senle biz sadece geceleri okunan ürkütücü bir masaldık. fakat masallar hayatta kalmaz ki. sana anlatamadığım buydu. baksana bi şu halime. görmüyor musun irtifa kaybediyor gençliğim. sahi biz nasıl bu hale geldik? nasıl dönüştü aşkımız cinnete? hatırlıyor musun o gece derini yüzmeye geldiğimde "ağzım olmaz, ben onunla yalan söylüyorum" demiştin bana. kıyamamıştım. gerçi ben hala anlamıyorum o kalbin benden sonra nasıl başkasını sevebildi. hani katiller bir cinayet aletini sadece bir defa kullanırdı? ömrümün üstüne geçmişim dökülmüş, ben bunu neyle silicem diye çırpınıp duruyorum bu aralar, daha yirmisindeyim. yanisi sevgilim ne dağ sikimde artık ne dağa küsen tavşan. yine de korkuyorum naylon torbalarda muhafaza edecekler diye cesedimi. çünkü anneme göndermeleri lazım beni. biliyorum annem uyuyamaz cesedimsiz. sende fark ettin de mi? ne zaman sana bir şeyler yazsam böyle dans ediyor sanki kelimeler. hangisini nereye koyacağımı karıştırıyorum. son noktayı allah koyacak demiştim bir keresinde dil bilgisi hocama, önemsiz bir hatıra işte... gülümsemeni izlemek için yanına gelirken avuçlarıma doldurduğum lunaparkı yıkman, neden son dakika haberi olarak çıkmadı televizyonda? boşversene sevgilim. sana beddualar etmek istemezdim inan. ama sen kör ve paslı bir testereyle budadın gençliğimi. daha sana çiçek açarsam gövdem kopsun... şimdi pişmanlık yaşadığını belirtmişsin bana yolladığın denizaltlarında. ha bana geri dönmüşsün ha suratıma patlamış frambuazlı pasta. ne ölün ölüme ne dirin dirime sevgilim. çünkü beni siktir et. artık bir yılan da biliyor koynunun kalabalık olduğunu.