Ne diyebilirdim ki henüz kendim bile çözememişken. Sustum sadece gözlerine bakmaya devam ederken.
Yanıma yaklaştı nefesini yüzümde hissedeceğim kadar yakınıma, başparmaklarını gözlerimin üzerinde dolaştırarak
“ Neden ağladın?”
Sesi öyle şefkatli öyle rahatlatıcıydı ki parmaklarını çektiğinde neden bunu yapmayı kestin der gibi baktım gözlerine
“ Bilmiyorum inan ki bilmiyorum”
Sesim boğazımı yakan bir fısıltıdan fazlası değildi ama beni duymuştu. Bunu biliyordum çünkü daha da yakınlaştı alnını alnıma dayadı
“ Seni beklerken çıldırmak üzereydim. Lütfen bana nerede olduğunu söyle”
Sesi hala aynı yumuşaklığını koruyordu ama içindeki emreden ricayı bu sefer görmemezlikten gelemedim. Gözlerindeki bakış içimi böyle yumuşatmışken kendimi ayakta bile zor duracak gibi hissediyorken bana bu yakınlığı kanımın daha deli akmasını sağlayarak ayakta duruşumu kolaylaştırıyordu.
“ Otelin hemen karşısındaki sahilde yürüdüm. Çok yürüdüm, sonra oturdum denizi seyrettim”
“ Orada otururken mi ıslandın bu kadar?”
Sadece başımı salladım. Konuşmak canımı yakıyordu boğazım da yangınlar vardı sanki. Hasta olacakmış gibiydim. Ama şu an değil böyle dururken değil
“ Hasta olmanı istemiyorum hadi git sıcak bir duş al saçların hala ıslak”
“ İstemiyorum. Sadece yatmak ve uyumak istiyorum. Çok yorgunum”
Kendini geri çekerken derin bir nefes verdi
“ Hasta olmamalısın inat etme de git duş al”
“ Lütfen karışma anlıyor musun karışma bana. Benim aklım çok karışık. Bu yakınlığın beni korkutuyor. Senin benimle asla duygusal anlamda yakınlaşmayacağını! biliyorum. Ama ben bu kadar yakın olmadım şimdiye kadar hiç kimseyle ve ben kendime bir açıklama yapamamaktan çok korkuyorum”
Beni inceleyen yüzüne baktım uzun uzun gözlerinde adlandıramadığım kıvılcımlar vardı. Ellerini ceplerine koymuş başı hafif öne eğik bana öyle bakıyordu. Biliyor muydu acaba şu an ne kadar yakıcı, nefes kesici güzellikte olduğunu. Evet duruşu da bakışı da, saçları da, yüzü de çok ama çok güzeldi..
Neden şimdi kendime böyle düşündüğümü sorduğumda içimin verdiği cevapla yandım…
Ciğerlerimi doldurmak istedim derin nefeslerle yetmedi, kalbim deli gibi atarken yabancısı olduğumu anladım tüm bunların. Nasıl bir duyguydu bu içim yanıyor, ellerim buz kesiyordu. İçimde bütün organlarım horon tepiyormuş gibiyken beynim olağanüstü hal ilan etmişti.
Koskoca okyanusta sadece bir su damlasıydım artık ben. Kaybolmuş yitip gitmiştim içimin derinliklerinde. Kalbimin duvarlarına ilk defa sloganlar yazılırken görmemeyi, duymamayı, bilmemeyi seçtim… Gözlerimi kapattım bunlara bu duygular yanlıştı. Anlamıştım maalesef ki çok fena anlamıştım.
Onun bana bir şey demesine fırsat vermeden arkamı dönüp giderken bana yetişip elimi tuttu bu tutuşu daha nazik kırılmamdan korkarmışçasına dikkatliydi. Banyoya götürdü beni saç kurutma makinesini alarak fişe taktı. Hiçbir şey demeden izliyordum onu. Saçlarımı hiç acele etmeden sanki her telinin muhakkak kuruması gerekiyormuşçasına kuruttu. İçimden bir ses sor diyordu hadi sor sevgilin nerede neden onu bırakıp geldin diye sor diyordu. Soramadım ağzımı açıp soramadım. İçim cız etti yine bu düşünceyle neden ki…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİĞER YARIM
RomanceKafamı dayadığım camdan yola bakarken birden içime oturdu geçmişim.. Çok değil bir sene öncesinde nasılda bambaşkaydı her şey… Sevdiklerime veda etmek zorunda kalmış Arda’mla baş başa kalmıştık.. Şimdi her şeyden habersiz yepyeni bir dünyanın kollar...