8.Bölüm

164 23 0
                                    

Yorum yapıp bir çift yıldız bırakmayı unutmayınız!

Medya; Yaman Sevder

Hiç kendinizi bir aksiyon filminin ortasında gibi hissettiniz mi? Ben hissettim hem de tam şuan da. Başıma dayanmış bir silah ile donakalmış bir vaziyettim ve tek kurtarıcım polislerdi.

"Son kez söyleyeceğim kızı bırakın!" elleri arkadan bağlanmış kafasına silah doğrultulmuş hala beni korumaya çalışan Çakır'a korkuyla baktım. Yaşlı adam Çakır'ın sözlerini alaycı bulmuş olmalı ki saçma bir kahkaha koy verdi.

"Avukat baya komik adammışsın yazık olacak sana." arkamda duran Yiğit babasının saçma kahkahasına sadece gülümsedi. Ayakta durmaktan sıkılmış olmalı ki beni ittirip hemen yanımızdaki koltuğa oturttu. Tabi ki silahını başımdan çekmeyip o da yanıma oturdu.

"Baba bu kızla eğlenemez miyim?" korkumun artışına gözlerimin iyice açılması eklendiğinde sadece Çakır'a bakabildim.

"Bana bakın orospu çocukları sizin sülalenizi sikerim yine de yetinmem!" ilk defa Çakır'dan küfür duyuyordum fakat bunu yadırgamış gibi değildim. Yaşlı adam Çakır'ı saçlarından tutup kafasını arkaya çekerken alaycı gülüşü yoktu.

"Sen mi sikeceksin lan?"

"Aynen orospu çocuğu!" adam Çakır'ın saçlarını bırakmadan oğluna döndü.

"Oyna oğlum, oyun nasıl olurmuş görsün avukat." Yiğit silahı diğer eline alıp beni kendine çekip çevik bir hareketle kucağına oturttuğunda çığlık attım. Artık polislerden ümidi kesmiş durumdaydım.

"Bırak onu orospunun çıkardığı!" Yiğit'i kendimden beklenmeyecek bir güçle itip ayağa kalktığımda onlarla aramı açmıştım. Yiğit vakit kaybetmeden silahını üzerime doğrultup güldü.

"Fazla naz beni usandırmaz aksine tatmin eder."

"Bekle pezevenk bekle ben edeceğim seni tatmin." Çakır elindeki iplerden kurtulmaya çalışırken yaşlı adam onu durdurup ağzına bir tane bant yapıştırdı. Artık Çakır'ın sesi boğuk çıkıyordu.

"Evet artık rahatça sohbet edebiliriz. Bu arada adın neydi güzelim?" oğlu yetmezmiş gibi bir de babası çıkmış başımıza.

"Siz de olmayan bir şey." ikisi de bana ahmak ahmak bakarken evin kapısı kırılıp içeriye bir şey attılar. Etrafı bir duman sarıp koku genzimi yaktığında öksürmeye başladım.

"Kim var lan orada?" dumandan bir şey gözükmese de Yiğit öksürmekten yere çökmüş ve silahını tutamaz olmuştu. Onun aksine babası kapıya kadar yürümüştü. Öksürerek Çakır'ın yanına gidip görebildiğim kadarıyla iplerini çözdüm. Bana izin vermeden ağzındaki bandı yırtıp attı.

"İyi misin?"

"Ya sen?" elimi tutup bizi ilerletirken polisler içeri girip Yiğit'i ve babasını paketlemişlerdi. Kapıya yaklaşıp tam çıkmak üzereyken yaşlı adama dönüp içimde kalanı söyledim.

"Vicdan." Çakır beni çekiştirip dışarıya çıkarttığında rahatça nefes almanın tadını çıkardım.

"O yaptığın da neydi?" omuz silktim.

"Sorusuna cevaptı." bir süre bana bakıp durdu. Baş komiser Cesur yanımıza geldiğinde bakışmamız son buldu.

"İkiniz de iyi iş çıkardınız bundan sonrası bizde. Evinize gidin."

"Onlara ne olacak?" baş komiserin gıcık bakışının kurbanı olsam da bana cevap verdi.

"Olması gereken. Evinize gidin." bir daha yineletmedik. Çakır'ın arabasına binip yaşadıklarımın ağırlığını taşıdım.

"Eğer sana bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim."

"Bana bir şey olmadı ve sana da. Artık bunu düşünmenize gerek yok." bakışlarında yakaladığım bir şey beni utandırdığında gözlerimi kaçırdım. O gördüğüm şey aşk mıydı yoksa sevgi mi?

Günler sonra iş yerinde rahat bir şekilde çalışmak iyi gelmişti. Yaşanan onca şeyden sonra Çakır ile bir yabancı gibi olmuştuk. Ara sıra samimi davransa da aramızdaki duvarı belli ediyordu. Son dosyayı da halledip yerine koyduğumda odanın kapısı izinsiz bir şekilde açılıp içeriye daha önce görmediğim bir adam girdi.

"Pardon?"

"Ah kusura bakmayın sakıncası yoksa burada saklanabilir miyim?"

"Kimden?"

"Azrailimden." kendi kendine gülüp masanın diğer tarafına çömelip saklandı. Hey gerçekten de saklanıyordu!

"Beyefendi ne yapıyorsunuz? Ayrıca buraya nasıl girdiniz?" önce düşünürmüş gibi yapıp sonra alaya vurdu.

"Teknik olarak kapıdan." ben de diyordum hayatımdaki aksiyon niye çekildi meğerse bu adamı bekliyormuş. Ona defolup gitmesini söylemek üzereydim ki odamın kapısı yine açıldı.

"Neredesin lan gevşek?!" Çakır bey ağzından düşürmez olduğu küfrü ile etrafa bakınmaya son verdi.

"Pardon izinsiz girdim Vicdan hanım." şükürler olsun ki birileri bunun farkına varabilmişti. Yine benim konuşmama izin verilmeden Çakır masanın yanına gelip adamı çömeldiği yerden kaldırıp köşedeki siyah koltuğa fırlattı.

"Çocuk gibi olduğunu biliyorsun değil mi?" fakat adam bambaşka bir şey söyledi.

"Bu o kız değil mi?" Çakır'ın saniyelik bana döndüğünde kaşlarımı çatmıştım. Hangi kız?

"Zamanı değil."

"Tabi ki de o kız, yirmi defa anlatmıştın tanımamam mümkün değil." adam Çakır'ın elinden kurtulup karşıma dikildiğinde elini uzattı.

"Ben Yaman Sevder azrailimin arkadaşıyım." son cümlesini söylerken Çakır'a bakmıştı. Ayıp olmaması adına elini sıkıp gülümsedim.

"Memnun oldum Vicdan Yeter."

"Ah biliyorum." elimi geri çekip şaşkınca baktım. Biliyor muydu?

"Bu kadar zevzeklik yeter dışarı çık."

"Vicdan bana bir kahve ısmarlayacakmış sen çıkabilirsin." deyip masanın önündeki koltuklardan birine oturdu. Bu kadar rahat olması benim dünyama aykırıydı.

"Kimse kimseye bir şey ısmarlamıyor." Çakır'ın sesi sinirli çıksa da kendini tutuyor gibiydi.

"Lütfen beni kıskanmış olamazsın Çakır'cım."

"Sana boşuna gevşek demiyorum." Çakır da kendini diğer koltuğa attığında bu iki adama ne yapacağımı bilmez şekilde bakıyordum.

"Beyler ne yapıyorsunuz?" Çakır gözlerindeki parıltılarla bana bakıp güldü.

"Kahve ısmarlamanı bekliyoruz." sahiden birbirlerine inanılmaz benziyorlardı. Az önce bu adam Yaman'ın Azrail'i değil miydi?

"Pekala nasıl olsun?"

"Benimki ort-" Yaman'ın sözü kesilip kapı pat diye açıldığında beklediğim bir şey değildi.

"SÜPRİZZZ!" Altay ve Yıldız karşımda gülerek bana bakarlarken işlerin daha nasıl karışacağını merak ediyordum.

DEVAM EDECEK..

Sessiz CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin