işgal edilmiş bir şehir gibi kokmaya başladım. uzun zamandır hasretini çekiyorum kendimin. oysa musanın asası çatladı, sabretti. ibrahimi put sandılar, kırdılar kalbini ama yılmadı. keşke onlar gibi olsaydım. eskiden acı beni yıldıramaz derdim. sonra bir yarış atının en iyi arkadaşının kırbaç olduğunu öğrendim. annem anlatırdı; ben küçükken hep üçe kadar sayabiliyormuşum. sonraki rakam bi türlü girmiyormuş kafama. şimdi size tam dört tane tımarhane sayabilirim. işte hayattaki tek başarım...
artık insan öldürmeye iştahı kaçmış bir katilin bakışlarına benzetiyorum kendimi. öyle ruhsuz, öyle kemiksizim ki. elbette ben de suçluyum. hatta dünya döndüğünden beri suçluyum fakat allahım! ya bu gece gözlerimin altına iki tane hap koy rahat uyuyayım, kıyametin kopacağı yok! ya da daha hızlı döndür şu dünyayı...
son sürat gidilen yolda direksiyon hakimiyetimi kaybetmişken, sağımda oturan adam bana bir tabanca uzatmaya çalışıyor, mermisi yok. böyle rüyalar görüyorum aşkım. böyle rüyalar görünce sinirlerim atıyor birtanem. yıkadığımda geçmek bilmeyen bir kan lekesi var sanki ruhumda. korkuyorum bir gün beni ceset sanıp götürecekler diye. korkuyorum babam beni ihbar eder diye. bilirsin ödüm kopar ölülerden, bu yüzden aynaya bile bakamıyorum... hani ilerde bir benzin istasyonu var böyle tüm o karanlık yolları aydınlatan. ama yetişemiyorum. varamıyorum oraya. hiçbir şey silinmiyor baba! ne senin yüzün aklımdan, ne de bileklerimdeki kesikler tenimden...
şimdi hangi meydanda "benim içhastalığım kandırılmak" diye bağırırsam içeri tıkmazlar. oysa yirmi dört oldu yaşım, daha bir otel bile yakmadım. ne yani şimdi kendi krallığımdaki tek hareketim şakağıma dayayacağım bir silah mı olacak? çık aklımdan annem çok ağlar! çık aklımdan annem çok ağlar! çık aklımdan annem çok ağlar...