İşte bu sefer kendime gelmeme ben de şaşırmıştım. Gerçekten öleceğimi beklerken, gözlerimi tanımadığım bir yatak odasında açmıştım. Doğrulmaya çalışırken hissettiğim acı ile öylece kaldım. Sol kolum alçıya alınmış, omuzumda ise bandajlar vardı. Ilaçların etkisi ise hâla geçmemişti fazlasıyla uyuşuk hissediyordum kendimi.
Gözlerimin önüne tekrar son hatırladığım o an geldi. Lucien Valentino'yu alnından vurduğum o an. Öleceğimi düşünmüştüm, babamın intikamını almadan ölmekten korkmuştum. Burdaydım ama, burası her nereyse.
Kaldığım odanın kapısının önünde sesler gelmesiyle kapının açılması bir olmuştu. İçeriye giren yüz ise tanıdıktı. Emilio Salvaggio. Gün ışığında saçlarının rengi hatırladığımdan daha açıktı. Üzerinde basit siyah bir tişört ile siyah pantolon vardı ve sağ kolunu sleeve şeklinde dövmeler kaplıyordu. Onu daha önce bu kadar incelememiştim ama Emilio Salvaggio söylendiği kadar tehlikeli duruyordu.
'Kendine gelmişsin sonunda iyi misin?' Olduğum yerde tekrar doğrulmaya çalıştığımda beni engelledi. 'Sakin ol.'
'İyiyim ben, bırak beni.' Benim sert tavrıma rağmen, yüz ifadesi yumuşaktı. 'Omuzun yerinden çıkmış, üzerinde bir de kurşun yarası var, kaburgaların zedelenmiş ve yüzündeki yaralardan bahsetmiyorum bile. Gerçekten iyi misin?'
Allah kahretsin, burada ne kadar zaman kaybetmiştim ben? Ya Yağızlar da o depoya gittilerse? Peki ya Yeşim, kim bilir nasıl merak etmiştir.
'İyiyim, benim gitmem gerekiyor.' Kalkmaya çalışsam bile başaramıyordum. Üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum, gerçi Lucien'ın yanındaki adamların tırdan pek farkı yoktu. 'Telefonum, arabada kaldı.'
'Bundan mı bahsediyorsun?' Cebinden çıkardığı telefonumu bana uzattı.
Direkt telefona sarılarak, son kalan sarjıyla, Yeşim'in numarasını tuşladım.
'Âlo Nihan? Nerdesin sen, iyi misin çok merak ettim seni.' Fazla vaktim yoktu. 'İyiyim, sen sen iyi misin asıl? Yağız yanında değil mi?'
'Evet, aradığın gece beni ortaköyden almaya geldi, şimdi evindeyiz. Asıl sen nerdesin?'
'İyiyim ben, geleceğim en kısa zamanda, şimdi kapatmam gerekiyor sarjım bitmek üzere.' Tam cümlemi bitirdikten sonra kapanan telefon ile derin bir nefes aldım. Yeşim'in iyi olduğunu öğrendiğim an rahatlamıştım. Lucien ona bir zarar veremezdi artık, ama Mert'e neyi anlatıp anlatmadığını bilmiyordum o yüzden tedbirli davranmamız gerekiyordu.
'Bana ne olduğunu anlatmak ister misin?' Emilio'nun sesi ile gerçeğe dönmüştüm tekrar. Ona bir teşekkür borçluydum, sonuçta hayatımı kurtarmıştı, üstelik böyle bir zorunluluğu yokken.
'Hayatımı kurtardın, eyvallah.' Hafifce gülümsedi. 'Eşitiz diyelim, sen de Lucien'ın beni sırtımdan vurmasını önledin sonuçta.'
'Beni bulduğun gece kaçmış, beni ayağına getirtmek için de elindeki tek kozu kullandı, kardeşimi.' Bunları neden anlattığımı bilmiyordum, verdikleri ilaçların etkisi altında olmalıydım hâla. Zaten üzerimdeki ağırlık paha biçilemezdi, isteğimin dışında gözlerim tekrar ağırlaşıyordu. Sadece biraz daha dinlenmeliydim. Sonra zaten buradan defolup giderdim.
Tekrar uyandığımda Emilio yanımda yoktu. Dişlerimi sıkarak yavaşca yataktan kalktım. Kolumun askıda olması canımı fazla sıkıyordu, istediğim gibi hareket bile edemiyordum. Yatak odasından çıkarak ileriden gelen seslere doğru ilerledim.
'Buraya gelmekle çok büyük hata yaptın Kaya, bunca yıl sonra bu konuları deşmenin bir anlamı yok.' Gelen ses başka bir adama ait olmalıydı. Peki Kaya kimdi? 'Asıl şimdi tam zamanı, herkes geçmişteki günahlarının bedelini ödeyecek.' Bu Emilio'nun sesi miydi? Yanlış anlamış olmalıydım, hâla ilaçlardan kendimi fazlasıyla uyuşuk hissediyordum. Çalışma odası olarak düzenlenmiş odaya girdiğimde tahmin ettiğim gibi başka bir adam daha vardı. Ceketinin düğmelerini iliklemekle meşguldu, galiba gitmek üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium | 18
Action'Sana benden uzak durmanı söylemiştim.' Dibime kadar girdiğinde geriye gidemeyip, sadece elimi göğüsüne koyabilmiştim. 'Karşıma çıkan sensin ama, üstelik bu hâlde.' Burnuma kokusu dolarken kelimeleri kafamda düzenlemeye çalışıyordum. 'Buna bir anlam...