Medya; Vicdan
Nasıl öleceğimi hep hayal ederdim. Boğularak, yanarak, vurularak.. daha nicesini kafamda kurgularken bunu tahmin etmemiştim. Şimdi sıkı sıkı sarındığım kendi benliğim bir ruhtan öteydi artık.
Bir son değil, bir başlangıçtı.
Çığlıklarım duvarları aşamazken sessizliğim herkesin derdi oldu ve bu dert hayatıma bedel oldu.
Ben öldüm.
Üzerimde saflığı temsil eden beyaz gelinliğim artık kefenimdi.
Bugün bir kız öldü, bugün hayata sustum.
Adalet sustu.
Ve cinayet başladı.
2 YIL ÖNCE
Hayalim hep bir doktor olmaktı, hastanenin koridorlarında yardıma muhtaç insanlara koşup onlara yardım etmekti fakat olmadı. Olan tek şey annemin istekleriydi. Bugüne kadar onun istekleri doğrultusunda yaşarken yine öyle yaptım. Onun istediği düzgün, dürüst bir avukat olmamdı ve bende öyle oldum yani sanırım..
"Yine büte kaldım." masanın üzerine bırakılan bir ton ağırlığındaki kitaplarla soğutmaya çalıştığım kahvemden ayrıldım. Altay yanımdaki sandalyeye bedenini bırakırken güneşe rağmen güldüm. Evet güneşe rağmen çünkü şuan tam tepemde bana hedef almaktaydı. Bilirsiniz güneş ne kadar insanı soğuktan korusa da bir süre sonra can sıkmaya başlıyordu.
"Boş ver verirsin." Yıldız tüm umursamazlığıyla cevap verirken bir saniye olsun kafasını telefonundan kaldırmadı. O böyleydi , teknoloji bağımlısı.
"Nereye veriyorum? Neye veriyorum? Diyorum size hoca taktı."
"Evet koca sınıfta bir sen kaldın takılacak zaten." derken alay geçiyordum. Altay'a göre tüm hocalar ona takıyor ve bilerek geçirmiyorlardı. Hadi ama hepsi de aynı kine sahip olamazlardı değil mi?
"Sen geç dalganı mezun olamazsan görürüm seni." tabi mezun olmama bir sene kalmış olmamı yüzüme vurması kötüydü fena kötü.
"Altay şu gelen Ezgi değil mi?" elimle işaret ettiğim yere hemen bakarken saçlarını düzeltmeye çalıştı.
"Hani nerede? Nasıl yakışıklı görünüyor muyum? Saçım nasıl?" kahkahalarıma engel olamazken etrafa bakınmayı bırakıp oturduğu yerden kalktı.
"Vicdan sana kaç defa bunu yapma dedim." omuz silktim.
"Sen de her seferinde aynı numarayı yeme." Altay bu sene nakille gelen Ezgi'ye takmıştı gerçi ona göre ilk görüşte aşktı. Bana göre aşk ilk görüşte değil son bakıştaydı. Sevdiğin birine son defa bakar gibi bakacak ve onu kaybettiğinde neden bir kez daha bakmadım diye pişmanlık duyulmayacaktı. Çok sevdim, çok sevgililerim oldu ama onlara hiçbir zaman dönüp bakmadım. Çünkü aşk herkese olunmazdı. Saatime bakıp epey geçe kaldığımı fark ettiğimde toparlanmaya başladım.
"Gidiyor musun?"
"Annemi biliyorsun babam gelmeden evde olma kuralı." Yıldız anlayışla başını sallayıp benimle beraber ayaklandı. Hiç vazgeçemediği o telefonunu cebine katıp kollarını açtı. Sarılmayı severdim. Sarılınca sanki insanın gerçek duygularını hissediyor gibi olurdum. Sıkı bir kucaklaşmanın ardından ona veda edip üniversitenin kantininden ayrıldım. İzmir'in soğuk havasını bugün güneş gölgelemişti. Yakıcı bir sıcaklık hala peşimdeyken cebimden otobüs kartımı çıkardım. Zengin değildik fakat fakirde değildik. Babam memurken annem ev hanımıydı ve sanırım tek kardeş olmanın tek avantajı çok para gitmemesiydi bu yüzden babamın çalışması yetiyordu. Tercihlerde başka şehirleri yazmayı düşünsem de ailemi bırakmaya gönlüm el vermemişti. Gelen otobüse binip arkalara ilerlerken her zamanki kalabalık beni karşıladı. Boş bulduğum bir demire annesini kaybetmiş bir çocuk gibi yapışırken şoförün meşhur sözleri duyuldu.
"ARKAYA İLERLEYELİM!" tabi ilerlerdik fakat otobüsün dışına. Göz devirip camdan dışarıya bakarken gözlerime bir yansıma takıldı. Kumral teninde kendini belli eden yeşil gözleriyle bana bakıyordu. Dağınık haldeki kahverengi saçları ona ayrı bir hoşluk katmış sakallı yüzünü daha da yakışıklı hale getirmişti. Ne yaptığımı sonradan fark ettiğimde hızla başımı çevirip yutkundum. Beni kesen adamı kesmiştim.
Otobüsten ininceye kadar bir daha ona bakmadım. Dediğim gibi aşk son bakıştaydı.
⭐
"Staj işini hallettin mi?" yemekte olduğum çorbadan bir yudum daha alırken babamın sorusunu cevaplamak için vakit kazandım. Babam böyleydi, asla nasıl olduğumu sormaz bir şeye ihtiyacım olup olmadığıyla ilgilenmezdi. Sadece para verirdi, bir çalışına verir gibi.
"Yarın gidip görüşeceğim."
"Geç kalma." ve o akşam babamla bir daha sohbet etmemiştik. Evin içinde iki yabancı gibi geçinip gidiyorduk. Akşam bulaşığından sonra kendimi yatağa attığımda günün yorgunluğunu hissettim. Okul sınavları yetmiyormuş gibi bir de staj işi çıkmıştı başıma. Eğer staj yapacağım yer bir hastane olsaydı seve seve giderdim. Odanın ışığını kapayıp gece lambasını yaktığımda yarının kolay geçmesini diledim.
⭐
Önümdeki apartmana bakıp derin bir iç çektim. Tamam büyük devasa bir şirket beklemiyordum fakat böylesine yıkık bir apartman da beklemiyordum. Üniversite hocalarına sahiden de güven olmuyordu. Apartman kapısının önünde durup basacağım zili bulmaya çalıştım çünkü 20 tane ismin içinde hemen bulmak kolay değildi. Hocanın verdiği ismi bulmaya çalışırken duyduğum sesle dikkatim dağıldı.
"Apartmandan mısınız?" arkamı dönüp sesin sahibine baktığımda fazlasıyla yakışıklı birini beklemiyordum.
"Hayır fakat bir iş görüşmesi için gelmiştim." adam beni baştan aşağı süzüp kaşlarını çattı.
"Yoksa siz staj için gelen öğrenci misiniz?" şans ayağıma mı gelmişti?
"Evet nereye gideceğimi biliyor musunuz?" adamın esmer tenine yakışan su yeşili gözlerine alay katıp elindeki anahtarı kapıya soktu.
"Konuşacağın kişi bendim fakat bugün müsait değilim yarın gel." adam konuşmama izin vermeden apartmanın kapısını yüzümü kapattı. Orada öylece saf gibi kalırken sinirle demir kapıya tekme attım.
O kadar yolu boşuna mı gelmiştim?
Devam edecek...
Evrenden Biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Cinayet
AksiyonSessiz bir cinayet... Sıradan bir aşkın öyküsü nasıl çıkmaza girerdi? Ya sıradan sandığı aşk değilse? Adaletin bittiği yerde cinayet başlar. Ben Vicdan, bu da gelinliğimin kefene dönüşen hikayesi. UYARI; Gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası y...