3. Bölüm

28K 1.6K 11
                                    

Ona yani “Bay sinir’ e” öyle bir hışımla döndüm ki ama o da ne elinde benim tokamı tutuyordu. Saçma bir şekilde elinden aldım ve tokaya baktım; gözlerimi tokadan ayırdığımda herkesin bana baktığını gördüm. Bu arada daha evvel sinirden dikkat etmediğim bir bayanla bir de benim valizimi taşıyan orta yaşlı adam da oradaydı.

 “ Haluk bey, ben sizi arıyordum. Ben Arda’yı da alıp gidecektim. Ben bu evi istemedim. Ben sadece odalara bakıyordum sizi bulmak içindi. Ben gitmek istiyorum lütfen”…     

     Ama yine benim sözlerimi yarıda kesip kendi konuştu ‘ bay ukala’ “ Baba Burçin hanım, yol yorgunu bence dinlensin. Şu an yorgunluktan ne dediğini bilmiyor”  Orada bulunan diğer herkes gibi bende ona bakmıştım o konuşurken ama o sadece bana bakmıştı. Hemen Haluk beye dönüp “Hayır, ben yorgun falan değilim buradan şimdi gitmek istiyorum. Bu gece bir otelde kalayım yarın sizinle buluşur bu konuyu enine boyuna tartışırız” Onun aksine ben de sadece Haluk beye bakarak konuşmuştum. Herkes şok olmuştu bizim bu konuşmalarımızla anlıyorum çünkü hiçbiri ağzını açıp ta bir şey diyememişti. Haluk bey bana öyle bir baktı ki gözlerimi delip geçti sanki.

“ Bak kızım, birincisi beni kızdırma… (Neee bana mı kızıyordu?) ben sana, bana Haluk bey demeyeceksin demedim mi ? İkincisi, sen bizim için çok önemli olan bu çocuğa bizden habersiz aylarca baktın. Hem de hiçbir çıkar gözetmeden. Onun ne kadar sağlıklı olduğunu daha yüzünden anlayabiliyorum; yani ona çok iyi bakmışsın. Onu ne kadar sevdiğini görebiliyorum çünkü sürekli gülücük atıp duruyor. Yani benim kanımdan, benim canımdan birine sen bunları yaparsın da ben seni otellere yollar mıyım sanıyorsun? Oğlum haklı, uzun yoldan geldin. Odana çık biraz dinlen Arda emin ellerde, için rahat olsun. “Ben tam ağzımı açıp itiraz edecekken Haluk Bey Arda’ ya bir şeyler yediren kıza “ Nilüfer, sen Burçin hanımı üst kattaki odasına çıkar ve ne ihtiyacı varsa yardımcı ol” dedi. Nilüfer elindeki tabağı bırakıyordu ki yine ‘bay ukalamı desem sinir mi desem’ bilemedim konuşmaya başladı “ Sen kal Nilüfer, Arda’nın yemeğini yedirmeye devam et. Burçin hanıma odasını ben gösteririm” demesiyle kolumdan tutup beni eve doğru çekiştirmeye başladı.

 “Kolumu bırak” dedim ama daha çok sıkmaya başladı. Ya rabbim ben neyin içine düşmüştüm böyle offf…

Evin içine girdiğimiz an bana dönüp “çeneni kapat” dedi. Durur muyum tabi ki hayır.. “ Sen kendini ne sanıyorsun be” dedim ama kime çoktan merdivenleri çıkmaya başlamıştı tabi kolumu bırakmadığı için ben de… Onun olduğunu söylediği odanın yanındaki kapıyı açıp hışımla içeri itti beni. Öyle kimseye pabuç bırakmazdım ama ben bu olanlara hiç anlam veremiyordum.

“Senin derdin ne? Ne hakla bana böyle davranırsın? Yaa ben seni tanımıyorum bile nasıl kolumdan tutarsın? Nefes almadan konuşmuştum yine ve bir cevap bekliyordum. Arkasını dönünce gideceğini sandım önce, tamam güzel, gitsin ben de kendimi toparlardım biraz. Ve daha az sinirliyken sorardım bunların hesabını.   Ama o gitmek yerine odanın kapısını kapattı ve ağır adımlarla bana yaklaşmaya başladı. “ sen şimdi beni korkuttuğunu falan da sanıyorsundur” dedim en kinayeli ses tonumla.

 “ Bana bak küçük hanım, senin o çeneni çekemeyeceğim. En nefret ettiğim şey, bir şey söylediğimde ikiletilmesidir” “ Eeee bundan bana ne” dedim. Bir adım daha attı ve “ Ayrıca ben konuşurken yüzüme bakacaksın. Bana ‘sana ne’ ya da ‘bana ne’ demeyeceksin. Babama karşı yılışık davranmayacak, onun iyi niyetinden istifade etmeye çalışmayacaksın”.   Artık susamayacaktım “ilk olarak ben kimseye yılışık davranmam tamam mı? Hem sen kimsin ki ben senin dediklerini kuralmış gibi uygulayacağım. Daha beni ilk görüşte mi hem çıkarcı hem yalaka olduğumu anladın.” Sözümü bitirmiştim bitirmesine ama başım dönmeye başlamıştı; ahh lütfen şimdi olmaz hayır. Tabi iki gündür sadece üç saatlik uykuyla duruyordum. Ve şimdi yorgunluktan bayılacaktım neredeyse üstelik kimin karşısında… bitsin artık bu gün…. 

“Bak benim ne bu evde nede başka bir yerde gözüm yok. Babanız beni sevdi mi bilmiyorum ama bence o iyi birine benziyor ayrıca beni sevmesi de beni ilgilendirmiyor. Şunu bil ki benim yapımda çıkarcılık yok yani kendim için… Başımı önüme eğip derin nefesler aldım içime evet şimdi daha iyiydim. Başımı kaldırdığımda aramızdaki mesafenin tamamen kapanmış olduğunu gördüm. Oflayarak baktım yüzüne bana öyle dik dik bakması germişti beni birden. Arkamı dönüp pencerenin önünde duran okuma koltuğuna doğru bir adım attım ama birden uzanıp kolumu öyle bir sıktı ki canım gerçekten çok yanmıştı. Ellerini ittirmek istedikçe daha da sıktı acım bana çığlık attıracak boyuttaydı. “ Söyler misin neden canımı acıtıyorsun? “ Ben konuşurken bana arkanı dönme duydun mu beni ?”  “ Hasta ruhlu musun sen ya bu tavırlar ne, kimsin sen bana hangi cüretle emir verirsin?”      “Ben Suat Ateş ve bu yüze iyi bak..  Çünkü benimle zıtlaşmak istemezsin”  Kolumu sıkan ellerini ittirip kapıya doğru ilerlemeye başladım. Şaka gibiydi her şey nasıl bana böyle davranabilir, nasıl beni hiç tanımıyorken itham edebilirdi. Yok, hayır bu böyle olmazdı. Bu zorbalığa katlanamazdım kapıyı açtım çıkacaktım ki

 “ Eğer bu dediklerimi yapamayacaksan küçük hanım durma git. Hemen yarın Arda’ ya çok iyi bir bakıcı bulacağımı bil. Ve tabi o zaman sana zaten ihtiyaç kalmayacak. Sende memleketine geri dönebilirsin”

DİĞER YARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin