27. Bölüm

9.9K 415 91
                                    

'Sonunda açabildin Nihan ya, Mert burda.' Bir bu eksikti. 'Benim için nöbetçi eczane bulmaya gittiğini söyledim ama bekliyo içerde seni.'

'Tamam, geliyorum.' Koltuktan kalkarken telefonu cebime koydum. 'Gitmiyorsun değil mi?'

'Gitmek zorundayım.' Kalkarak, bileğimi kavradı. 'Nihan, onun yanına gidiyorsun değil mi? Gitme.' Yeşim'in dediklerini duymuş olmalıydı. Gözlerine baktığımda gitmeyeceğim demek istedim. Mert'in yanında değil, burada olmak istiyorum demek istedim ama yapamazdım. Barış'a umut veremezdim, aramızdaki bu herneyse bundan daha fazla ilerleyemezdi.

'Yapma barmen, bunları daha önce konuştuk.' Yanağına bir öpücük kondurmak için ona doğru eğildiğimde geriye çekildi. Kırılmıştı ve bu benim suçumdu. Yanında ne kadar dikkatli davransam bile. 'Geleceğim tekrar.'

Evinden çıktıktan sonra ilk önce eczaneye uğrayıp sonra eve geçtim.

Kapıdan içeriye girdiğimde, beni Mert karşıladı. 'Mert?' Onun burda olduğundan haberim yokmuş gibi davrandım.

'Sonunda gelebildin sevgilim.' Şakağıma bir öpücük konduruktan sonra geri çekildi. 'Yeşim için nöbetçi eczane aradım, anca bulabildim.' Salona Yeşim girdiğinde elimdeki eczane poşetini uzattım. 'Nasıl oldun bitanem?'

'Az sonra çok daha iyi olacağım, teşekkür ederim Azra.' Yeşim tekrar odasına çekildiğinde, Mert'e döndüm. 'Bir şey içer misin?' Beni kendine doğru çekerek gülümsedi.

'Boşver şimdi, ben seni çok özledim.' Boynuma eğildiğinde, kendimi geriye çekmemek için zor tuttum. Daha az önce Barış'ın kollarındayken şimdi burda olmaktan nefret ediyordum. Sabretmeliydim ama, buna katlanmak zorundaydım.

Elleri ilk önce kalçama ardından ise eteğimin altına kaydırdığında onu durdurdum. 'Mert!'

'Daha ne kadar bekleteceksin beni? Seni ne kadar istediğimi görmüyor musun?' Ellerini kendi çekmediğinde, ben geriye ittim. 'Mert şimdi olmaz, hem Yeşim yukarda.'

'Haberi bile olmaz.' Başımı iki yana salladım. 'Bu mu yani?' Başını hafifce geriye çekerek gözlerime baktı. 'Nasıl?'

'Mert, ben böyle olmasını istemiyorum. Sadece biraz daha sabret lütfen!' Tam itiraz edecekken, dudaklarına eğilerek onu öptüm.

'Sen beni böyle öpersen sana nasıl hayır diyebilirim ki?' Bu geceyide kurtarmıştım neyse ki. 'Azra, bak ben seninle ciddiyim. Hızlı ilerlemek istemediğini anlıyorum ama seni ne kadar sevdiğimi de göstermek istiyorum.' Ağızı böyle söylerken, gözleri bambaşka bir şey söylüyordu. Yalandan da olsa bana karşı gram hissi olduğuna inanmıyordum. Bir çıkarı vardı, buna adım kadar emindim.

Mert elini kendi cebine atarak içinden bir anahtar çıkardı. 'Birlikte yaşamayı henüz kabul etmeyeceğini biliyorum. O yüzden bu evimin anahtarı, benim evim senin evin.' Kendimi gülümsemeye zorlayarak boynuna sarıldım. 'Bunun benim için ne kadar değerli olduğunu bilemezsin Mert, teşekkür ederim.'

Evinin anahtarını vermesi iyi bir şeydi, ama bu hareketi evinde hiç bir şey olmamasının da kanıtıydı. Orada bir şey saklasaydı asla böyle bir şey yapmazdı.

Bir süre oyalandıktan sonra Mert sonunda kalkmıştı. Şu anda Barış'ın yanına dönemeyeceğim için ben de yatak odama çıkmıştım.

Henüz uykuya yeni dalmışken, yastığın altında çalan telefon ile tekrar doğruldum. Ekrana bakmadan telefonu kulağıma götürdüm. 'Âlo?'

'Nihan, şu kapıyı bi açsana.' Engin'in sesi ile gözlerimi açtım. 'Ne kapısı, ne diyosun Engin gece gece.'

'Senin şu evinin kapısını, aç hadi donduk zaten.'

Elysium | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin