Bir süredir yanımda uyuyan Kaya'yı seyrediyordum. Herkesin korktuğu bu adam uyuduğunda nasıl bu kadar güzel bir şeye dönüşebiliyordu? Gözlerimi ondan alarak derin bir nefes aldım. Burdan gitmeliydim, yoksa pişman olacağım bir şey yapabilirdim ve buna ikimiz de hazır değildik. Yataktan kalkarak üzerimi giyindim. Yatak odasından sessizce ayrılarak dışarıya çıktım.
Saat beş buçuğa gelmek üzereydi, Kaya bir iki saate uyanıp şirkete geçerdi. O gittikten sonra eve dönebilirdim. Arabaya atlayarak siteden çıktım. Nereye gittiğimi bilmiyordum bile.
Dün gece hayatımda hissetmediğim şeyler hissetmeme rağmen, yaptığım kocaman bir hataydı. Sadece bir anlık duyguya yenilmiştim. Bunun bir tekrarı olmayacaktı.
Bir süre sonra arabayı boğaz kenarına çekerek durdurdum. Geriye doğru yaslanarak boğazı seyrederken uykuya dalmıştım.
Gözlerimi açtığımda karşımda Güneş doğmak üzereydi. Etrafın aydınlanmasıyla birlikte istemsizce gülümsedim. Kendimi bu intikama o kadar kaptırmıştım ki, hayatın sunduğu bu güzellikleri görmüyordum bile.
Kendime bir kaç saniye izin verdikten sonra toparlandım. Artık eve dönmenin vakti gelmişti.
Eve girdiğimde sessizce yatak odasına girdim, tıpkı düşündüğüm gibi Kaya yoktu. Böylesi en iyisiydi.
Banyoya girdiğimde ilk önce suyu açtım. Etraf buhar dolmaya başlarken suyun altına girdiğimde tenimi hafifce yakan su ile derin bir nefes aldım.
Dün geceyi düşündükçe hissettiğim şeyleri bastırmaya çalışıyordum. Ben bu duygulara yenik düşemezdim. Bunu Kaya'ya yapamazdım.
Rutin işlerimi hallettikten sonra etrafıma bir havluyu sararak çıktım. Yatak odasına girdiğimde, yatağın üzerinde Yeşim oturuyordu. 'Günaydın.' Yüzündeki kocaman bir ifadeyle bana bakıyordu. Dün geceden haberi olamazdı değil mi? Evde bile değildi ki.
'Günaydın.' Elimi ıslak saçlarımın arasından geçirerek yanına oturdum. 'Hayırdır, pek mutluyuz bu sabah?'
'Az sonra Deniz ile kahvaltıya gidiyoruz!' Bu mutluluğunun nereden geldiği belli olmuştu işte. 'Nihan, sen de gelsene işin yoksa?'
Başımı iki yana salladım. 'Gelemem, şirkete gitmem gerekiyor güzelim.' Biraz somurtarak omuzlarını silkti. 'Sen bilirsin, sadece seninle hiç vakit geçiremiyorum artık.' Haklıydı kız şimdi. Aynı evde yaşıyorduk ama birbirimizi bile zor görüyorduk.
'Akşam birlikte dışarı çıkalım mı?' Gözlerini kocaman açarak bana baktı. 'Bi işin yok değil mi akşam? Seni engellemek istemem.' Bu sefer ben güldüm. 'Yok, Aksel kardeşler olarak biraz da biz eğlenelim değil mi?'
Sevinçli bir şekilde ayağa kalktı. 'Nereye gideceğimizi ben ayarlıyorum hemen! Akşam görüşürüz.' Bana sımsıkı sarıldıktan sonra odadan çıktı.
Ayağa kalktığımda, kıyafet dolabıma ilerledim. Anıl darlamaya başlamadan şirkete gitmeliydim.
Üzerimi giyindikten sonra direkt şirkete geçtim. Asansörler ile yukarı çıktıktan sonra Anıl'ın odasına doğru ilerledim. Lavabonun yanından geçerken içerden gelen hıçkırık sesleri ile durdum.
Kapıyı tıklattıktan sonra içeri girdiğimde, Aslı duvara yaslı şekilde yerde oturuyordu. Yüzünü, avuçlarına gömmüş ağlıyordu.
'Aslı?' Yüzümde endişeli bir ifade ile yanına eğildim. Sesimi duyduğu anda başını kaldırdı. 'Azra, ben şey özür dilerim. Hemen toparlanıp işime dönüyorum.'
'Dur bi saniye, iyi misin?' Başını sallamasına rağmen iyi olmadığı aşikardı. 'Ne olduğunu anlatmak ister misin?' Tekrar hıçkırıklara boğulduğunda ona biraz izin verdim. 'Henüz hazır değilim, anlatamam.' Onu anlıyordum, hiç bir şeye zorlayacak da değildim. 'Tamam, bak şöyle yapalım. Sen eve git, kafanı toparla olmaz mı?' Başını bu sefer iki yana salladı. 'Olmaz, bugün Anıl beyin programı dolu, bırakıp gidemem.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium | 18
Acción'Sana benden uzak durmanı söylemiştim.' Dibime kadar girdiğinde geriye gidemeyip, sadece elimi göğüsüne koyabilmiştim. 'Karşıma çıkan sensin ama, üstelik bu hâlde.' Burnuma kokusu dolarken kelimeleri kafamda düzenlemeye çalışıyordum. 'Buna bir anlam...