" Ne düşünüyorsun ?" Tavana bakmayı kesip uzandığı koltuktan beni izliyordu. Salondaki sessizliği bozan pembe olmuştu. Korkmaya başladığını, burada olmak istemeyip bir sahil kasabasında yakışıklı bir çocukla tanışmayı hayal eder gibiydi. Titrekti sesi. Ürkmesini her ne kadar belli etmese de benden dahi korktuğunu gözlerinden anlayabiliyordum. Pembe her zaman sadece masum bir kız çocuğuydu benim gözümde ve asla büyümeyecekti." Çizgi filmleri. Çocukluğumdaki tek renkli anılar onlar galiba. Hayatım boyunca Tom'un jerry' i yemesini bekledim. İşte asıl derin mevzu bu, biliyor musun pembe?" " Pek anlamadım galiba".
"Eğer iyi bir aile ve iyi bir çocukluk dönemi yaşasaydım, onların aslında birbirleriyle uğraşmaktan zevk alıp eğlenen bir dost olduklarını kabul ederdim. Fakat etmedim. Babam sürekli annemi dövdüğü için bu hayatın bir savaş olduğunu ve her zaman güçlü tarafın kazanacağını sekiz yaşında öğrendim. Yaşıtlarımın eğlenerek izlediği çizgi filmi, ben dişlerimi sıkarak izlendim. İzlerken içimdeki öfkeye ve hırsa sahip çıkamıyordum. Her bölümün sonunda farenin parçalara ayrılmasını ve kedinin onu afiyetle yemesini bekledim. Depresyona tam sekiz yaşında girdim Pembe, anlıyor musun...?"