11.Bölüm

157 17 0
                                    

Medya; Vicdan


Hayatım tamamen dibe battığında yanımda kalan tek gerçek bunların sona ermediğiydi. Beynimdeki tüm sesler susup karanlığa çekildiğinde hiçbir şey düşünemez olmuştum. Uyuyamıyor, konuşamıyor, ağlayamıyordum. Tek istediğim ölmekti eğer ölürsem bu azap sona erecekti. 

"Kızım polisler sana birkaç şey soracak korkma olur mu?" annem saçlarımı okşayıp geri çekildi. Polisler ne soracaktı? Hayatımın ellerimden alışının anının mı yoksa buna sebep olan kişiyi mi? Sorsunlar, bunların hepsi o anda saklıydı. Biri girdi içeri ama bakmadım. Yatağımın yanına bir sandalye çekip tüm dikkatini bana vererek oturdu. Sadece karşıya bakıyordum ve baktığım yer bomboştu. 

"Seni zorlamayacağım." sesin sahibini tanıdım. Bu tanıdık ses beni geçmişe sürüklediğinde içimdeki öfke daha da harlandı. Mafya adamlarını içeri sokmamıza yardım eden adamdı, Cesur Kurt. O mu gelmişti ifademi almaya? Neden o gelmişti ki? Seni uyarmıştım bak kendin kaşındın demek için mi? Öyleyse iyi ki gelmişti çünkü yüzüme vuracakları gerçek benim yaşadıklarımdı. 

"Buna kimin sebep olduğunu biliyorum sadece bir prosedür. Sana bir fotoğraf göstereceğim sadece gözlerini kırp yeter." cevap vermedim, göz kırpmadım. Bir kağıt hışırtısı duydum ardından önüme bir fotoğraf sunuldu. Yazıcıdan çıkartıldığı belli olan siyah beyaz fotoğrafa baktım. Yüzünü görmeye midemin kaldırmadığı, hayatımı ellerimden çalan kişi.. İşte tam orada tüm umursamazlığıyla duruyordu. Göz kırpmadım ya da işte bu o ona bunu ödetin de demedim. Zaten bunun bedeli ödenemezdi ki. 

"Bu o mu?" sessizleştik. Onun sorduğu soruya söylediği şekilde cevap vermedim. Yavaşça kağıdı önümden çekip ayağa kalktığında üzerinde dolaşan siniri hissetmiştim. Oysa ben sinirlenemiyordum bile.. 

"İhtiyacın olduğu her an burada olacağım bana gel." komidinin üzerine bir şey bırakıp gitti. Benim artık kimseye ihtiyacım olmazdı. Komidinin üzerine bıraktığı kartı alıp inceledim, kendi kartını bırakmıştı. Telefon numarası gibi bir sürü gereksiz şey yazılıydı. İlk çekmeceyi açıp içine rastgele fırlattım. Bunlar anlamsız ve boştu. Ben bu andan sonra ibarettim. Kapı tıklanıp içeriye Yıldız girdiğinde hüzün her yere dağıldı. Sakin ve temkinli adımlarla yanıma gelip Cesur'un az önce oturmuş olduğu sandalyeye oturdu. 

"Vicdan.." devamını getiremedi. Titreyen elleriyle elimi tuttu ama bu beni daha çok iğrendirdi. Kendi cinsimin bile bana dokunuşu beni iğrendirir iken bu hayata nasıl katlanabilirdim? Elimi çekip sıkı sıkıya sakladım. Birazdan bileklerimi tutup çırpınışımı engelleyecek gibi hissediyordum. Bu hisle kalbim daha çok çarparken yataktan fırlayıp camın yanına koştum. Buradan kaçabilir miydim? Atlasam her şey sona erer miydi? 

"Vicdan sakin ol lütfen sana zarar vermem." hayır bana herkes zarar verirdi. Her şey bana zarardı. Camdan uzaklaşıp odanın içindeki banyoya koştu. Yıldız arkamdan bağırsa da o banyoya girdim. Kapıyı kapayıp hızla iki defa kitledim. Şimdi güvendeydim. 

"Yıldız ne oluyor?" annemin sesini duydum ama bu beni rahatlatmadı. 

"B-ben bilmiyorum elini tuttuktan sonra benden kaçtı. İnanın amacım ona zarar vermek değildi."

"Senin suçun değil ama şimdi gitsen iyi olur." kapanan kapı sesinden sonra rahatlayıp kendimi kapının arkasında otururken buldum. 

"Kızım aç kapıyı bak yalnızız." hayır anne artık kimsesiziz. Artık kimsem yok kendimde bile değilim. 

"Olanları asla unutamayız ama buna alışmak zorundayız. Gördüğümüz tonlarca haberi biliyorsun değil mi? Hep düşünürdüm benim kızımın başına da gelse acaba ne yapardım? Şimdi ne yapacağımı biliyorum ve bunu yapmama izin ver yoksa seni kaybedeceğim." ellerimle kulaklarıma bastırıp oturduğum yerde öne arkaya sallanmaya başladım. Hissiz bir şekilde gözlerimden akan yaşlar benliğimi ıslattı. Buna dayanamıyordum. Bu şey beni günden güne bitiriyordu. Ve artık bana kimse yardım edemezdi. Aynanın altındaki jileti alıp yüzümün hizasına getirdim. İntihar bu hayatta düşüneceğim şeyler arasında bile değilken şimdi düşünebildiğim tek şeydi. 

Çaresizdim ve ben çaresiz olmaktan nefret ederdim. Duvara yaslanıp gözlerimi sımsıkı yumdum. Jileti bileğime dayayıp nabzımın hizasından çizdim. Sonra bunu diğer bileğimi de uyguladım. Jileti yere atıp başımı soğuk duvara yasladığım da huzuru hissettim. 

Sakın üzülme anne çünkü ben bunu beceremedim.

1 YIL SONRA

"Hazır mısın?"

"Evet."

"Ne zaman battığını düşünürsen ben burada olacağım." gülümsedim. Sırtıma taktığım çantamla neredeyse bir yıldır yaşadığım yere son kez baktım. Bana çokça yardımı dokunan doktoruma el sallayıp binadan dışarı çıktım.  'Ruh ve Sinir Hastalıkları' tabelasını son kez göreceğime söz verip benim için çağrılmış taksiye bindim. Bundan bir yıl önce kendi ellerimle nefesime son verirken buna izin vermeyen babam olmuştu. Bazı kızlar babasından yer ilk darbeyi, bazı kızlar babasından alır son desteğini. Ben her ikisini yaşayıp görmüştüm ve bu anlaşılması zor bir duyguydu. Bileklerim de kalan izler beni yaşatmaya zorlayan şeylerdi. Sonra boynumda kalmış bir ipin izi, her şeye dayanmam gerektiğinin göstergesiydi. Çok denedim gitmeyi ama her defasında kalmayı seçtim. Taksi evimin yoluna dönerken yapmam gereken bir şey olduğunu hatırladım. Taksici söylediğim adrese ilerlerken kazağım ile bileklerim deki izi kapattım. Boynumdaki iz zaten fondöten sayesinde kaybolmuştu. Taksi durduğunda kendime olan güvenimi kaybetmemem gerektiğini söyledim. Yıllar önce verilmiş bir sözü tutturmaya gidiyordum. Belki kabul etmezdi belki beni geri çevirmeye çalışırdı bunu sadece yaparak anlayabilirdim. Kulağıma dolan telsiz sesleri, etrafta koşuşan üniformalı memurlar, kaçmaya çalışan suçlular... Bunların hepsi geçmişimde kalan tanıdıklıktı. Bir masanın arkasında oturan memur kıza ilerleyip kendimi düzelttim. Beni gören memur hemen ayaklanıp üzerini düzeltti.

"Hoş geldiniz efendim."

"Cesur beyle görüşmek istiyorum, Cesur Kurt."


DEVAM EDECEK...

Sessiz CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin