Zaman hayatımızdan en çok giden şeydi. Zaman gider sende arkasından öylece bakarsın, zaman gelir sen zamandan geride kalırsın. Hayatım boyunca bu döngü de dönüp durdum ve öyle devam edeceğimden eminim. Hayatım bi'hayli değişmiş artık eski benden geriye bir şeyler kalmamıştı. Mesela artık ağlamıyordum, bir şey ya da bir kişi üzerinde çok fazla düşünmüyordum. Ağladım ne oldu, düşündüm ne oldu? Hep ben kaybettim, yaralandım ya da yaraladım. Sürekli zarar ziyan olmaktan sıkıldım, artık ne oluyorsa onu yaşayacaktım.
"Bu olaydan hiçbir şey anlamadım." Yıldız önündeki dosyaları çatık kaşlarıyla bakarken gülüp önüme çektim.
"Benim sinirimi bozan Yiğit'in basit bir kıskançlık yüzünden böyle bir şey yapmayacak olması yani bunun altında bambaşka şeyler dönüyor."
"Bu Yiğit'i ne kadar tanıyorsun?" omuz silktim.
"Nefret edecek kadar."
"Yiğitle konuşmayı düşündün mü?" çok düşünmüştüm fakat o dangalak herifin bana bir şey söyleyeceğini sanmıyordum.
"Böyle bir şeyi yapmam çünkü asla bana bir şey anlatmaz." Yıldız sustuğunda dosyayı bir kere daha okudum sanki okuyunca bir şeyler değişebilirmiş gibi..
"Bir şey soracağım ama tepkinden korkuyorum." dosyadan gözlerimi ayırmadım.
"Bu kez harbiden bitirdiniz mi?" bitirmek? Başlanmamış bir şey nasıl biterdi?
"Bitecek bir şey yok Yıldız sadece artık birlikte çalışmıyoruz hepsi bu." dıştan söylerken ne kadar da kolay görünüyordu oysa yaşarken bitiriyordu.
"Hadi ama Vicdan aranızda bir şeyler geçtiğini inkar edemezsin."
"İnkar etmiyorum yok diyorum. Bilmiyormuş gibi yapmasana Yıldız, benim artık bir erkekle bir şeyler yaşamam çok zor. Kim kendine dokunulunca korkan bir kadını sevmek ister ki?" gözlerini önüne düşürüp hatasını anladığında dosyayı kapattım. Haklı olduğumu çok iyi bilse de dosttu işte her zaman iyiliğini isteyen bir dost.
"Ben inanıyorum Vicdan bir gün seni biri öyle bir sevecek ki asıl o dokunmaya korkacak. İşte o zaman yanında durup bu ana şahit olduğum için kendimi ödüllendireceğim." dediklerine tebessüm etmeden geri duramadım. Öyle bir gün olursa eğer benim miladım olurdu.
"Benim gitmem gerekiyor arayı bir daha çok açma." Yıldız'ı uğurladıktan sonra boş evde salonun ortasında ayakta kalakaldım. Yıldız'ın cümleleri sürekli kulaklarımda uğulduyor göğsümde bir noktayı sızlatıyordu. Öyle biri olabilir miydi? Severken korkacak? Eğer varsa lütfen şimdi gelmesin çünkü onu fark edemem ve bu benim kaybım olur. Telefonuma gelen bildirim sesiyle salonun ortasından dikilmekten vazgeçip masaya ilerledim.
Gönderen; 054** *** ***
Eski defterleri açmayacaktın.
Mesaja ve numaraya ahmak ahmak bakarken anlamlandırmaya çalışıyordum. Neyden bahsediyordu? Yoksa babamın ölümüyle ilgili yine bir şeyler mi dönüyordu? Yüksel'in adamları ya da başka ortakları olabilir miydi? Bir bildirim sesiyle daha yeni gelen mesaja baktım.
Baban değil, yaralı gelin ;)
Ve kaldım. İki kelime düşüncelerimi, kalbimi durdurmaya yetti. Titreyen ellerimle numaranın üstüne tıklayıp vazgeçmeden kulağıma götürdüm.
"Aradığınız numara kullanılmamaktadır."
Gerisini duymadım dinlemedim. Daha bir dakika önce mesaj atmışken hat hemen nasıl sistem dışı olmuştu? Bunu yapan Çakır olabilir miydi? Eğer oysa bildiğim tüm doğruları yıkıp onu diri diri gömücektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Cinayet
AzioneSessiz bir cinayet... Sıradan bir aşkın öyküsü nasıl çıkmaza girerdi? Ya sıradan sandığı aşk değilse? Adaletin bittiği yerde cinayet başlar. Ben Vicdan, bu da gelinliğimin kefene dönüşen hikayesi. UYARI; Gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası y...