Küçüklüğüme dair en çok hatırladığım ve bana acı veren olayı yedi yaşımda yaşamıştım.
Okulun ilk günüydü birinci sınıf olacaktım. Okula gidecektim. Beni göndermek istemediklerini hissediyordum ama etrafın zoruyla annem elimden tutup götürmüştü beni. Herkesin üzerinde temiz mavi önlüğü, yakalığı ve yeni ayakkabıları vardı. Kızların da saçları örgülüydü tek tek. Benimse dışarda oynamaktan tozlu, kırışık kıyafetlerim, dağınık saçlarım ve ucu yırtık spor ayakkabılarım. Onları yine de çok severdim. Çocukluk ya işte.. Üzerinde bebek resimleri var diye. Böyle de küçük şeylerden mutluluk çıkarıyordum kendime. Ama o gün dünyam başıma yıkılmıştı sanki. Çocuklar bana ben onlara garip garip bakıyordum. Çok imrenmiştim. Bana neden baktıklarını anlamıştım annemin elini çekiştirip bana bakmasını sağladım. Döndü ve "Anne gidelim" dedim. Üstünden yük kalkmış gibi tam gidecekken kadın öğretmen çağırdı ve o gün zor bela beni sınıfa aldı. Boğazım acıyordu, ağlayacak gibiydim annem de gitmişti sırada tek başıma kalmıştım. Kimse de o gün yanına oturmamıştı. İçim acıyordu. Bir şeyler olduğunu biliyordum. Arkadan bir çocuk bağırdı. "kirli kız, senin hiç kıyafetin yok mu?" ona hiç dönmeden sınıfın kapısından kaçıp dışarı çıktım. Ağladım, ağladım.. Evin yolunu unuttum bir an ve başka tarafa saptım. Sağıma yavaşca döndüğümde hayatımdaki en güzel manzarayla karşılaştım. Bir sürü kum ve masmavi deniz... Ağzım açık şekilde kumlardan aşağı koşturdum ve düştüm. Kumlarda yuvarlanırken gülüyordum. Göz yaşlarımdan ıslanmış yüzüm toprakla birleşince adam akıllı pislenmiştim ama ben şimdi bundan özgürleşmişcesine mutluluk duyuyordum. Ellerimin üstüne düştüğümde tam karşımda deniz vardı. Oturdum kirli kıyafetlerimle denizi izledim. Çocuk aklı denilecek akılla o gün yaşadığım kötü şeyleri düşündüm. "annem neden böyle? Neden arkadaşlarım beni sevmedi? Okula gitmeyeceğim. Evet gitmeyeceğim..."
O gün bu gündür hep düşünmek zorunda kaldım ve o gün bu gündür düşünmek için oraya gittim. Orası limanım olmuştu artık.Sonunda sendeyim.. Alabilir misin beni narin kucağına. Hadi üzme. Kimsem yok benim biliyor musun? Biliyorsun. Her şeyimi anlatırım sana. Tek dinleyenim ve gideceğim tek yer sensin. Sahip çıkar mısın bana? Destek ol. Lütfen beni kabul et. Sana geleceğim. Senin olacağım...
Daha öncede parasını çaldığım adam sayesinde tatmıştım intiharı. Ama beni bulup ölmeme izin vermemişler, daha lazımsın demişlerdi. İşte şimdi tekrar. Bir adım daha. Ayaklarım suda. Çok soğuk. Girince alışacağım.
Beşinci adım. Dizlerimde artık su. Gidiyorum sahiden..İçim artık bomboş. Hiçbir amacım kalmadı. Doya doya ölmek istiyorum...
Ve.. Evet sonunda. Artık karıştım sulara. Bedenimi bir yükten kurtulurmuşcasına bıraktım. Bugün aldığım yaralar tuzlu suyla birlikte yanıyor fakat bu bana kurtuluşa gideceğim için zevk veriyordu. Kulaklarım uğultuyla doluyor, nefes almak için can atan ciğerlerim acıyordu. Şimdi dünya ve ben kurtuluyoruz birbirimizden. Elveda...
...
Zaten neyim vardı ki yok olsun? Bir bedenim vardı dünya onu da hırpaladın. Aldın kanıma kadar. Kuruttun dünya...
Nefret ediyorum senden. Ne verdin ki ne alıyorsun?
Şimdi ise karınca kapattı gözlerini. Üzerine binen bu dünyadan kurtulmak için bir yağmur damlasında boğdu kendini...
Boğdum bedenimi. Benliğim zaten ölüydü.
Kendimi kaybettim ama artık karanlığa sahibim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN ACI BİR DETAYIM
ChickLitDeli gibi hata yapıyor, bazen bela beni buluyordu. İnsanlardan olmanın utancını delirerek atlatıyordum. Acılarda dünya gibiydi demek. Nereye gidersen git acıya denk geliyordun. Evrende küçücük bir toz tanesinin bu denli acı çekip çıldırışıysa ayrı...