2. BÖLÜM

30.2K 1.6K 27
                                    

Medya'da ve videoda Suat var :)

Hemen ayağa kalktım ve etrafıma bakındım. Ne Haluk Bey ne de Arda ortalıktaydı.

“ben Haluk amca ile…” devam edecekken sözümü kesti.

“demek babamla tanıştın ve bir de kendini sevdirdin öyle mi?”

Anlamamış gözlerle ona bakarken o devam etti. “ Buraya böyle bir teklifle geleceğini az çok tahmin etmiştim, nasıl evi beğendin mi ?”

“ Ne alakası var evle anlamadım” dedim sesim çok düz çıkmıştı kolay sinirlenmezdim ama kızınca da of çekilmez olurdum, pişman ederdim karşımdakini…

“Öyle bir düşüncen yoksa bile burayı gördükten sonra kalmak daha çok işine gelir ama değil mi? Ne sanıyordu bu kendisini, ellerim titremeye başlamıştı. Boğazımdaki yumruyu yutabilsem konuşacaktım ama derin bir nefes alıp omuzlarımı dikleştirdim ve

 “Bana bakın benim kimseye kendimi sevdirmeye falan ihtiyacım yok, ayrıca eviniz kesinlikle umurumda değil benim. (Hah bir de bu eksikti gözlerimi sımsıkı kapattım gelen yaşları zorlada olsa geriye ittim, sesimin titremesi afallatmıştı beni ) Tek derdim ARDA anlıyor musunuz”  olduğum yerden kapıya doğru harekete geçerken “bay sinir’ e” şimdi Arda’yı da alıp buradan gidiyorum” dedim.              

Onu ardımda bırakıp etrafıma bakınarak ilerledim ama yoktu kimse oflayıp alt katın her yerine baktım; Allah Allah hiç mi kimse yok yaa, çok kızmıştım akıllı düşünemiyordum üst kata çıkarmışlardı zaten valizimi bende üst kata doğru çıkarken onun bana bakışlarıyla karşılaştım yine. Elleri pantolonunun ceplerindeydi. Duruşu bakışları resmen beni aşağılıyordu. Bende ona nefret ya da ona benzer bir duyguyla bakmaya çalıştım; basamakları hızlı hızlı çıkarken tokamın klipsi açıldı. Saçlarım döküldü omuzlarımdan aşağıya  yaa ne oluyor şimdi tokayı mı arayacağım gururumu mu kurtaracağım diye saniyenin onda biri kadar bocalayıp tokayı boş ver dedim kendime son basamağı da çıkıp etrafıma bakınırken en az 7 tane kapı saydım. Tamam, ‘ sorun değil’ dedim kendime ve başladım kapıları açıp bakmaya ilk iki oda da kimse yoktu zaten yaşanmışlıkta yoktu sanki anlaşılan misafir odalarıydı ama valizimi görememiştim o odalarda. Dördüncü kapı banyoydu hemen kapıyı kapatıp geri çıktım. Sinirlenmiştim hala kimseyi görememe.

 Beşinci kapıyı açıp hışımla daldım içeri bu oda çok büyük ve hoş döşenmişti. Camın önündeki küçük kadife koltuk ve önündeki sehpaya takıldı gözlerim çoookk güzeldi ayy saçmaladım işte şimdi yine bana ne deyip çıkıyordum ki odanın içinde bir kapı takıldı gözüme, gidip açtım kocaman bir banyoydu burası. Hele banyonun tam ortasındaki küvet muhteşemdi. Ben kendimi kaybetmiş bir şekilde bakarken tam başımın üzerinden gelen sesle bir çığlık attım.

“ Arda’yı da alıp gideceğini sanıyordum ama senin başka düşüncelerin var herhalde!” Sinirden ne yapacağımı bilemedim. Hemen arkamı dönüp buradan çıkıp gitmeliydim hem de hemen. Kolumla çekilmesi için ittim ama milim kımıldatamadım. Yüzüne bakmak için başımı yukarı kaldırdım ve “çekil lütfen” dedim sıkılı dişlerimin arasından. Oralı bile olmamıştı, kızmaya başlıyordum

“bak, sana dedim” diye üsteledim ama nafile bakışları beni oracıkta boğacakmış gibiydi…

“Bak! Artık sıkıcı olmaya başlıyorsun…”

“ Şu an benim odamda benim banyoma girmek üzeresin ve hala bir amacın(!) olmadığını mı söylüyorsun”   Bütün bunları söylerken gözleri gözlerimden ayrılmamıştı.

“ Sen şaka mısın ?” dedim.  Ellerimi yumruk yapmıştım. “ Bak şimdiye kadar nasıl insanlarla karşılaştın bilmiyorum ama beni tanımıyorsun, başka zaman olsa sana bu sözleri geri aldırttırırdım ama inan hiç vaktim yok” deyip iki elimle onu itip yanından geçtim. Tam odanın kapısından çıkıyordum ki

“ Ne yaptığını sanıyorsun sen?” diye seslendi yarı emrivaki yarı kükreme karışımı bir sesle. Geri dönmeye tenezzül etmeyip “Sana ne” dedim ve onun bir şey daha söylemesine fırsat vermeden hızla odadan çıktım. Merdivenlerden inerken göz ucuyla basamaklara baktım ama tokamı göremedim.

Acilen nefes almaya ihtiyacım vardı; kendimi hemen dışarıya attım. Derin bir nefes almamla Arda’nın sesini duymam bir oldu. Hemen sesin geldiği yöne baktım.  Çok güzel bir çardakta Haluk beyin kucağında oturuyor, genç bir kız da ona bir şeyler yediriyordu.

Yanlarına gidip “ Haluk bey ben…” Daha sözümü bitiremeden arkamdan aynı ses

“ Burçin Hanım, sanırım bunu odamda düşürdünüz”… 

DİĞER YARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin