34. Bölüm

8.4K 386 100
                                    

'Seninle evlenmeyeceğim bunun farkındasın değil mi?' Bütün kargaşadan sonra onu dışarıya çekmeyi başarmıştım. 'Benden ayrılamadında ama.'

'Herkesin önünde evlilik teklifi ettin piç kurusu!' Aniden bana dönmesi ile kendimi duvarla arasında bulmuştum. 'Çok seviyorum seni, anlamıyor musun?' Belime yerleştirdiği elini sıkarak, boynumdan aşağıya öpücükler bırakmaya başladı. 'Yapma.. Mert dur canımı yakıyorsun.' Beni dinlemeden devam etti, istemiyordum onu. Ne onu ne de az sonra üzerimde bırakacağı izlerini. Kendimi kısıtlamadan onu sertçe geriye ittim. Gücüme şaşırarak kaşlarını havalandırdı.

'İstemiyorum dedim. Hiç birşey olmamış gibi davranamam.' Parmağımdaki yüzüğü çıkartarak eline sıkıştırdım. Henüz geriyelemeden beni tuttu. 'Başka seçeneğin yok Azra, seninle ne konuşmuştuk? Bu ilişki benim istediğim gibi yürüyecek.' Avucundaki yüzüğü tekrar parmağıma taktı. 'Şimdi içeriye girerek en güzel gülümsemeni sergile.' Başımı iki yana salladım. 'Hayır.' Ona arkama döndüğümde tehditlerini eksik etmedi. 'Sonuçlarına katlanırsın Azra.'

Karanlık sokakta ilerleyerek bir taksiye bakındım. Gerizekalı! Ne olacağını zannediyordu? Kollarına atlayacağımı falan mı? Şerefsiz piç kurusu!

'Bin şu arabaya.' Kendi düşüncelerimden duyduğum bu tanıdık ses ile çıkmıştım. Yerimde durarak yola doğru döndüm. Önümde, siyah spor arabasının içinde penceresini indirmiş bir şekilde, Emilio bana bakıyordu.

'Bir sen eksiktin.' Tekrar önüme dönerek, bir kaç adım attığımda arabasını benim hızımda kullandı. 'Hadi Nihan, ya da Azra mı demeliyim? Hangisi gerçek sensin?' Adımlarımı durdurarak bu sefer arabasına doğru adım attım. 'Sana ne? Kim olduğum ya da ne yaptığım seni ne ilgilendirir?'

'Mert Güney'in nişanlısıysan ilgilendirir.'

'Ya bi git işine, allah aşkına.' Tekrar devam ettiğimde, Emilio arabadan inip, elimi tutarak durdurdu. 'Seni orda gördüğümde şaşırdım, hele Mert seni yanına çağırıp evlenmeyi teklif ettiğinde..'

'Yaa çok tatlıydı değil mi? Hayalimdeki evlilik teklifi.' Emilio gülerek beni kendine doğru çekti. 'Gel sana içecek bir şeyler bulalım.' Beni tekrar arabasına doğru yönlendirerek kapımı açtı. Kendi de direksiyona geçerek arabayı çalıştırdı.

Beni getirdiği kulübe girdiğimizde yanımızda anında biri belirdi. 'Sizi her zaman ki yerinize alalım mı efendim?' Emilio başını salladıktan sonra, çalışanın arkasından locaya geçtik. İçki siparişleri de verildikten sonra bana doğru döndü.

'Senin ne işin vardı orada?' O bana bir soru soramadan ben önce davranmıştım. 'Potansiyel ortağımın davetine gidemez miyim?'

'Güney'lerin, Valentino ile ortak olduklarını biliyorsun değil mi?' Dediklerime şaşırmamıştı, yani biliyordu. 'Onlarla derdin ne?'

'Asıl senin onlarla derdin ne?' Bana yönelttiği soru ile başımı iki yana salladım. 'Benim bir sorunum yok, Mert müstakbel eşim. Sen de gördün.' Önüme gelen şot bardağını dikerken, Emilio güldü. 'Bu yüzden mi benim yanımdasın?'

'Beni sen getirdin buraya hatırlatırım.' İkinci şot bardağını da diktikten sonra boş bardağı bıraktım masaya. 'Gerçek kimliğini bile bilmiyor ama.'

'Belki de Azra'dır gerçek kimliğim?' Başını iki yana salladı. Olmadığından o kadar emindi ki. Kucağımdaki çantanın içinde telefonum titremeye başladığında içinden çıkardım. "Anıl".

'Efendim.' Muzikten dolayı zar zor anlaşılsa da açmıştım telefonu. 'Neydi o öyle, ayrılmamış mıydın sen bu orospu çocuğundan?' Demek ki Anıl son kısma yetişmişti, lanet olsun.

Elysium | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin