedria hazırlıklar kusursuz olsun istiyorum. Konuğumuz şirketimiz için önem teşkil ediyor.”
“Tabi efendim. Özen göstereceğimize emin olabilirsiniz.”
Rose mutfaktan çıkar çıkmaz hizmetçiler taklitlerini yapmaya başlamışlardı bile. Bir elleri yukarda havalı havalı başlarını kaldırarak konuşmalarını hep birlikte taklit ettiler.
“Dedria hazırlıklar kusursuz olsun istiyorum.” Ardından toplu bir kahkaha patlattılar. Dedria normal zamanlarda bunu yanlış bir davranış olduğunu söyler ve onları sustururdu. Ama bu sefer onlara mani olmadı. Bu ihtiyar cadı her şeyi hak ediyordu.
“Kızlar yemeklere ve sunum tarzına önem gösterin.”
“Peki bayan Dedria.” Dedikten sonra işlerine döndüler.
Cilla elindeki bıçağı hunharca sebzeye saplıyordu. Carol fazlasıyla canını sıkmıştı. Duyulmasını engellemek istiyordu. O koca ağzından kaçırmamalıydı. Yoksa bu evde işi biterdi. Anastasia ile hararetle konuşan Carol’a baktı. Nasılda kendinden emindi. Onun sessizliğine aldanıp bunca zaman dikkatli davranmamıştı.
Bıçağı sertçe yerine bırakıp Carol’un yanına gitti ve koluna uzanıp kendine çekti.
“Konuşmamız gerekiyor.”
“Şuan meşgulüm Cilla.” Diyerek kolunu elinden kurtardı. “Daha sonra!”
Cilla’nın vazgeçmeye niyeti yoktu. “Hemen şimdi konuşalım!”
Carol ısrarına dayanamayıp peşinden gitti. Cilla kendi odasına girdi ve kapıyı ardına kadar açık bıraktı. Açık kalan kapıdan Carol girince kapıyı sertçe kapattı. Carol’un üzerine yürüyerek elini duvara dayadı.
“Seninle bir anlaşma yapacağız. Karlı bir anlaşma. Tabi arkadaşını düşünüyorsan.”
“Söyle.”
“Benim Russell la ilişkimi öğrendin. Ve benimle paylaştın. Bende seninle bir şey paylaşacağım.”
Küçük bir kahkaha saldı odaya. “Anastasia nında benden farkı yok. Ben Russellı elde etmeye çalıştım oda Leonardo’yu. Onun lokması benimkinden büyük oldu gerçi.”
Carol Cilla nın duvara dayadığı elini çekti üzerinde.
“Ağzını. Sakın. Açma!”
“Aksini düşünmüyorum.”
“Sen kapalı tutarsan bende tutarım.”
Bu küçük yılan nereden öğrenmişti bilemiyordu ama tüm bu olanlar Bayan Rose un kulağına gitmemeliydi. Anastasia zaten fazlasıyla tedirgindi. Cilla elini uzattığında sertçe kavrayıp sıktı.
“Şunu aklına sok Cilla. O seninle aynı seviyede değil. Sen ihtiyaç karşılayan küçük bir fahişesin o ise aşkını yaşayan masum bir kız. Ve bir şey daha… Russell a sen musallat oldun Anastasia yı Leonardo buldu.”
Sözlerini bitirir bitirmez kapıyı çekip çıktı. Bu haftada attığı ikinci goldü. Şu sıralar söylediklerine inanamıyordu.
&
“İsviçre mi Amerika mı?”
“Zor bir soru diyemem. Tabi ki Amerika.”
“Kesinlikle.”
Hector balkonda sütunun üzerine oturmuş Zenayla konuşuyordu. Akıllı kızdı. Onunla konuşmak pek keyifli değildi ancak boş vakitlerini geçirmesi için birine ihtiyacı vardı. Oda tıpkı Zena gibi gece malikanede kalmıştı. Zenayı gezdireceğine dair bir bahane fırlatmıştı. Her zaman ki gibi tek bir sebebi vardı oda Anastasia idi.
“Seni bir gün plaja götüreyim. Leonardo orayı çok sever.”
“Gitmek isterim. Tabi üçünüzle beraber.”
Bu kız gerçekten nasıl hamle yapacağını biliyordu. Buraya Leonardo için gelmişti. Ve destekçisi Rose du. Sırtını sağlam kayaya dayamıştı.
“Leonardo ya sen teklif et. Beni pek dinlemez.”
“Olur. Beni gezdirmekten çekineceğini zannetmiyorum.”
Hava kararıyordu. Akşam yüzünü göstermeye başlamıştı. Bahçenin otomatik ışıkları güneşin gökyüzünü terketmesiyle beraber yandı.
“İçeriye geçelim istersen. Bay Lockwood birazdan burada olur.”
“Tamam.” Dedi ve oturduğu sandalyeden ayağa kalktı. Topuklu ayakkabılarının kulak dolduran sesi balkonda yankılandı.
“Hector ben üzerimi değiştirip geliyorum. Bayan Rose a ilet lütfen.”
“Tabi Zena memnuniyetle.”
Kızın her köşesinden sahtelik akıyordu. Hareketleri öylesine yapmacıktı ki. Kibar gözükmeye çalışıyordu. Hector un elinden bir çok kadın geçmişti artık onları tek bakışta anlayabiliyordu. Hiç biri Anastasia gibi olamazdı hiç biri…
Hector Zen ayı beklerken salondaki koltuklardan birine oturdu. Çok geçmeden Leonardo belirdi yanında. Yorgun görünüyordu.
“Annen bu davete titizlikle hazırlandı. Ne de olsa en değerli ortağımız. Sende hazırlanmışsın.”
“Hector ben Bay lockwood’u bir ortaktan fazla görüyorum. O çok iyi bir insan. Sağlam bir karaktere sahip.” Sözlerini bitirdiğinde boşa nefes tükettiğini anladı çok geçmeden. Hector insanlıktan anlamazdı.
“Olabilir. Daha önce konuşmadım kendisiyle. Şirkette sadece birkaç sefer karşılaştık.”
Az sonra kapı çaldı. Leonardo ve Hector ayağa kalkıp kapıya yöneldiler. Hizmetçilerden biri kapıyı açtı.
“Hoşgeldiniz Bay lockwood.”
“Hoş bulduk “ dedi hizmetçiyi nazikçe selamlayarak. Ardından kapıda duran Leonardo nun elini sıktı.
“Hoş geldiniz.”
“Hoş bulduk evlat.”
“Hoş geldiniz bay lockwood.”
“Hoş bulduk Hector.”
“İçeriye geçelim lütfen.”
Bay Lockwood salona doğru ilerlerken Zena indi merdivenlerde. Üzerine giyindiği vücudunu zor kapatan mor elbiseyle göz alıcı görünüyordu. Hector çoktan vücut ölçülerini hesaplamaya başlamıştı bile. Kıvırcık sarı saçları omuzlarına dökülüyordu. Yeşil gözleri bolca yapılmış göz makyajının altından parlıyordu.
“Hoş geldiniz “dedi elini uzatarak. Karşısında duran milyarderin elini nazikçe öpmesini beklerken bay lockwood sadece tokalaşmayı tercih etti. Buna çok şaşırsa da belli etmedi. Nezaketsizlik olarak yorumladı.
“Yemeğe geçmek ister misiniz?”
“Hemde hemen. Bu yaşlı adam acıktı.”
“Peki öyleyse. Masaya geçelim.” Diyerek yol gösterdi Leonardo. Bu adamın doğallığını seviyordu.
Bayan Rose da az sonra aşağıya indi.
“Kusura bakmayın geciktim. Hoş geldiniz Bay Lockwood.”
“Önemli değil bayan Rose.”
Hep beraber şıkça hazırlanmış masaya geçtiler. Birbirinden pahalı porselen şamdanlar masada ışıldıyordu. Sıra sıra dizilmiş kaşıklar, çatallar, bıçaklar her türlü servise cevap veriyordu.
Bayan Rose oturduğu yerde eliyle işaret verdi ayakta dikilen hizmetçilere. Her biri mutfaktan getirdi özenle hazırlanan yemekleri.
Bu hizmetçilere Anastasia da dahildi. Bayan Rose hepsinin masa başında dikilmesi gerektiğine dair emir vermişti.
Anastasia içeriye girer girmez Leonardo bakışlarını ona sabitledi. Baktıkça duyduğu özlem artıyordu.
Masada yapmacık kahkahalarına boğulan Zena ve Rose Bay lockwood u sıkmayı başarmışlardı. Yemek faslı bitmiş tatlılara geçilmişti.
“Newhampshire ı gezebilme imkanı bulabildin mi Zena?”
“Hayır efendim. Ama Leonardo ve Hector bana eşlik edeceklerini söyledi.”
Anastasia Leonardo’nun adını duyduğunda ister istemez sinirlendi. Bu kızla gerçekten gezecek miydi? Kıskanıyor mu onu yoksa…
“Leonardo ben Zena ya şu eskiden sık gittiğin plajdan bahsettim. Oraya götürmemizi istiyor.”
Leonardo bunu yapmak istemiyordu. Cevap verirken Anastasia ya bakamadı.
“olabilir” dedi.
Anastasia şaşırmıştı. Şuan ihanete uğramış gibi hissediyordu. Kıskançlık damarlarında dolaşıyordu. Carol arkadaşının garip duygular içinde olduğunu fark etti ama Leonardo şuan bu cevabı vermeye mecburdu. Anastasia öylesine aşık olmuştu ki mantıklı düşünmeyi reddediyordu.
“Bay loockwood biraz daha tatlı alır mıydınız?”
“Çok yedim fakat bir tatlıya daha hayır demem.”
Rose Anastasia ya işaret ederek tatlı getirmesini söyledi. Anastasia hemen mutfağa girip hazırlamış oldukları tatlılardan birini aldı. Az sonra Bay Lockwood’un yanında belirdi.
Tatlı tabağını servis edeceği sırada gözü Leonardo nun eline tutan Zena ya kaydı. Bir yandan sessizce gülüyordu diğer yandan elini Leonardo nun elinin üzerine koyuyordu.
Tabağı masaya bırakırken eli kaydı ve kaygan yapıya sahip olan tatlı Bay Lockwood’un üzerine döküldü.
Rose ani bir hareketle masadan kalktı. Leonardo sandalyesinden ayrılıp Anastasia nın yanına gitti.
“Anastasia! Aklın nerede!”
“Önemli değil Bayan Rose.” Diyerek sakinleştirmeye çalıştı kadını.
“Özür dilerim efendim. Özür dilerim” diyerek önlüğünden çıkardığı bezle adamın gömleğini silmeye başladı. Öylesine tedirgin olmuştu ki titremesine mani olamıyordu.
Bay Lockwood Anastasia nın yüzüne baktı. Temizlemeye çabaladığı nazik parmaklarını durdurarak çenesini tutarak yüzünü çevirdi.
“Vera…” dedi sessizce.
“Bay Lock wood gerçekten üzgünüm. Hizmetçinin sakarlığı işte.”
Bay Lockwood Anastasia yı süzdü. Vera ya kadar da benziyordu. Onu görünce küllenen acısı yeniden alevlendi. Gözlerinden birkaç damla yaş aktı. Neredeyse hüngür hüngür ağlayacaktı.
Ellerinden kavradığı Anastasia yı ayağa kaldırdı.
“Önemli değil küçük hanım.” Dedi. “Önemli değil.”
Anastasia karşısında ağlayan adamın gözyaşlarını silmek istedi ama çekindi. Akan yaşlar onunda içini burkmuştu.
Masadaki herkes şaşkınlıkla Bay lockwood u seyrediyordu. Hiç biri bu kıymetli anın değerini bilmiyordu. Baba kız ilk defa birbirlerini görüyordu. Ama kimsenin bundan haberi yoktu. Ne Bay Lockwood un nede Anastasia nın.
![](https://img.wattpad.com/cover/12333683-288-k427121.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anastasia (Tr)
RomanceDün gece yarım bıraktığı işi tamamladı. Yavaşça dudaklarını ona yaklaştırmasını beklemeden genç kızın ensesinden tutarak kendine çekti ve tek harekette onu kendine hapsetti. Yumuşak dudakları kendi dudaklarında kaybolurken Anastasia da Leonardo da k...