18.Bölüm

95 11 3
                                    


Uzun bir aradan sonra tekrar burada birkaç kelime yazıp yaşamayı özlemişim. Gecikme için lütfen kusura bakmayın, iyi okumalar.   

Kışın en sevdiğim yanı yağmurun seni huzura davet etmesiydi. Yağmur yağar sen saatlerce bahşettigi huzurda kaybolursun. Yürüdüğüm kaldırımda üzerime yağan yağmurla birlikte huzurda kayboluyordum. Yetişmem gereken bir toplantım olsa da bu huzuru kaçıramazdım. Yağmurdan kim kaçırdı ki? Yağmura kim şemsiye açardı? Onu bilmiyorum ama benim gibiler daima yağmurun altında huzurla kaybolurlar. Emniyetin önüne geldiğim de son kez yağmurun beni yıkamasına izin verip içeriye girdim. Hiç kimseye sormadan, bakmadan Cesur'un odasına ilerleyip kapıyı tıkladım. Gel komutuyla beraber içeri girip dosyalar da kaybolmuş Cesur'a doğru ilerledim.


"Geç kaldın."


"Trafik işte, bilirsin."


"Bilmiyorum Vicdan, her neyse bugün Yiğit'in ofisini ziyaret edeceğiz sende geleceksin bakalım seni tanıyacak mı?"


"B-bu tehlikeli değil mi? Hem onlar hapiste değiller mi?"


"Bilmediğin çok şey var hadi çıkalım yolda anlatırım." arkasından ilerlerken Yiğit denen o gevşeğin hâlâ nasıl dışarıda olduğunu anlamış değildim. Cesur'un arabasına binip trafiğe karıştığımızda nihâyet konuştu.


"Yiğit ve babası Çakır'ı tehdit ettiğinde tek amaçları vardı o da içeriden çıkmak." onun ismini duyduğum da karnıma yumruk yemiş gibi oldum. Onu tehdit mi etmişlerdi?


"Ne tehditi? Neyle tehdit ettiler?"


"Yalandan bir evrak hazırlamışlar 2 yıldır Çakır'ın onların avukatı olduğunu gösteren bir evrak. Tabi Çakır ilk önce tehditi yememiş fakat daha sonra senin çekilmiş resimlerinin olduğu bir zarf eline geçtiğinde daha fazla katlanamamış." anlayamıyordum. Beni korurken aynı zaman da bana nasıl zarar verebilirdi anlayamıyordum. Arabada derin bir sessizlik hakim olurken zihnim epey gürültülüydü. Çakır hem o adileri içeri tıkmış hemde içeriden kurtarmıştı. Büyük bir şirketin önüne geldiğimiz de birazdan Yiğit'i görecek olmam düşüncesi midemi alt üst etti.


"Bunu yapabilirsin Vicdan, eğer şimdi bu arabadan çıkamazsan tüm bu intikam olaylarından vazgeçmen gerekecek." Cesur beni kendi iç savaşımla baş başa bırakıp arabadan indiğinde tüm görüntüler tek tek gün yüzüne düştü. İntikamdan vazgeçemezdim eğer vazgeçersem sahiden kaybetmişim demektir. Kapıyı açıp araçtan indiğimde Cesur gülümseyip binaya ilerledi.

Binanın içine girdiğimizde Cesur polis kimliğini gösterip asansöre ilerledi. Etraftaki çalışanlar endişeyle koşuştururken büyük ihtimal Yiğit şerefsizine haber uçurma derdindeydiler. Asansör geldiğinde içine binip Cesur sekiz numaraya bastı ve kapı hemen kapandı. Küçük asansörde nefeslerimiz birbirine karışırken kollarımız birbirine sürtüyordu gerginlikle kolumu birazda ileri çıkarıp bu durumdan kurtuldum. Asansörün kapısı açılıp oldukça sessiz bir kata geldiğimizde Cesur beklemeden indi. Ayağa kalkmış sekreter Cesur'a gülümseyip Yiğit'in odasının kapısını işaret etti.

Sessiz CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin