NOT: Olaylar halen iki yıl öncesini anlatmaktadır.
Hafta sonlarını hep sevmişimdir. O gün sadece annem ile bana ait olurdu ve babam gece eve gelmezdi. Anneme göre çalışıyordu bana göre ise neyse bana göresini boş verin. Bugün hafta sonuydu fakat annem evde değildi. Çalıştığı iş yeri sadece pazarları tatil veriyordu ve bu demektir ki artık annemle bir günümüz olmayacak. İş yerinden getirdiğim birkaç dosyayı incelemeye koyuldum. Dava 2 yıl öncesine aitti ve bir kadının başka bir kadına açmış olduğu tazminat davasıydı. Bu galiba bir şirketin ortaklarının anlaşamaması durumuna örnek oluyordu. İkinci dosyaya geçmek üzereydim ki masanın üzerindeki telefonum titremeye başladı. Elimdeki dosyayı kenara bırakıp telefonu elime aldığımda ekranda Çakır'ın numarasını gördüm.
"Efendim?"
"Kaç!" öyle bir bağırmıştı ki bilincim olmasa kesinlikle kaçardım.
"Ne? Ne kaçması Çakır bey?!"
"Kızım bırak şimdi 5n1k'yı kaç diyorsam kaç!"
"Ne olduğunu söyleyecek misiniz?" sıkıntılı nefesi hattan diğer ucundan duyulmuştu.
"Peşimdeki adamlar evini bulmuş ve seni alıp beni tehdit edecekler. O yüzden güzelim 2 saniye sonra dışarda ol!" hat yüzüme kapandığında tek yapmaya fırsatım olduğu çantamı almaktı. 2 saniye sonra Çakır'ın arabasına atlamış son sürat gidiyorduk. Bir yandan kemerimi takıyor diğer yandan sorguma devam ediyordum.
"Beni nasıl buldular?"
"Dün akşam atlatamamışım artık yaşadığın yer güvenli değil." kemerimi takıp kapının koluna tutunurken sinirliydim.
"Bu kadar dikkatsiz olamazsınız! Evime gelmeniz büyük hataydı ve aptalcaydı."
"Biliyorum şimdilik nefret kusma."
"Ailem ne olacak?"
"Onlara zarar gelmeyecek merak etme." bu arabadaki son konuşmamızdı. Son sürat gidip iyice şehirden uzaklaştığımızda bir dağ evinin yanlarına gelmiştik. Arabayı güzel bahçesi olan tek katlı bir evin otoparkına park etti.
"Burası bir arkadaşımın güvenlidir."
"Lütfen siz güvenli kelimesini kullanmayın!" sinirle arabadan inip etrafıma bakınırken buranın şehirden daha soğuk olduğunu fark ettim.
"Bak bunları başına açtığım için üzgünüm ama sana zarar gelmesine izin vermem." gözlerimin en içine bakarak söylediği kelimeler beni heyecanlandırsa da taviz vermedim.
"İçeri girebilir miyiz artık?" anahtarları çıkartıp evin kapısını açarak beni içeri davet etti. Buz gibi olan evde daha fazla titrememeyi diledim. Bu kadar soğuk normal miydi?
"Odunluktan odun getireceğim burada bekle." sanki bir yere gidebilirmişim gibi.. İki kişilik kırmızı koltuğa oturup montuma sarınırken evin içini inceledim. Duvarlar maviyle boyanmış üzerine konulmuş aile fotoğraflarıyla iyice renklenmişti. Evin gerçekten de insana huzur veren bir yapısı vardı.
Dakikalar sonra Çakır elindeki odunlarla içeri girip şömineyi yakmaya çalıştı. Bu adamın her gün bambaşka bir yönünü görmek nedensizce hoşuma gidiyordu.
"İçerisi şimdi ısınır kahve ister misin?"
"Olur." mutfak olduğunu varsaydığım yere girip gözden kayboldu. Başıma bunca bela açmasına rağmen kibarlığından ödün vermemişti ya da suçunu ört bas etmeye çalışıyordu. Elinde iki fincanla salona dönüp birini bana uzattı. Sıcak fincanı avuçlarıma hapsedip ısınmaya orada devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Cinayet
ActionSessiz bir cinayet... Sıradan bir aşkın öyküsü nasıl çıkmaza girerdi? Ya sıradan sandığı aşk değilse? Adaletin bittiği yerde cinayet başlar. Ben Vicdan, bu da gelinliğimin kefene dönüşen hikayesi. UYARI; Gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası y...