20.Bölüm

97 13 0
                                    

VİCDAN YETER'İN BAKIŞ AÇISINDAN

Medya; Vicdan

Hayat yaşadığımız anlarla sınırlıdır. Yaşarız, hayal ederiz sonra yaşadıklarımızı hatırlarız. Hatıralar kimileri için mutluluk vericidir kimisi içinde hayal kırıklığı. Benim anılarım hayal kırıklığıydı, ben hayal kırıklığıydım. Elimde babamın kanı, üzerime yapışmış bir namus lekesiyle hastane koridorunda duruyordum. Yanımdan geçen insanlar dönüp bir kez daha bakıyor, etraftaki sesler uğultulu geliyordu.

Ağlamıyordum ya da ağlayamıyordum. Yüzümde bir hissizlik maskesi yüreğime yapışmış bir gam perdesiyle örtülüyordu. Perde kapandığında ruhum sessizliğe gömülmüştü.

1 SAAT ÖNCE

Haftanın yorgunluğunu odamda pencerenin önünde kitap okuyarak atıyordum. Kitap okuyordum okumasına da aklım sürekli Cesur ile meşguldü. Yanımdan apar topar neden, nereye gitmişti öylesine merak ediyordum ki bir şeylere odaklanmak benim için imkansızdı. Odamın kapısı tıklatıp içeriye annem girdiğinde kitabımı bıraktım.

"Kızım biraz gelir misin?" ayağa kalkıp sorarcasına baktım.

"Birşey mi oldu?"

"Kötü bir şey yok gel hele bi." gülümseyip odamdan çıktığımda annemin peşinde ilerliyordum. Neler döndüğü hakkında en ufak fikrim yoktu. Bahçeye çıktığımızda babamı bize sırtı dönük bir halde otururken buldum. Anneme bir bakış atıp tamamen babama odaklandığım da oturduğu yerden kalkıp bize döndüğünde yüzündeki koca gülümseme yüreğimi ısıttı. Bakışlarım dumanı yayılan mangala gittiğinde içimde inanılmaz bir heyecan ve mutluluk oluşmuştu. Koşarak yanına vardığımda gülümsemem solmamıştı.

"Baba sen muhteşemsin! Ne zamandır bunu yapmıyorduk."

"Eh bizde bir şeyler düşünüyoruz küçük hanım." ona gülüp annemin kurduğu sofraya oturduğumda salatadan tıkındım. Babam bir tabak dolusu etle sofraya geldiğinde hemen sıcak olduğunu umursamadan etlere yumuldum.

"Yavaş ol kızım elinden almıyoruz ya." omuz silkip yemeğe devam ederken annemin isteği beni durdurdu.

"Peçete getirir misin Vicdan?" ete aea verip bir koşu peçeteye almaya gittim. Döndüğüm de her şeyin bir felakete dönüşeceğini bilseydim dönmemeyi dilerdim. Bahçeye çıktım, bir arabanın korno sesi babamı harekete geçirdiğinde her şey saniyler içinde olmuştu. Kulağımda çınlayan bir silah sesi üzerime düşen babamın yükü. Bahar günümüz kışa dönmüştü. Hiç çıkmak istemediğimiz gül bahçemiz artık babamın kanıyla kaplıydı.

ŞİMDİKİ ZAMAN

"Vicdan..Vicdan beni duyuyor musun? Vicdan bana bakıyorsun ama beni görmüyorsun, beni gör Vicdan." yanaklarım da bir çift elin sıcaklığıyla gerçek anlamda hissetmeye başladığımda onu hem duymuş hemde görmüştüm. Kanlı ellerime öpücükler kondurması acıtıyordu, öpmesindi neden yaralarımı sarıp kurumuş kanları dudakları temizliyordu? Cesur neden böyle yapıyordu? Soğuk bir tavırla geriye çekildiğimde gözümü ondan çekip sadece anneme odakladım. Yanından geçip giderken bana bi o kadar uzak bi o kadar yakındı. Kanlı ellerimi kotuma sürüp biraz da olsa temiz olmasını sağladığımda annemin yanına oturup ona sıkı sıkı sarmaladım.

Orada öylece kaç saat bekledik bilmiyordum. Annem ağladı ben göz yaşlarını sildim. Cesur hiç gitmedi, onu bıraktığım köşede geri gelmemi bekledi sanki.. Hava karardı güneş yerine geceye bıraktığı bir zamanda ameliyathanenin kapısı açılıp doktor dışarı çıktı. Annem telaşla ayağa kalkarken hemen arkasında ruhsuz bir ifadeyle doktora baktım. Doktor hepimize öyle bir ifadeyle baktı ki, konuşmasına gerek kalmamıştı.

"Kocam nasıl doktor?"

"Elimizden gelen her şeyi yaptık lakin kurşun tam kalbe geldiği için kurtulma oranı çok düşüktü, başınız sağolsun." annem yıkıldı, bizi bir araya toplayan bizi biz yapan yuvamız annem gözlerimin önünde yıkıldı. Arkamı yıkıma dönüp merdivenlere giderken sadece gidiyordum işte..

Hastaneden çıkıp kendimi koca bir alana bıraktığımda nerede olduğumu bilmiyordum. Başım mıydı dönen yoksa ben mi? Neredeydim? İnsanlar neredeydi? Ay bu gece bana mı parlaktı ya da sadece karanlığımı aydınlatabilecek tek şey o muydu? Saçlarımı çektim, kendime zarar verdim ama hiçbir şey eskisi gibi olmadı, tıpkı o günkü gibi.

"Vicdan.." sonra koca bir sessizlik. Cesur bu defa benden uzak duruyordu, yaralarımı sarmıyor kanları dudaklarıyla silmiyordu. Sahi silse ne olacaktı? Babamdan geriye kalan tek şey kanıyken silse geri gelir miydi? Ellerime baktım titreyen ve kana bulanmış ellerime..

Sonra bir and içtim, gecenin karanlığında babamı kaybettiğim gecesinde bir and daha içtim.

Buna sebep olan herkesin canını kendim alacaktım ve o gün geldiğimde tüm her şey ardımda kalacaktı.



Zaman bizi bir mezarlığın içine sürüklediğinde babamın üzerine toprak atıyorlardı. Annem içli içli ağlarken onu ayakta tutan Yıldız'dı ben değil. Cesur'un bakışları bende olsa da babamın üzerine toprak attı. Toprak babamı hapsettiğinde kulağıma hocanın duası kulağıma doğdu. İnsanlar birer birer dağıldığında sadece biz kalmıştık. Benim sıcak ailem ve daima sıcaklığını hissettiğim Cesur.. Usul usul babamın artık ait olduğu yere yani mezarına yaklaştım. Nemli toprağa dokunduğumda acaba üşüyor mudur diye düşünmeden edemedim. O hiç üşümezdi, en soğuk kış günün de bile sadece bizi düşünürdü. Toprağını sevdim ona söylemek istediğim her şey boğazımda düğümlendi.


"Kızım." annemin soğuk elleri saçlarımda gezindi. Gözümden damlayan bir yaş yağmurla buluştuğunda tüm sustuklarım böyle çıktı.


"Evimize gidelim,hadi." evimiz.. Baba sen yokken halâ bir evimiz var mıydı?


"Anne, babam üşüyor mudur?"  annem iç çekti ağladı ama susmadı.


"O üşümez bilmez misin? O şimdi sadece bizi düşünüyordur her zaman olduğu gibi." kızarmış gözlerimle ona baktım.


"Düşünüyordur değil mi?" sonra ayağa kalktık evimizi ardımızda bırakıp mezarlıktan çıktık. Cesur bizi arabasıyla evimize kadar götürdü, annem ve Yıldız arabadan inerken ben bekledim.


"İyi ol." günlerdir onun sesini duymak bana iyi gelen tek şeydi. Neden? Neden bu adam sesiyle beni iyi edebiliyordu?


"Teşekkür ederim Cesur her şey için. Ama sanırım beraber çalışmamız daha iyi olacak." anlam veremez bir ifadeyle bana baktığında gözlerimi kaçırdım, böyle her şey daha kolaydı.


"Artık gelme Cesur. Arama, mesaj atma ne yaptığımı merak etme. Başım belada olsa da ölüyor olsam da gelme. Sen bir polissin ben ise katil. Biz, biz olamayız işte. Hoşça kal." arabadan inip onu öylece bıraktığımda sıkışan nefeslerim beni yürümekte zorlandırıyordu. Nefes aldım ama bu bana zehir oldu.


Hoşça kal güzel gözlü adam, hoşça kal.

DEVAM EDECEK. ..

Sessiz CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin