26. Bölüm

10.5K 406 79
                                    

Barmen🥃
------------------

'Nerdesin sen? Neden ulaşamıyorum sana?' Sesinde sinir dışında başka bir şey daha duyuluyordu, telaş gibi. 'Burdayım Yağız, ne oldu?'

'Burak, Burak yine bulaşmış.' Hayır, hayır ya. Sadece bir süreliğine elimi çekmiştim üzerinden. 'Nasıl?'

'Hotel'e uğradım, bir süredir gitmiyormuş. Kemal tuhaf davrandığını falan söyledi. Gittim kaldığı yeri buldum, vardığımda baya uçuyordu. İçeriye almadı, hastayım falan dedi. Bir şey demedim Nihan, önce sana söylemek istedim.'

'Adresi at bana, orada buluşuruz.' Telefonu kapattıktan sonra ayağa kalktım. 'Ne oldu Nihan?' Başımı iki yana salladım. 'Önemli bir şey yok güzelim, Burak'ın yanına gideceğim sadece.' Tekrar üzerimi değiştirerek siyah bir pantolon, üzerine ise sıyah bir kazak geçirdim. Deri çeketimi de giydikten sonra dışarıya çıktım. 'Sen yat hadi, beni bekleme.' Yeşim arkamdan kapıyı kapattıktan sonra garajdan motosikletimi çıkardım. Yağız'ın attığı adrese gittiğimde, o zaten bekliyordu. Eski bir binaydı, dokunsan yıkılacak gibi duruyordu. Burak'ın böyle bir yerde ne işi olabilirdi ki?

Motosikletten inerek Yağız'ın yanına gittim. Burası mı? Başını salladığında sertçe kapıyı çaldım. 'Burak benim, aç kapıyı.'

Bir cevap gelmediğinde daha da sert vurdum kapıya. 'Burak!' Hâla bir ses gelmiyordu. 'Kesin bir şey oldu.' Kapıya attığım omuz bir fayda etmediğinde Yağız beni geriye çekti. 'Dur ben açarım.' Bir kaç defa omuz attıktan sonra sonunda açılmıştı kapı. Koşarak içeriye girdiğimde, Burak koltuğun üzerinde yatıyordu. Gözleri kapalı, kolunda lastik, yerde ise düşmüş olan bir iğne. 'Allah kahretsin!' Yanına oturarak ona seslendim. 'Burak, Burak aç gözlerini.' Kontrol ettiğimde nabzı atıyordu. 'Yağız hastaneye gitmemiz gerekiyor.' Birlikte Burak'ı kaldırarak, Yağız'ın arabasına götürdük. Ardından ise hastaneye yetiştirmeye çalıştık.

Arka koltukta, başı kucağımdaydı. Saçlarını okşarken içimden dua ediyordum. Burak ile tanıştığımda henüz onaltı yaşındaydı. Kendisini ve kardeşini geçindirebilmek için Celal diye biri için kuriyelik yapıyordu. Hatta bir köşeye sıkıştırılmış yakalanmak üzereydi. Bi şekilde yolumuz kesişmişti işte, onu yakalanmaktan kurtardığımda bir daha yanımdan ayrılmamıştı. Tabi bela da peşini bırakmamıştı. Paketi yerine ulaştırmadığı için adamlara borçlanmıştı. Borcunu ödeyecek paramız da olmadığı için kardeşini almışlardı. Onu bulduğumuzda da artık çok geçti.

Üzerinden beş yıl geçmesine rağmen atlatamamıştı. Uyuşturucuya başlamıştı. Ama sonra temizlenmişti, bırakmıştı ya da beni öyle olduğuna inandırmıştı.

Hastaneye geldiğimizde direkt mudahele ettiler. Çok şükür hayati bir tehlikesi yoktu, odaya aldıklarında uyanana kadar yanından ayrılmadım.

'Nihan?' Zar zor çıkan sesini duyduğumda oturduğum yerden doğruldum. Gün çoktan aymıştı bile. 'Burak.' Doğrulmaya çalıştığında onu durdurdum. 'Özür dilerim.' Elini tuttuğumda sıktı. 'Özür dilerim.' Başımı iki yana salladım. Ağzımı açıp iki kelime edemiyordum. 'Dayanamıyorum artık Nihan, canım çok yanıyor bitsin istedim. Bunu bile beceremedim.' Hâla bir şey demediğimde gözlerini, gözlerime dikti. 'Bir şey söyle, bağır, çağır, kız, dağıt, ama bir şey söyle!'

'Asıl ben özür dilerim.' Bu sefer mudahele etmeme bakmadan doğruldu. 'Senin bir suçun yok!' Vardı. Yılanın başını uzun zaman önce ezmem gerekirken yapamamıştım. Cesaret edememiştim, ama artık kendi başıma hareket edebiliyordum. Artık geçmişteki bir hesabı daha kapatmanın zamanı gelmişti. Başıma ne açarsa açsın. 'Burak, iyileşeceksin tamam mı? Bi kere yaptın, bir daha yapabilirsin. Benim için, Nisa için.' Kardeşinin ismini ağzıma aldığımda gözleri doldu. 'Burda biraz kaldıktan sonra seni özel bir kliniğe götürecekler tamam mı? Her şey düzelecek.' Ayağa kalktığımda elimi daha sıkı tuttu. 'Nereye?'

Elysium | 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin