2. Bölüm

34.1K 777 71
                                    


-1999-

'Sakın korkma güzel kızım tamam mı?' Kapının dışından gelen sert seslerden korkup babama sarılmıştım. 'Baba ne oluyor?'

'Bişey yok, korkma sen.' Kucağında ben varken telaşlı bir şekilde kağıda birşeyler yazıyordu.

Kağıdı bir zarfın içine koyduktan sonra, içine bir miktar para da sıkıştırmıştı.

'Sesini çıkarma, tamam mı Nihan? Ne olursa olsun sesini çıkarma.' Babamın bu halleri beni iyice korkutmaya başlamıştı.

Odadaki dolabın kapısını açıp, beni içine oturttu. 'Burdan çıkmak yok kızım. Saklanman gerekiyor.'

Elindeki zarfı küçük ellerime sıkıştırdı. 'Bunun içinde bir adres var. Oraya git, onlar sana yardım edecek 'Baba sen neden gelmiyorsun?'

'Sakın burdan çıkma Nihan olur mu? Seni çok seviyorum kızım.' Dolabın kapısını kapatması ile dış kapının kırılması bir olmuştu.

Babamın yanına koşup tekrar sıkıca boynuna sarılmak istedim, ama burdan çıkmamam gerekiyordu.

Dolabın iki kapısının arasındaki küçük aralıktan babamı görebiliyordum.

'Yolun sonuna geldik Aslan.' İçeriye giren adamın yüzünü göremiyordum. Sesi ise hiç tanıdık gelmiyordu. 

'Sana göz yummayacağımı söylemiştim.' Bu sefer konuşan babamdı. Ne oluyordu böyle? Neden saklamıştı beni?

'Ve bununla hayatının yanlışını yaptın be oğlum.'

Evi titreten silah sesi ile gözlerimi sımsıkı kapattım. Tekrar açtığımda ise babam yerde yatıyordu. Dışarıya fırlamak istesem bile bunu yapamıyordum. Çok korkmuştum. Bunun için oturduğum yerde, ses çıkarmadan ağlıyordum.

İki kapının arasındaki aralıkta hâla adamın gölgesini görebiliyordum. Babamın üzerine eğilip nabzını kontrol etmek için elini uzattı. O anda ise bileğini süsleyen dövmesini gördüm. Kendi kuyruğunu ısıran ve böylelikle bir çember oluşturan yılan.

Kendime bir söz vermiştim. Yemin etmiştim. O şerefsiz her kimse onu bulup, bu dünyayı ona dar edecektim. Yeşim ise bana bir isim vermişti. İkisinin arasındaki bağlantıyı bilmiyordum, ama bulacaktım.

'Yeşim sana bir kaç şey sormam gerekiyor.' Onu bodrumdan çıkartarak tekrar salona yönlendirdim. 'Bu Salih denen adam, nerde?' Gözlerini kocaman açarak başını iki yana salladı. 'Olmaz, seni bu sefer öldürür, gözünü bile kırpmadan.' Onu koltuğun üzerine oturttuktan sonra yanına geçtim. 'Bana kimse bir şey yapamaz Yeşim, şimdi bana lütfen bildiklerini anlat.' Tekrar salladı başını. 'Kendi gözlerim ile gördüm. Defalarca tanımadığım adamları vurdu, önümde hemde.' Bu dediğinden bir şey çıkabilirdi işte. 'Bunu nerde yaptığını hatırlıyor musun?' Dudaklarını sımsıkı sıktı, bir şey dememek için. Benim için laf almak aslında zor değildi, ama bu kadar korkmuş bir kıza bir şey yapamazdım. Üstelik bana güveniyorken..

Ayağa kalkarak dolabın çekmecesinden bir fotoğraf çıkartıp, tekrar yanına gittim.

'Babam, 18 yıl önce gözlerimin önünde öldürüldü. Daha sekiz yaşındaydım, çok küçüktüm. Bunu yapan adamın bileğinde işte aynı dövmeden vardı, o yüzden bana Salih'in nerde olduğunu söyle.'  Elimdeki fotoğrafı ellerine aldı. Gözleri dolarken uzun uzun fotoğrafa baktı.

'Dün gittiğimiz barın yakınındaki ormanda bir külübe var. Dışardan küçücük gözükse bile altı, kocaman. Aylarca altındaki tüneldeydim. Bütün pislikleri orda, silahları, yaptıkları işler hepsi.' Başımı salladığımda koluma sarıldı. 'Oraya gideceksin biliyorum, ama lütfen dikkat et.'

Elysium | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin