7.Bölüm

183 23 3
                                    

Medya: CESUR KURT

Karakola girerken üzerimde garip bir heyecan vardı. Dün gece bu yapacak olduğumuz şey hakkında uzunca düşünmüş ve uykularımı kaçırmıştım. Gerçeğe bakarsak olması gereken en başından beri buydu. Ne kadar avukat da olsak suç suçtur. Yanımdan geçmekte olan bir memuru durdurdum.

"Cesur beyin odası nerede acaba?"

"Neden soruyorsun?" polis her yerde polisti.

"Kendisiyle görüşmem varda." memur elindeki dosyayı bir kıza teslim edip tekrar bana döndüğünde eliyle işaret verdi.

"Beni takip et." öyle yaptım. Uzun bir koridordan geçip beş-altı basamaklı merdiveni aşıp bir odanın önüne geldik. Memur kapıyı tıklatıp içeriden gelen komutla kapıyı tamamen açıp hazır ol da bekledi.

"Söyle Yasin." tanıdık gelen sesi daha önce duymuş gibiydim.

"Baş komiserim sizinle görüşmek isteyen bir bayan var."

"Gelsin." memur geri çekilip beni içeriye buyur ettiğinde temkin adımlarla odaya girdim. Oda da sadece baş komiser denilen kişi vardı.

"Sen çık Yasin." Yasin kapıyı kapatıp dışarıya çıktığında baş komiser beni önündeki deri koltuklara buyur etti.

"Siz Cesur bey olmalısınız, Çakır bey gelmeyecek mi?"

"Birazdan burada olur." buyur ettiği koltuğa oturup kol çantamı kucağıma aldım. Oda da çalışan klimanın sıcaklığı tam yüzüme vururken daha da terledim.

"Yapacak olduğun işin ağırlığının bilincinde misin Vicdan?" komiserin samimi yaklaşımı şaşırtsa da buna takılmamaya çalıştım.

"Farkındayım memur bey."

"Memur değil baş komiser." ona cevap verecekken kapı tıklanıp içeriye Çakır girdi. Eğer Çakır gelmemiş olsaydı bu adamla kavgaya tutuşacağımızı biliyordum. Komiserle Çakır bey el sıkışıp tam karşıma oturdu.

"Vicdanla tanıştınız mı Cesur?"

"Kendilerini daha önce nezarethanemiz de ağırlamıştık." tabi ya bu adamın sesinin tanıdık gelmesi çok normaldi. Altay yüzünden az kalsın hapse düşeceğimiz gece beni azarlayan adamdı. Az önce bu adamla kavga etmeliydim.

"Tatsız olayları boş verelim şuan. Hedefimiz Mertan'lar. Biliyoruz ki herif oğlunu gayet iyi saklıyor fakat bulunması an meselesi. Bugün onları konuşmak için büroma davet ettim ve oğlunu da getirmesini istedim. Oğlunu getirmeyeceğini benim onun yanına gitmem gerekeceğini söyledi kabul ettim. Saat üçte beni bürodan alacaklar ama yalnız olmayacağım." yalnız olmayacağım derken arkasından gelen polisleri kast ettiğini anlamıştım.

"Vicdan da benimle olacak." şaşkınlıkla ona bakarken böyle bir şey beklemiyordum. Beni neden yanında götürüyordu?

"B-ben ne yapabilirim ki?"

"Polis arkadaşlar üzerine bir cihaz yerleştirecekler bu sayede dışarıdakiler içeride neler döndüğünü anlayabilecekler. Oraya benim sevgilim rolünde gideceksin stajerim değil. Benim üzerimi arayacaklar fakat senin üzerini arayacak bayan arkadaş içerideki adamımız. Mertan her şeyi anlattığında polisler içeri girip onu paketleyecekler." plan iyiydi ama ben başarır mıydım bilmiyordum. Kapı çalınıp içeri bayan komiser girdiğinde beni hazırlaması gerektiğini söyledi.

"Beş dakika sonra operasyona başlıyoruz." deri koltuktan kalkıp kapıya yaklaştığımda baş komiserin sözleri beni durdurdu.

"Neyin ağırlığını taşıdığına dikkat et Vicdan, sonucunu düşünmeden hareket etmek aptallık olur."

"İzninizle baş komiserim." özellikle hitap ederken üzerine vurgulamıştım. Komiseri takip edip bir odaya girdiğimizde boynumdaki kolyeyi çıkarıp vermemi istedi. Bunun sebebini anlamasam da dediğini yaptım. Kolyenin içine küçük siyah bir şey yerleştirip bana geri uzattı.

"O da neydi? "

"Kamera ve fazla sorgulama." bütün polisler böyle miydi? Gömleğimi çıkartıp verdiği çelik yeleği giydim. Üzerine verdikleri tişört bende ne kadar büyük dursa da en azından içimdeki yeleği belli etmiyordu. Odadan çıkıp otoparka yönlendirildiğim de bu işlere bulaşmış olmama halen inanamıyordum.

Çakır arabayı iki katlı bir evin önünde durduğunda gergindim.

"Dediklerimi hatırlıyorsun değil mi?"

"Evet Çakır bey."

"Güzel. Sana bir şey olmasına da izin vermem bunu da unutma." arabadan çıktığında bu adamın etkisinin bu kadar kalıcı olması tuhaftı. Onu takip ederken birçok korumanın yanından geçmiştik ve hepsi de belindeki silahlarını gözümün içine sokmuşlardı.

"Yalnız olacağını sanıyordum." karşımızda dikilen saçları ağırlaşmış siyah giyimli adama baktım. Boyu neredeyse Çakır beyle aynı olsa da yaşlılığın bir getirisi vardı.

"Kız benimle sorun yok."

"Öyle olsun avukat." adam içeri girdiğinde hemen yanı başımızda biri kadın diğeri erkek korumalar belirdi. Koruma Çakır'ı hızla ararken kadında beni aynı hızda aramıştı ve içimdeki yeleği hissettiğinden adım gibi emindim. Kadının ifadesiz suratı gerçekten hayrete düşürücüydü ben olsam çoktan gülmüştüm.

"Girebilirsiniz." ve o büyük salona adım attığımızda içerideki naif hava hoşuma gitti. Tekli koltukta yaygan şekilde oturan genç çocuk Yiğit Mertan olmalıydı.

"Hoş geldiniz gençler şeref getirdiniz." yanımda duran Çakır'ın gerildiğini hissettim.

"Siz de olmayınca n'apalım." Çakır'ın sadece benim duyabileceğim şekilde söylediği sözlere kıkırdadım. Elimi tutup sıkarken beni uyarmaya çalıştığını anlayıp sustum.

"Ayakta kaldınız oturun." Yiğit denen herifin bakışlarını üzerimde hissetsem da sadece Çakır'a bakıp onu takip ettim.

"Fazla kalmayacağız hemen bu meseleyi halledelim."

"Bizimde istediğimiz bu avukat." kolyemin görüş açısını yaşlı adama doğru düzelttim.

"Oğlumun yaptığı suçu biliyorsun ve bunun nasıl ört bas edileceğini de." bakışlarımı Yiğit'e kaydığında elindeki viski bardağını sallayıp duruyordu. Kumral tenine yakışan mavi gözleri vardı ama yaptığı pislikleri bu yakışıklılığını örtmüştü.

"Telefonda tam olarak anlaşamadık ve meselenin üzerinden bir daha geçseniz iyi olur."

"Basit. Alkol ve hap yüzünden uçan ahmak oğlum bir bar odasında kızı öldürüyor. Görüntüleri yok edemedik fakat görgü tanıkları elimizde. Ne yapacağını biliyor musun avukat? Yoksa onu da ben mi söyleyeyim?" korkuyla Çakır'ın kolunu tuttuğumda yaşlı adamın bakışları bana döndü. Kuşkulu bakışı vücudumu süzüp dururken bakışlarının boynumda takılı kalmasıyla yutkundum.

"Sevgilini ürküttük sanırım. Biliyor musun avukat onu buraya getirmen hataydı."

"Konumuz bu değil."

"Konumuz tam olarak bu." hiç beklemediğim anda yanımdaki duvara fırlatılan bardakla çığlık atıp ayağa kalktığımda Yiğit alnıma dayadığı silahla beni kendine yasladı. Çakır ne yapacağını bilemez halde öylece kaldı.

"Kolyeye kamera yerleştirmek eski bir numara. Seni akıllı zannederdim avukat." polisler nerede kalmıştı? Yiğit kolyemi koparıp kameranın olduğu kısmı yüzüme doğru tuttu.

"Bakalım ne kadar cesursun minik kuş?"


DEVAM EDECEK...

Sessiz CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin