Matt hala tuhaf bir ruh hali içindeydi.
Darren resmen onun ayarları ile oynamıştı ve bu durum son derece sinir bozucuydu.
Çok fazla bize uğramıyordu ve bu durum can sıkıcı hale gelmişti.
Sanırım Zach ona bu konuda pek istisna tanımıyor, çünkü bir Hale erkeği ile -özellikle de başta onu üzen birisiyle- görüşmesini istemiyor olması normal...
Ama Matt kendi kararlarını verebilir, Zach bir türlü bunu anlamıyor.
"Günaydın."
Tate odaya girdiğinde yatakta güçlükle doğrulup ona bakmıştım.
"Günaydın sevgilim"
Sevgilim lafıyla hafifçe gülümsemişti ama kendini çabuk toparladı.
"Matt ile konuştum, birkaç gündür şehir dışındaymış. Dönünce uğrarım size dedi. Dayım da hafta sonu yemek yiyelim diyor."
Tate yanıma gelip uzandığında onu direk kendime çekmiştim.
"Bu aralar çok fazla kafam dağınık."
"Her şey üst üste geldi biliyorsun."
Dudaklarına yönelmiş olsam da geri çekilmişti.
"Şu an olmaz, kafam fazlaca dağınık Malia."
"Toplamana yardımcı olabilirim." Ellerim onun bedeninde dolaşırken nefesi hızlanmıştı.
"Şunu yapma." Hafifçe gülmüştü. Ellerim daha da bedeninde dolandı. Tişörtünü hafifçe yukarıya doğru çekmeye başladığımda hızlıca yataktan çıkmıştı.
"Sen insanı deli edersin."
"Ederim öyle değil mi?" Yataktan çıkıp yanına gittim ve ellerimi onun yüzüne koydum. "Daha da edeceğim, unuttun mu benim vazgeçme huyum yoktur."
Bunu derken telefonum çalmaya başlamıştı. Lanet olsun...
"İnancım yok ama Tanrı bana yardım mı etti ne?" Dediğinde göz devirmiştim.
"Efendim Nora."
"Güzelim rahatsız ediyorum ama bugün kafeye gelir misin? Annem yok ve ben tek başıma çok fazla idare edemiyorum."
Tate karşımda gülerken onu hafifçe itmiştim.
"Gelirim tabii ki, birazdan evden çıkarım."
"Teşekkür ederim ama şey... Darren da burada sana sorun olmaz değil mi?"
"Hayır olmaz, onunla konuşmak istiyordum zaten." Telefonu kapadıktan sonra Tate'i süzdüm bir süre.
O sıra beni kendine çekip kulağıma doğru hafifçe eğildi.
"Merak etme, akşam döndüğün zaman iyi bir modda olurum. O zaman..." dudağını hafifçe kulağıma sürttü "... o zaman isteğinin her şeyi yaparız."
"Kafamdan geçenleri duysan böyle demezsin."
"Anlatsana neler geçtiğini."
"Anlatırdım ama gitmem gerek biliyorsun." Hafifçe parmaklarımı yüzünde dolaştırdım, başını iki yana salladı onaylamaz bir halde.
"Kısasa kısas diyorsun, beni daha fazla etkileyemezdin cidden."
Aniden beni kucağına aldığında çığlık atmıştım.
"Tate gitmem gerekiyor ama."
"Tamam birkaç dakikaya ihtiyacım var."
Arkada duran masaya beni oturtup dudaklarımı dudakları arasına almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Run From Me (Tate-Malia)
FanfictionBir efsane... Bir rivayet... Bir lanet... Ve bunun için var olmuş iki kişi... Biri acımasız, gözü dönmüş ve hiçbir şeyden mutlu olmayan... Diğeri ise mutlu olmayı en çok isteyen... Birinin mutluluğu diğerinin mutsuzluğu demek... Peki ya onlar için m...