Biliyordum işte biliyordum hiç zaman kaybetmeden beni arayıp bulacağını aşkımın…
Ah canım hadi az kaldı gel peşimden diye içimden Suat’a seslenirken yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum. Sevincim bütün duyularımı şaha kaldırmıştı resmen. Hasan sürekli aynadan beni takip ediyor, yüzündeki gülümsemenin hesabını soracağım dercesine meydan okuyan gözlerle bana bakıyordu.
Şu saatten sonra beni tekrar hırpalamasına izin vermeyecektim. Yeteri kadar canımı acıtmış attığı tokatlarla beni aşağılamıştı. O kadar hızlı gidiyordu ki kırılan camdan içeriye giren soğuk ve çok sert olan hava benim iyice arka tarafta büzüşmeme neden olmuştu.
Dikkatle onu inceledim. Soğuk onu hiç etkilemiyormuş gibi davranıyordu ama rüzgârda savrulan saçları bunun tersi olduğunu gösteriyordu. Direksiyonu öyle sıkı tutuyordu ki yerinden çıkıp kırılmasından korkmaya başlamıştım. İçeriye giren rüzgârla saçlarım havalanıyor ensemden kopan saçların yerleri sızım sızım sızlıyordu. Acıyan enseme yavaşça dokundum. O kadar hassastı ki hemen elimi geri çektim. Ayaklarımı kendime doğru çekip kollarımla bacaklarımı sardım. Ah her yerim deli gibi ağrıyordu. Bacaklarımı saran kollarımın her bir kası ayrı ayrı isyan ediyordu bu gerilmiş halleriyle. Mecburen saldım tekrar kollarımı. Üzerimdeki badinin kollarını biraz sıyırdım ne göreceğimi bilmiyordum ama tahmin etmem hiç zor değildi. Dirseğime kadar sıyırdığımda sadece buraya kadar olan kısımda bile en az on tane çürük görmüştüm. Emin olduğum bir şey vardı ki o da şu an bütün vücudumda bunlardan bol bol olduğuydu. Diğer koluma da baksam mı diye düşünürken bana seslenen Hasan’ın sesi rüzgârın uğultusuna karışıyordu.
“ Ne düşünüyorsun? Az evvel gülümsüyorken şimdi yüzün bembeyaz oldu”
Hiç istifimi bozmadan cevap verdim
“ Bütün vücudum morluklarla dolu. Ve her yerim çok fazla ağrıyor. Ve sen bunun hesabını Suat’a nasıl vereceksin onu düşünüyorum”
Küçük bir kahkaha attı ama gözlerindeki öfke daha ağır basmıştı.
“ İlk olarak asla kimseye hesap falan vermeyeceğim. İkinci olarak ta senin vücudunu benden başka hiç kimse görmeyecek bunu o kafana sok artık”
Derin bir nefes aldı. Yüzünde bariz bir değişiklik oldu. Sanki daha bir yumuşamış, merhametle bakıyor gibiydi. Gibiydi diyorum çünkü artık ben bu adamı tanımadığımı düşünüyorum. O kadar çabuk huy değiştiriyor ki korkmamak elde değil.
“ Burçin, ilk sakin bulduğum yerde durup sana yiyecek bir şeyler alacağım. Ve ilaçlarını o zaman içebileceksin. Gerçi sen baygınken takılı olan seruma ağrı kesici katmışlardı ama tabi etkisi geçmiş olmalı”
Şimdi anlamıştım neden açlık hissetmediğimi. Ama ilaca kesinlikle hayır diyemezdim. Durgun bir yüzle ona bakmaya devam ettim. Aynada gözlerimiz buluşunca bana bakan gözlerinde acıyı görür gibi oldum.
“ İlaçlarını içersin gittiğimiz yerde ağrı kesici ve iyileştirici olan kremi de ben sürerim sana”
Anında itiraz ettim
“ Saçmalama tabi ki sürmeyeceksin. Buna izin vereceğimi aklından bile geçirme”
“ Sana fikrini sormadım”
“ Hasan sapıkça olan ya da olmayan bütün o düşünceleri aklından çıkar. Beni bir daha aşağılamana izin vermeyeceğim”
“ Ne demek o şimdi?”
“ Hangisini anlamadın acaba? Bana dokunamayacağını mı yoksa aşağılamana izin vermeyeceğimi mi?”
“ Burçin ben seni bütün bu rezilliği yaşamak pahasına seviyorum. Kalbimi kırma sana böyle yaklaşmamda ki tek neden benim olduğunu hatırlatmak”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİĞER YARIM
RomansaKafamı dayadığım camdan yola bakarken birden içime oturdu geçmişim.. Çok değil bir sene öncesinde nasılda bambaşkaydı her şey… Sevdiklerime veda etmek zorunda kalmış Arda’mla baş başa kalmıştık.. Şimdi her şeyden habersiz yepyeni bir dünyanın kollar...