Medya; CESUR KURT
Ne hissetmem gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir şeyler hissetmeli miydim yoksa buzdan duvarlarımın arasında kalmış duygularımı yerinden çıkarmamalı mıydım? Cesur'u evimin salonunda görmek beni bir hayli karıştırmıştı neden bu kadar ısrarcıydı ki? Onu planıma katmayacağımı mı düşünmüştü?
"Kızım arkadaşına sorsana aç mı?" annem hemen yanımda duruyor olmasına rağmen bu soruyu bana sordurtması oldukça garipti. Fakat ben daha soruyu sormadan Cesur cevapladı.
"Hayır efendim aç değilim teşekkürler." ortamda oluşan tuhaf gerginliği dağıtmak adına boğazımı temizleyip iğrenç bir gürültü oluşturdum, oldukça iğrenç.
"Cesur bey siz bekleyin birazdan çıkarız."
"Nereye yavrum?" annem başındaki eşarbını düzeltip bir yandan da bana kocaman açılmış gözleriyle bakıyordu. Gülmemek için yanağımın içini ısırdım biliyordum ki ısırdığım yer yara olacaktı ve bende küfretmeden duramayacaktım.
"İş hakkında konuşmamız gerekenler var merak etme akşama dönerim." sonra Allah'a emanet bir şekilde annem ve Cesur'u salonda yalnız bırakıp odama çekildim. Cesur'u uyarmalıydım yoksa her çat kapı geldiğinde bu kadar iyi karşılanmayabilirdi. Dizleri yırtık siyah dar kotumun üzerine beyaz bir badi geçirip siyah deri ceketimi çabucak giyindim. Oldukça elektriklenmiş saçımı tepeden dağınık bir topuz yapıp odamdan çıktım. Salona döndüğümde Cesur elindeki telefona bir şeyler yazıp aceleyle cebine soktu sonra geldiğimi fark edip ayaklandı.
"Çıkıyoruz." öyle yaptık. Evin önüne bıraktığı arabasına binip hızla uzaklaşırken bu acelesindeki sebebi merak etmiştim.
"Beynimin içinde dönen soru bandını biliyorsun değil mi?"
"Bir süre o bant dönmeye devam edeceğe benziyor."
"Ne yani hiçbir şey söylemeyecek misin? En azından nereye gideceğimizi bilseydim." isyanıma karşı bir mimik bile oynatmadan yola devam etti. Sinirle oflayıp koltuğa iyice kendimi yaslayıp sinirden ölmemeyi diledim. Bu kadar kasıntı ve sinir bozucu olmak zorunda mıydı? Neymiş o bant dönmeye devam edecekmiş miş de sana ne? Ben belki hep döndürüyorum onu, neyse iyice saçmalamadan dursam iyi olacaktı.
Yol boyunca ne ben bir şeyler sorup onu sıktım ne de o beynimdeki sorula bir yanıt verdi. Bu durumdan sıkılıp uyuma evresine geçeceğim vakit araba bir garajın önünde durdu. Cesur, koltukta büzüşmüş bana bakıp gülmekle gülmemek arasında kalmış gibi baktı.
"Ne var?" omuz silkip sırıttı.
"İn." hep bu anı bekliyormuş gibi arabadan iniverdim. Önünde durduğumuz büyük garaja bakıp durmaktan başka bir şey yapamadım. Buraya neden gelmiştik, Cesur beni niye buraya getirmişti bilmiyordum. Beynimdeki soru türlerinin hepsi aynı yöne çıksa da sormaktan usanmayacaktım. Cesur arabayı kitleyip yanıma ulaştığında beklemeden garajın kapasına iki kere vurdu. Garajın kapısı aynı saniyeler içerisinde yavaş yavaş açılmaya başladı. Kapak sonuna kadar açılıp muazzam bir ortam göründüğünde şaşkınlıkla kaldım. Her yerde ayrı spor aletleri, oyun konsolları, müzik aletleri ve akla gelecek daha nice şeyle doluydu.
"Kardeşim hoş geldin." oldukça gür fakat bir o kadar da kibar bir erkek sesiyle ortamdan koptuğum da daha muhteşem bir şey gördüm. Sarışın yüzüne yakışan yanağındaki gamzeleri beni büyülemişti. Boyu yaklaşık 1.90 olmalıydı ki ondan kısa olma ihtimali bir milyonda birdi. Üzerine geçirdiği siyah sporcu atleti kol kaslarını belli etmiş ve omuz genişliğini de göstermekten geri kalmamıştı.
"Vicdan sana diyorum." Cesur'un kolumu dürtüp beni uyandırdığında gerçekle yüzleşip yüzümdeki asalak gülümsemeyi sildim. Gamzeli sarışın kemikli elini uzatıp gamzelerine beni daha da aşık etti.
"Melih ben." elimin titrememesine özen gösterip elini sıktım ve bu kez daha masum bir şekilde gülümsedim.
"Vicdan." bir süre elimiz tutulu bir şekilde birbirimize baktık ta ki Cesur beni geri çekip uyandırına dek.
"Artık konuya geçelim." sesinin tonundaki soğukluk beni kuşkulandırsa da ses etmedim. Melih bizi içeri alıp siyah deri koltuklara oturmamızı söyleyip içeri gitti.
"Buraya neden geldik?"
"Bu işte berabersek eğer zarar görmeni istemiyorum. Ben yanındayken asla zarar görmezsen fakat ben her zaman yanında olamam bunun için bazı dövüş dersleri alacaksın."
"Bunun için spor salonları var biliyorsun değil mi?" bana ahmakmışım gibi baksa da yanıtladı.
"Eğer bir spor salonuna yazılsaydın seni elleriyle koymuş gibi bulup amacının da ne olduğunu da anlayabilirlerdi. Ama bak burada sadece sen ve ben bileceğiz." tamam bazı ayrıntıları düşünemiyor olsam da beni her defasında ezmesine gerek yoktu. Melih elinde bir dosyayla gelip dosyayı bana uzattı.
"Bu dosyanın içinde yazan her şeye düzenli olarak uygulayacaksın asla ama asla kaytarmak yok. Unutma bir şey başarmak istiyorsan önce çaba sarf etmen gerekir." gamzeli sarışın Melih bir anda gözüme ürkütücü gelse de dediklerinde sonuna kadar haklıydı. Ben bir şey başarmaktan daha çok bir şey kazanacaktım ve bunun yolu da çabadan geçiyordu. Neye mal olursa olsun intikamımı alacaktım, bu benim yeminimdi.
⭐
Zaman yelkovanı geçmişe astığında gecenin zifiri karanlığını oluşturduğu sokaktaydım. Yanımda kimsem yoktu. Sadece gece ve ben.. Soğuk rüzgarın uğultusu yalnızlığıma senfoni olurken bu durumumu özlediğimi anımsadım. Eskisi kadar tek başıma dolaşabilmeyi, diken üzerinde olmadan yaşamayı.. Elimden alınan onca şeyden sonra hala yaşayabilmem bir umuttu. Gece çöküp yatağıma sığındığım da geçmişimde boğulan acılarım gün yüzüne çıkıp beni boğsa da nefes almaya devam ediyordum. Bu zordu, bu benim en zor sınavımdı. Evimin önüne geldiğimde salonun yanan ışığına bakıp gülümsedim. Artık böyle küçük şeylerden mutlu olabiliyordum mesela şuan da olduğu gibi. Evimizin ışığı yanıyor çünkü annem hala orada ve benimle, evimizin ışığı yanıyor çünkü orada hala yaşama dair bir şeyler var. Cebimdeki anahtarı çıkarıp deliğe soktuğum anda kapı diğer taraftan açılıp heybetli bir cüsseyle karşılaştım. Bu cüsse beni sakınıp, kollayan babama aitti. Utanmadan, saklanmadan gözlerinin en içine baktığımda kendi acımı gördüm. Benim acım babamın gözlerinin ardında gizliydi.
"Kızım?" titrek sesi beni korkutmak istemediğinden ya da kendi korkularındandı. Bir babayı korkutmak, hele ki evladıyla en ağır günahtı. Bizden çok şey çalmışlardı ama içimizde kalan son umudumuzu almaya güçleri yetmemişti. Belki de küçüklüğümden beri ilk defa babama sarılacaktım ama bunu yapacaktım. Boynuna sarılıp gözlerimi yumduğum da göz yaşlarım kendini yuvasına bıraktı. Babamın sıcak eli saçlarımı okşayıp 'kızım' diyerek özlemimizi gideriyordu. Biz böyleydik, biz artık böyleydik bundan dahası yoktu. Bir baba evladına sarılıp ağladığında o gün evlat için kıyamettir ve bu benim kıyametimdi.
DEVAM EDECEK...
Aylar sonra bölüm yazan bir yazar olarak geri dönmek üzücü olsa da derslerimden kaynaklı olarak maaruz görmenizi isterim :) :)
Umarım bölümü beğenip seversiniz lütfen yorum yapmayı bir çift oyu çok görmeyiniz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Cinayet
ActionSessiz bir cinayet... Sıradan bir aşkın öyküsü nasıl çıkmaza girerdi? Ya sıradan sandığı aşk değilse? Adaletin bittiği yerde cinayet başlar. Ben Vicdan, bu da gelinliğimin kefene dönüşen hikayesi. UYARI; Gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası y...