Dudaklarını hissettiğim anda kendimi her şeye karşı kapattım. Ona karşılık vermiyordum, aynı zamanda da kendimi hiç bir şey hissetmemeye zorluyordum. Ben kimsenin etkisi altına girmezdim. Aras'ın bile. Ona bu kadar direnmem, sanki sadece sinirlenmesini sağlıyordu ve beni daha da sert bir şekilde öpmeye başladığında dizimi erkekliğine geçirmekte bulmuştum çareyi. 'Sana bu kadar tolerans yeter, gördüğün gibi iyiyim.' Aras'ı bırakarak bir kaç adım geriledim. Canını sıkmıştım ve bu yüz ifadesinden belliydi.
'Şunu sürekli yapmak zorunda mısın?' Yüzü acı içindeyken bir kaç adım geriledi. 'Üzerime gelmeye devam edersen, evet.'
'Anladık iyileştin, ne biçim kızsın arkadaş.' Koltuğun üzerine oturduktan sonra tekrar yüzüme baktı. 'O biçim işte. Bu kadar çok kahramanlık taslamak istiyorsan, dışarda bi ton insan var.' Ben kendi başımın çaresine bakabilirdim. Bir cevap vermediğinde dış kapıya doğru ilerledim. 'Bak ben ciddiyim Aras, bizim aramızda düşündüğün gibi bir şey olmayacak. Aklına sok şunu.' Başını iki yana salladı. 'Araban sokağın karşısında, anahtarlar da sehpanın üzerinde. Sen kaçmaya devam et bakalım, nasıl olsa pes edeceksin.' Kendin o kadar emindi ama bir o kadar da yanlış düşünüyordu. Asla verdiğim kararlardan vaz geçmezdim.
Sehpanın üzerinde duran anahtarları alarak evinden çıktım. Pes edecek mişim. Ben pes edecek mişim daha neler. Çok beklerdi.
Arabaya atlar atlamaz eve geçtim, ne kadar kabul etmek istemesem bile çok yorulmuştum ve biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı.
---
Son bir kaç gündür sadece şirkete gidip gelerek iyileşmeye çalıştım. Artık fazla ağrım kalmamıştı ve yavaş yavaş kaldığım yerden devam edebiliyordum. Tabi bu aralar Anıl'ın gözünün sürekli üzerimde olması pek yardımcı olmuyordu.'Geç kaldın.' Nefesimi dışarıya üfleyerek karşısına geçtim. 'Geldim işte.' Önünde, gözlerini diktiği kağıda baktım. 'N'apıyosun sen?'
Anıl başını kaldırarak yüzüme baktı. 'Mert'in acil imzalaması gereken bir dosya hazırlıyorum, hatta hazırladım ama kargo şirketinden hâla biri gelmedi.' İşte ayağıma gelen bu fırsatı geri tepemezdim. 'Ben götürürüm.' Anıl başını iki yana salladı. 'Ciddiyim, hem bi işine yaramış olurum.' Anıl nefesini sıkkın bir şekilde dışarıya üfleyerek dosyayı bana uzattı. 'İyi al, ama acil bak. Yine ortadan kaybolma.' Elindeki dosyayı alarak ayağa kalktım. 'Tamam, merak etme.'
Güney holdinge girdiğimde beni direkt olarak uzun boylu sarışın bir kadın karşıladı. 'Hoşgeldiniz Azra hanım, size nasıl yardımcı olabilirim?' Kadının beni tanımasına şaşırsam bile bir şey belli etmemiştim. 'Mert bey ile görüşecektim.' Kadın başın sallayarak beni asansörlere yönlendirdi. Birlikte yukarıya çıktığımızda beni kocaman ahşap bir kapının önüne getirdi. 'Kendisi içeride buyrun.'
Kapıyı tıklattıktan sonra içeriye girdiğimde Mert ayağa kalkmıştı. 'Hoşgeldin Azra.' Kapıyı tekrar arkamdan kapatarak masasına doğru ilerledim. 'Hoşbulduk Mert bey.' Bana oturmamı işaret ettikten sonra kendiside koltuğunun üzerine geçti.
'Anıl, imzalamanız gereken bir kaç evrak gönderdi.' Dosyayı çantamdan çıkarıp, önüne koyduğumda gülümsedi. 'Bunu bir kuriye ile yollayabilirdi.' Başımı salladım. 'Öyle, ama ben getirmek istedim.' Bunun arkasında başka bir şey aradı mı bilmiyorum, ama yüzündeki gülümseme sadece büyüdü.
Uzun ve bir o kadarda boş bir muhabbettin ortasındayken birden kapı açıldı ve içeriye uzun boylu esmer bir kız daldı. Saçları arkasından savrulurken sinirle Mert'in üzerine yürüdü. Mavi gözleri resmen ateş şaçıyordu. 'Bunu nasıl yaparsın Abi?!' Mert sakince ayağa kalkarak, masanın diğer tarafına geçti. 'Gördüğün gibi misafirim var Cemre, ses tonuna dikkat et.' Onun bir kardeşi olduğunu bilmiyordum bile. 'Umrumda değil!' Cemre neredeyse ağlayacak duruma gelmişti. Ne olduğunu gerçekten merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium | 18
Action'Sana benden uzak durmanı söylemiştim.' Dibime kadar girdiğinde geriye gidemeyip, sadece elimi göğüsüne koyabilmiştim. 'Karşıma çıkan sensin ama, üstelik bu hâlde.' Burnuma kokusu dolarken kelimeleri kafamda düzenlemeye çalışıyordum. 'Buna bir anlam...