bütün şiirlerimi İstanbul'da yazdım sana. çünkü burası son öldüğüm balkon, etimde sağ kalan son bileğim, babamı yüzyıldır görmeyişim, çünkü burası, kanser hastası olduğunu öğrenen bir çocuğun sigaraya başlama arzusu...
bütün şiirlerimi sana yazdım diye dünyadaki tüm kadınlara mahçup hissediyorum kendimi. gerçi doğru insan var mıdır, bir şeyleri hak eden insan kalmış mıdır bilmiyorum. bana sorarsan o son peygamberden sonra iyi insan yaratmaktan yoruldu allah. dur hemen yargılama. çarpılmasaydım hiç yazar mıydım sana?
ne diyordum? bütün şiirlerimi İstanbul'da yazdım sana. sen asansörlü dairende rutubet kokusu nedir bilmeden uyurken, ben sabahın beşinde kandırılmış bir travestinin, gözyaşlarıyla doldurmaya çalışıyordum kalemimin mürekkebini. sabahın beşinde uyumayan her insan ağlar bitanem. bu arada sen hiç korkmuyor musun asansörden? ben mesela dokuzuncu kata bassam, sekizinci katta asansör duracak diye ödüm kopuyor. hayır bitanem. senin kurtarılmak dediğin şeyi, on beş sene önce babamın kapının arkasında hala asılı duran ceketinin cebinde unuttum ben...
bütün ömrüm seni affetmenin yollarını aramak ve arkandan küfür etmemek için dişlerimi sıkmakla geçiyor. kaç sene daha yaşarım bilmiyorum. aslında biliyor musun bizim kemal demişti. "olum sokak çocuğusun sen, senin karı plazalarda yaşıyor. olmaz" demişti. oysa hiç belli etmedim sana. tırnaklarımı kestim hep, hiç kir biriktirmedim içinde. mesela saçlarımı yana değil de geriye tarıyordum sana gelirken. gözlerimi bir kere bile kızarık görmedin. küfürlü konuşmadım, camiden çaldığım güzel kunduruları allah nasıl affeder bilmiyorum. uzun zaman oldu farkındayım. dargınım, galiba kırgın daha doğru olur. ben mi nasılım? beni tutan dostlarıma bırakın allah aşkına yığılayım diyorum. ama yine de sen beni, hep güçlü bir adam bil...