Bana öyle bir baktı ki yüzümü buruşturma gereği duydum.
“ Uykun yok mu?” dedi.
“ Bana bir sürü sorunun cevabını borçlusunuz. Ben bu gece bu sorularla rahat uyuyamam; madem buradan da gitmiyorum o halde…”
Devamını getirmeden baktım yüzüne, her baktığımda sanki ayrı bir güzelliğini görüyordum. Çok sert bir çizgisi vardı yüzünün kalıpçı elinden çıkmış gibiydi.
“ O halde inelim” dedi. O önden, ben arkadan iniyorduk aşağıya…
Ben mutfağa girdim. Dolapları açıp kapayarak içlerinde ne olduğuna baktım. Elektrikli cezve tezgâhın üzerindeydi zaten kahveyi ve fincanları da bulmam zor olmadı. Arkamda olduğunu biliyordum. Mutfağa girdiğimden beri onu görmedim ama arkadan beni izlediğini biliyordum.
“ Kahveyi nasıl içersiniz?" Diyerek arkamı döndüm. Kapının yanında öylece beni izliyordu.
“ Kahve dediğinde nescafeyi söylediğini sanmıştım” dedi.
“ Ben onu da severek içerim ama bu saatte kesinlikle türk kahvesini tercih ederim, eğer sevmiyorsanız size nescafe yapabilirim” dedim.
“ Hayır, türk kahvesini çok severim ve orta lütfen”.
Kahveleri elime aldıktan sonra masayı göstererek “Oturmuyor musunuz?” dedim.
Benim elimden fincanın birini alarak yürümeye başladı hiçbir şey demeden onun peşinden gidiyordum. Bahçeye çıktık o çok güzel olan kameriyeye gidip oturdu. Ters u şeklindeydi kameriye bende geçip onun yüzünü rahat görebileceğim şekilde oturdum.
Bana bakmıyordu kahvemden bir yudum alıp “Suat Bey, gelir gelmez size hem zahmet verdim hem de masraf yaptırdım. Kusura bakmayın dediğim gibi kimseye borçlu kalmak istemem. Doktor arkadaşınız olabilir ama bu beni ilgilendirmez. Ben bunun ödemesini mutlaka yapmalıyım” dedim.
Ben konuşurken sadece gözlerime bakıyordu ve bu benim daha sert konuşmamı engelliyordu. Neden bilmiyorum ama sanki çok kızamıyordum.
“ Burçin Hanım, ilk olarak bu ödeme lafını duymayayım. Şimdi bunun için seni çıkarcı olarak görmeyeceğimden emin olabilirsin çünkü kendimi suçlu hissediyorum..”
“ Neden”
“ Sen düşerken seni tutabilirdim ama numara yaptığını düşündüm. Sen elini uzattın, ben sadece izledim. O an için numara olduğunu düşündüm ama kanı gördüğüm zaman gerçekten çok üzüldüm” derin bir içi çekti ve devam etti
“ Bu nedenden kendimi kötü hissettim. Ödeme mevzusunu kapatalım artık”
“ Sadece şimdilik. Peki, benimle resmen tanışmadan bana bu kadar kaba davranışınızı neye borçluyum” dedim. Vereceği cevabı bekliyordum. O bana bakıyordu hala ama ben bahçeye bakıyordum.
Bahçe çok hoşuma gitmişti ama bunu ona söylemeyecektim tabi ki. Beni seyrederken gördüğü için olacak “ yürüyelim mi ?” dedi.
“ Tamam” dedim kalkıp yürümeye başladım. Bahçeyi gördüğüm kadarıyla çok büyüktü mis gibi bir hava vardı. Gözlerimi kapayıp mis gibi havayı içime çekerken ona bakayım dedim çünkü ayak sesini duymamıştım. Yana doğru dönmemle ona çarpmam bir oldu. Hemen yanımdan yani resmen dibimden yürüyordu. Özür dilemedim sadece baktım ve önüme dönüp yürümeğe devam ettim.
“ Senin yaşının çok küçük olduğunu düşünüyorum bir çocuğun bütün bakımını üstlenmen için” dedi. Bu adam gerçekten çok dürüsttü.
“ Senin de yaşamak istediklerin vardır ve bunun elinden alınmasını istemem..”
Onun sözünü kestim direk gözlerinin içine baktım
“ Ben İstersem anne olabilecek yaştayım zaten” dedim.
“ Bakın beni düşünmeyin ben kendimle ilgili kararlarımı kendim veririm. Bizi Arda ile kardeş gibi düşünün.. Siz onun gerçek kanından canından ailesi olabilirsiniz ama o minik güzellik benim hayatımın çok önemli, bir parçası. Belki kanla değil ama..” bu seferde o benim sözümü kesmişti.
“ İlerde evleneceğin zaman ne yapacaksın?”
“ Bunu da karşıma biri çıktığında düşünürüm. Ama evlensem de benim bir elim Arda’nın üzerinde olacak başka türlü olamaz.” Durdum ama O durmamış ilerliyordu. İki adımda yetişip kolunu tuttum
“ Arda’dan ayrılmayacağım. Onu burada bırakıp gitmeyeceğim beni anlıyor musunuz?”
“ Rize’ deki sevgilin” Soru sorar gibi söylemişti
“ Hasan’la ayrılalı çok fazla oldu”
“ Avukat Bey, bir ara evleneceğinizi söylemişti”
“ Hasan, Arda’yı sosyal hizmetlere vermemi söyledi. Bende ona cehenneme gitmesini söyledim”
Kahkaha ile gülmüştü yine ve karşımda keşke böyle gülmeseydi. O kadar hoş görünmüştü ki yüzüme
“ Tamam, şimdi siz söyleyin neden bunu bu kadar ısrarla sordunuz?”
“ Geri dönüp dönmeyeceğini bilmek için”.
Bu adam beni daha fazla şaşırtabilir miydi acaba!
“ Yanlış anlamadıysam siz beni burada istemiyordunuz, hatta çıkarcılıkla bile beni suçladınız.. Şimdi de böyle demeniz bana çok tuhaf geldi” dedim.
Yürümeyi bırakıp “ hava çok serin üşütmeni istemem bu kıyafetle, dönelim” dedi ve evin olduğu yöne doğru yürümeğe başladı.
Durup kendime baktım gece için giydiğim askılı üst ve şort takımımı giymiştim ne var dı ki bunda ve evet gerçekten üşümeye başlamıştım ama bunu o yanımdan uzaklaşmaya başladıktan sonra hissetmeye başladım. Enteresan diyerek yavaş adımlarla arkasından yürüyerek bende eve girdim.
Ortalıkta görünmüyordu yukarıya çıkıp Arda’nın kapısının önünde biraz durup sesi dinledim. Her şey yolunda gibiydi odama gidip yatağıma uzandım. Hemen uyuyamayacağımı düşünüyordum ama sanırım hemen uyumuştum.
Sabah erkenden kalktım ve kahvaltıyı hazırlayan Nilüfer’e yardım ettim. Biraz sonra herkes gelmişti. Nilüfer kendileri için mutfakta ayrı masa hazırlıyordu, üç kişilik servisi görünce;
“ hani bana bardak tabak yok mu” dedim.
“ Senin içeride yiyeceğini düşünmüştüm” dedi.
“ Siz burada yiyorsanız ben nasıl içerde yerim ki..” diyordum ama Haluk Bey yani amca yanıma gelip
“Günaydın kızım, nasılsın bakalım; ağrın sızın yoktur inşallah” derken benim cevabımı beklemeden elini belime doladı ve içeriye yönlendirdi.
Geriye doğru seslenerek “ Nilüfer, bugün hep beraber yiyeceğiz kızım, hadi bakalım Biraz acele et acıktım ama” dedi.
Çok hoş bir gülümsemesi vardı. Oğlunun bu gülümsemeyi kimden aldığı belli. Beni koltuğa doru yönlendirip kendiside karşıma geçip oturdu.
“ Dün olanlar için gerçekten mahcubum, Suat neden böyle kaba davrandı pek anlamadım ama onun adına ben senden özür diliyorum” dedi.
Koskocaman adamın böyle konuşması beni üzmüştü.
“ Özür dilemeyin, çünkü siz gayet nazik ve çok hoş bir ev sahibisiniz. Özür dilemesi gereken oğlunuz ama onun da özür dileyeceğini sanmıyorum. Onun için unutalım gitsin” dedim göz kırparken.
Sonra gözüm Haluk amcanın baktığı yöne kaydı.
Suat Bey, merdivenin başında durmuş bizi dinliyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİĞER YARIM
RomansaKafamı dayadığım camdan yola bakarken birden içime oturdu geçmişim.. Çok değil bir sene öncesinde nasılda bambaşkaydı her şey… Sevdiklerime veda etmek zorunda kalmış Arda’mla baş başa kalmıştık.. Şimdi her şeyden habersiz yepyeni bir dünyanın kollar...