Hayat kısır bir döngüdür. Doğarsın, yaşarsın ve ölürsün. Ben doğdum, ben yaşadım ve öldüm ama hala hayattayım. Döngü devam ediyor gerçek ölümü hissedene kadar da devam edecek. İnsan ırkı hayatta iken tek arzusu intikamdır, belki de sadece bunun için yaşıyor bile olabiliriz. Bu döngünün değil insanlığın suçu.
"Buyurun sizi bekliyor." bayan memurun yönlendirmesiyle birkaç sene önce adım attığım odaya ilerliyordum. Bir karar vermiştim bunda sonuna kadar gidecektim. Gerekirse tek başıma. Memur kapıyı tıklayıp içeriden gel komutunu aldı ve içeriye girebilmem için bana yer açtı. Sıkıca tutunduğum çantamın sapını tırnaklarımı oyarken dik duruşumla odaya girdim. Cesur koltuğunda oturmuş her zamanki gibi dosyalarının içine gömülmüştü. Kapı ardımdan kapandığında Cesur aynı anda başını kaldırıp bana baktı. Gözlerine yansıyan şaşkınlık yüzünde kol gezen hayrete baktım. Dik duruşum muydu onu bu hale getiren? Yoksa ona asla gelmeyişim miydi?
"Nasıl?" merhabalar olmamıştı hiç ilk cümlemiz. Zaten her merhabanın sonu el vedayla bittiğinden buna lüzum yoktu.
"Sana gelebileceğimi söylemiştin."
"1 sene önce evet."
"Her zaman derken 1 sene sonrası dahil değil miydi?" kafası karışmış bir halde önündeki tüm dosyaları kapatıp bir kenara iteledi. Sonra ifadesiz suratıyla masanın önüne yerleştirilmiş deri koltukları işaret etti. Ayakta durmak çok rahatsız olduğundan gösterdiği koltuğa oturdum.
"Seni bu kadar iyi görmek beni şaşırttı fakat bundan şikayetçi değilim." buna cevap vermedim. Ne denirdi ki? İyi değilim sadece öyle gözüküyorum mu? Boş versene bu kimsenin umurunda bile değil. İnsanlar dış görünüşe aldanır asla iç dünyanı merak etmezler.
"Yardımın gerekiyor."
"Yapabileceğim bir şeyse neden olmasın?" ayna karşısında prova yapmak daha kolaymış meğerse. Kendimi topladım artık eski Vicdan olmadığımı duygularımla hareket etmediğimi hatırlattım kendime.
"Sana birini söyleyeceğim ve sende onun hakkındaki tüm bilgileri bana vereceksin." yüzünde alaycı bir ifade oluştu.
"Bunu neden yapayım?"
"Çünkü sana gelmemi söyledin ve bende geldim." alaycı ifadesi kaybolup yüzü sertleştiğinde kimi soracağımı anladı. Muhtemelen birazdan beni kovacaktı ve bende yaptığım planları sadece yapmış olarak kalacaktım.
"Bilgileri verdiğimde ne yapacaksın?" işte şimdi şaşırma sırası bendeydi. Sahiden verecek miydi?
"Bunu bilmesen ikimiz içinde iyi olur." bir polise bunu demem ne denli yanlış olsa da ona gitmemi isteyen kendisiydi. Masanın yanındaki çekmeceyi açıp içinden ağır bir dosya çıkarıp masanın üzerine fırlattı. Çekmeceyi kapatıp dosyayı bana doğru uzattı.
"Al." dosyayı alacağım esnada elini havaya kaldırıp engel oldu.
"Unutmadan şunu da belirteyim ben bir polisim benimle bu şekilde son kez konuşuyorsun." bir şey demeden elindeki dosyayı alıp ayağa kalktım. Dosyayı çantamı koyup çıktığımda kimsenin sorgulamasını istemediğimi göstermiş oldum.
"Teşekkürler Memur Bey!"
Onunla bu şekilde son kez konuşmam değildi.
⭐
Bir yıl önce baygın olarak çıkarıldığım evime bakıyordum. Dışının boyası değişmişti ama hala aynıydı. Korkarak zile bastığımda kulağıma annemin adım sesleri doluyordu bunu o kadar özlemiştim ki.. Beni annemin adım sesine mahrum bırakandan soracaktım hesabını. Kapı açılıp gözleri yaşlı annemi gördüğünde yüreğim sıkıştı. Onu ben mi ağlatıyordum?
"Kızımmm!" yürek yakan yakarışı gözlerimden yaşları akıttığında ona sarıldım. Öyle sıkı sarmaladı ki beni nefes almaya vakit bulamadım. Burnumda tüten kokusunu defalarca içime çektim.
"A-anne, anneciğim."
"Kuzumm." o kapının verandasında tüm ağıdımızı yakıp özlemimizi kustuk. Özlem duyduğum evime girdiğim de bir yaşanmışlık hissi beni sarmaladı. Gözümün önüne gelen mutlu günlerimiz beni hırpaladı, acıttı.
"Otursana." babamın maç izlediği zamanlardaki koltuğuna oturmak bana garip gelmişti. Buraya oturmamıza asla izim vermezdi ve hep kendi temizlerdi. Oysa şimdi onun için değerli değilmiş gibiydi.
"Babam nerede?"
"İşe gitti çağırayım gelsin mi?" istemedim, isteyemedim. Sanki gözlerine bakınca yaptığım hatalar, yaşadıklarımın bedeli yüzüme vurulacak gibiydi.
"Neden çıkacağını haber etmedin mi? Gelir alırdım seni."
"Buna gerek yok anne, bak burada işte." gülümsedi sadece. Gülünce oluşan kırışıklıklarını bile özlemiştim. Allah kimseyi annesiyle sınamasın.
"Aç mısın? Ya da istediğin bir şey varsa hemen yapayım." tebessüm ettim.
"Hayır aç değilim sadece biraz dinlensem iyi olur." ayağa kalkıp çantamı elime aldığımda ondaki tedirginliği fark ettim.
"Kızım istersen sen bizim odamızda kal."
"Anne buna gerek yok tamam mı? Alışacağım, alışmak zorundayım."
"Peki kızım." onu geride bırakıp koridordan geçtim. Geçtiğim her yer bana geçmişi hatırlatıyordu. Eve dönmem hata mıydı? O yerde sonsuza kadar kalmalı mıydım? Odamın kapısını açıp anılara bir adım attığımda burnuma şampuanımın kokusu doldu. Etraf derli toplu ve tertemizdi, sanki hiç gitmemişim gibi.. Çantayı köşeye bırakıp odanın tam ortasına yürürken buradaki son anılarım aklıma üşüşüyordu. Yıldız'dan kaçışım, o banyoya kendimi atışım ve pes edişim.. Hala aynı yerinde duran bir anıydı, hiç silinemeyecek gibi. Cama yaklaşıp tül perdenin ardından sokağa baktığımda bir nebze de olsa tatlı anıları hatırlattı. Yamuk tebessümle sokağa bakarken o tebessümümü solduran bir silüetti.
Gözlerimin içine bakan, beni tek bir anıyla öldüren kişi.
Adını dilime dokundurmak istemediğim, yüzünü gözlerimden yok etmek istediğim kişi.
Gelinliğim üzerimdeyken beni ölüme götüren kişi,
Çakır Uyar.
Perdenin ardından bana bakıp her zamanki duruşunu sergiliyordu. Hani kendime bir soru sormuştum. Eve dönmem hata mı yoksa o yerden hiç çıkmamalı mıydım diye. Sorumun cevabını artık biliyordum.
Ben buraya aittim ve hep öyle kalacağım sadece asıl buna sebep olacaklar gidecekti, sadece...
DEVAM EDECEK...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Cinayet
ActionSessiz bir cinayet... Sıradan bir aşkın öyküsü nasıl çıkmaza girerdi? Ya sıradan sandığı aşk değilse? Adaletin bittiği yerde cinayet başlar. Ben Vicdan, bu da gelinliğimin kefene dönüşen hikayesi. UYARI; Gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası y...