Pazartesi sabah şirkete adım attığım anda Aslı dikildi karşıma. 'Günaydın Azra.' Kesin bir bokluk vardı. 'Günaydın Aslı.' Birlikte asansörlere doğru yürüdükten sonra, çağırmak için düğmesine bastı. 'Sana bi iyi bide kötü haberim var.' Ben biliyodum zaten başıma bir şey geleceğini. 'Dinliyorum Aslı.' Asansör geldiğinde yine birlikte bindik. 'Anıl bey bugün şirkete gelmeyecek.'
'Galiba bu iyi olan haber.' Aslı gülerek devam etti. 'Yani ona sen karar vereceksin. İkinci haber ise bugün bütün ajandasını sana devretti.' İşte kötü haber, lanet olsun tam da bugünü mü bulmuştu?
'Nerdeymiş Anıl bey?' Aslı hafifce omuzlarını silkti. 'Özel izin, bir şey demedi bilmiyorum.' Çok güzel.
'Günün planlamısını sayıyorum o zaman.' Ona bir cevap vermediğimde devam etti. 'Saat 10'da programcılar ile toplantı var. Standart kim neyle uğraşıyo gibi genel bir toplantı ama bu sefer sen yönlendiriyosun.' Asansörlerden çıktığımızda hâla devam ediyordu.
'11.30'da izmir'den telefon bekliyoruz. Şu Barlas'lar için yapılan program hakkında konuşmak istiyorlarmış. Anıl bey bunun önemli bir iş olduğunu bildirmemi söyledi.' Bu kadar önemliyse kendisi neredeydi acaba?
'Saat 13'de Anıl bey'in, Emilio bey ile bir görüşmesi varmış. İçeriğini bilmiyorum ama istersen bunu erteleyebilirim. Emilio bey'in bunu anlayışla karşılayacağını biliyorum.'
Zaten aynı şirkette çalışıyorsunuz bir de görüşme mi ayarladınız? 'Yok erteleme, bi bakalım dertleri neymiş.'
'Tamam son olarak saat 14.30'da Güven diye yeni bir şirket ile toplantı var. Şirketlerinin güvenlik sistemi için bizimle anlaşmak istiyorlar.'
Böyle ölmem ama Anıl! 'Aslı bana Mete'yi göndersene, şu saat ondaki toplantıdan önce yanıma uğrasın.'
'Tamam, hemen söylüyorum. Başka bir şey?' Başımı iki yana salladım. 'Ben kendime kahve bulmaya gidiyorum yoksa bu gün bitmez.'
Aslı'nın yanından ayrıldıktan sonra ilk önce kendime kahve yapıp, ofise çıktım. Koltuğun üzerine oturur oturmaz telefonumu alarak Anıl'ı aradım. Açar açmaz çemkirmeye hazırdım.
'Nihan?' Sesi fazla iyi gelmiyordu. 'Anıl ne oluyo?' Hastalanmış mıydı bu? 'Sorma çok fena şifayi kapmışım, yatıyorum.' Tam da gününü bulmuşsun abi..
'İyi misin? Bir şeye ihtiyacın var mı?' Bu durumda nasıl çemkirebilirdim ki adama? 'Yok güzelim, Deren burda zaten çok iyi bakıyo bana toparlarım hemen.'
'Tamam, şirket ben de merak etme burayı sen.' Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldım. Yapabilirdim bunu. Boşuna Azra Aksel olmamıştık değil mi?
Tam kahvemi yudumlarken kapı çaldı. 'Gir!' Mete içeriye girdikten sonra bana baktı. 'Beni emretmişsiniz.'
'Mete saçmalama, bugün sana ihtiyacım var ne işle uğraşıyorsan bırakıyosun tamam mı?' Gülerek karşımdaki koltuğa geçti. 'Bırakıyım da Anıl ağzıma etsin dimi?' Başımı iki yana salladım. 'Anıl falan yok bugün. Bak 11.30'da telefon görüşmem var. Şu Barlas'lara tasarladığımız proje hakkında. Sonra 14.30'da bir toplantı daha var yeni bir şirket ile bu toplantılara benimle birlikte gir sonra dile benden ne dilersen.' Gülerek başını salladı. 'Gayet makül bir teklif, ama düşünmem lazım.' Dalga geçtiği belliydi. 'Mete!'
'Tamam, girerim seni mi kırcam ama şu dilek hakkımı da çatır çatır kullanırım.' Zaten o konu da sözüm sözdü. 'Eyvallah.'
'İyi az sonra toplantıda görüşürüz.' Mete çıkar çıkmaz, Aslı girmişti elindeki dosyalarla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium | 18
Action'Sana benden uzak durmanı söylemiştim.' Dibime kadar girdiğinde geriye gidemeyip, sadece elimi göğüsüne koyabilmiştim. 'Karşıma çıkan sensin ama, üstelik bu hâlde.' Burnuma kokusu dolarken kelimeleri kafamda düzenlemeye çalışıyordum. 'Buna bir anlam...