2.4

7.4K 455 70
                                    

Resim: Çiğdem

Telefonumun çalmasıyla bakışlarımı Deniz'in sırtından çekip arka cebimden telefonu çıkardım. Uygar arıyordu. Ben onları tamamen unutmuştum. Kafamı çevirip etrafa bakınınca onları bahçenin köşesindeki bir çardakta buldum. Çiğdem Uygar 'a duyamadığım bir şekilde kızıyor Uygar ise onu yatıştırmaya çalışıyordu. Hızla o  tarafa doğru ilerledim. Hala Deniz şokunu atlatamamıştım ama şu an daha önemli işlerim vardı. Çiğdem'i sakinleştirmem gerekiyordu.

Yanlarına vardığımda Çiğdem ağlıyordu. Kendime çekip ona sarıldıktan sonra Uygar'a döndüm.

"Yardımcı olduğun için sağol."

Önemli değil dercesine kafasını salladıktan sonra Çiğdem hızla benden ayrılıp Uygar'a baktı. Gözyaşları artık  durmuştu. Ama siniri hala geçmemişti.

"Senin yardımına  ihtiyacımız yok bizim. Kendimiz gayet de hallediyorduk."

Çiğdem'in sözleri üzerine Uygar bir şey demeden öylece durdu. İkisinin arasında uzun bir bakışma geçince burada olduğumu hatırlatmak istercesine öksürdüm. Çiğdem utanarak kafasını başka yöne çevirirken Uygar bana hafifçe gülümseyip el sallayarak yanımızdan ayrıldı. Şu an kesinlikle emindim. Bu iksinin arasında bir şeyler vardı. Şimdiye kadar nasıl fark edememiştim?

Sinirle Çiğdem'e döndüm.

"Ayıp ettin farkında mısın?"

"Umrumda değil, yardımı gerekmiyordu."

"İnatçılık yapma. Ayrıca az önceki o bakışma neydi Çiğdem? Bu sefer kaçmayacaksın. Aranızda bir şeyler falan oldu değil mi?  Birbirinize sürekli düşmanca yaklaşmalar falan. Benim de bir boktan haberim yok anasını satayım. Hemen buna bir son verip her şeyi anlatıyorsun."

Söylediklerim üzerine  itiraz etmek için ağzını açtı ama haklı olduğumu bildiği için sustu. Onu oturtup yanına yerleştikten sonra konuşmasını bekledim.

"Ya Doğa, çok önemli  değil zaten."

"Hayır önemli ve arkadaşlar önemli şeyleri birbirlerinden saklamazlar. Seni dinliyorum."

"Ya tamam ama çok kızmanı istemiyorum."

"Tamam hadi kızmayacağım."

"Dokuzuncu sınıfın ilk dönemi, yeni tanışmıştık hatırlıyor musun? O zamanlar çok takılmıyorduk çünkü fazla samimi değildik. Yani birbirimizi fazla tanımıyorduk.  Öyle sadece  birlikte geziyorduk falan.
Uygar da bizim sınıftaydı. Çekingen biri değildi. İlk yılı olmasına rağmen sosyal ve popüler bir çocuktu.  Sınıf içindeki hal ve hareketlerine karşı sebepsiz bir sempati beslemiştim. Daha onu tanımıyordum bile. Ama yinede dikkatimi çekmişti. Bazıları gibi çok cıvık değildi ve gerektiğinde olgunluğunu gösterip ciddileşiyordu. Hoşuma gitmişti işte ne bileyim. Ondan etkilenmiştim. Sen bunu pek fark edememiştin çünkü dediğim gibi fazla samimi değildik."

O zamanlar gerçekten de hiç böyle bir şeyin olabileceğini düşünmemiştim. Çiğdem'i pek tanımıyordum ama ondan başka arkadaşım da yoktu o yüzden de birlikte gezmeye başlamıştık. Sonradan da gerçekten arkadaş olmuştuk.
Devam etmesini istercesine kafa salladım.

"Birkaç gün boyunca onu izledim uzaktan. Belki beni sınıfta fark edememişti bile. Hep arkadaşlarıyla takılıyordu. Bir gün- hatırlar mısın bilmiyorum- sınıfta bir kızın üzerine yanlışlıkla su dökmüştüm. O da ciyak ciyak bağırmıştı. Sınıftaki herkes suspus olup bize dönünce gelip kıza abartılacak bir şey olmadığını ve yanlışlıkla yaptığımı söyleyerek beni savunmuştu. O günden sonra ondan hoşlanmaya başladım. Sana da söyleyemedim. Utandım işte. Birkaç sefer karşılıklı konuştuk. Numaralarımızı verdik falan. Benden hoşlanabileceğini düşünmüştüm. Bana zaman ayırıyordu, beni umursuyordu falan diye. Bu yüzden de ona karşı hissettiklerim günden  güne arttı. Ama birkaç hafta sonra bir kız arkadaşı olduğunu  öğrendim. Sanki haddimeymiş gibi bir de yanına gidip onu azarladım. Aptal gibi ondan hoşlandığımı söyledim. Bunu duyunca bana o gözle yaklaşmadığını ve sadece arkadaş olmayı istediğini söyledi. Yine de bana karşı davranışlarını pek arkadaşça bulmamıştım. Muhtemelen ondan hoşlandığım için bana öyle geliyordu. Sonra da onunla iletişimimi kestim. Kız arkadaşı olacak beyinsiz Uygar'dan hoşlanmış olduğumu  öğrendiğinden beri beni rezil etmeye falan çalışıyordu.  Salak salak hareketler yapıyordu. Sanki onun için bir rakiptim. Uygar benden etkilenmemişti ki. Kendi kendine havaya  giriyordu."

O zamanları hatırlıyordum. O kızın Çiğdem'e neden bu kadar salak davrandığını anlayamamıştım ve açıkçası pek de sorgulamamıştım. Gerçekten de aptalmışım.

"Ben de dayanamadım. Aralarını bozdum. Ondan sonra düşmanlık başladı zaten. O dedikodu yaydı, ben sınava girmemesini sağladım derken uzayıp gitti. Gerisini  şu an biliyorsun zaten."

Kafamı sallayıp düşünmeye başladım. Uygar önceden belki  hoşlanmamış olabilirdi ama bunu tam olarak bilemezdik. Ayrıca şu an pek de öyle gözükmüyordu. Bu işe bir el atmam lazımdı.

"Onun şu an senden hoşlanmadığı ne malûm?"

"Doğa yürü git ya. Öyle bir şey olamaz."

"Bilemeyiz canım."

"Hem olsa bile artık umrumda değil. Ona karşı bir şey hissettmiyorum"

"Yeme beni gerizekalı. Nasıl bakıştığınızı gördüm. Özellikle de  sen, yedin bitirdin çocuğu. Şimdi karşıma geçmiş 'Bon ono korşo bor şoylor hossotmoyorom' diyorsun. Saçma sapan uydurup durma."

"Of Doğa git ya"

"Bu arada hazır dertleşme vakti gelmişken söylemem gereken bir şey var."

Merakla anlatmamı bekledi.

"Deniz  değişmiş."

Anlamamış bir şekilde bakarken  ona artık şapka takmadığını ve bir kızla yüzyüze konuştuğunu anlattım. Ve o anda kafama dank etti. O kızla orada resmen flörtleşiyor gibi duruyordu. İçimdeki Doğa kıskançlık krizi alarmını vermeye başlamışken giderek sinirlenmeye başlamıştım. O kız kim oluyordu ya? Yok cilveli cilveli gülmeler falan. Bunu sinirinin verdiği güçle ayağa  kalkarak kedi gibi cırlamaya başladım.

"Yalnız  ben o kızı yolarım. Sen kimsin ya? Sen kimsin? Deniz ile ilk ben konuştum. Onu ilk ben gördüm. Bir bok yapamaz o gerizekalı. Bir şeyler düşünmemiz lazım."

"Evet Doğa, bir kendine gel artık. Deniz'e  saçma sapan trip atıp girdiğin o  depresyon havalarını bırak artık. Bundan sonra ne olacaksa olsun. İsterse seni gördükten sonra gitsin. Sen savaşırsan hiçbir şey kaybetmezsin. Bu erkekler hep aynı zaten. Ama bundan sonra öyle kalp kırıp  gitmek falan yok. Artık biz de savaşacağız. Onlara iyi bir ders verip güçlü olduğumuzu göstereceğiz. "

Benimle birlikte ayağa kalkan Çiğdem oldukça kararlıydı. Ben ise bir noktaya takılmıştım. Sorarcasına tek kaşımı kaldırarak  sırıttım.

"Onlar?"

Kırdığı potu fark eden Çiğdem utandı ama laf ağızdan çıkmıştı  bir kere. Hala Uygar'dan hoşlanıyordu işte.

"Hala çocuktan bal gibi hoşlanıyorsun işte neyin kafasındasın?"

"Tamam ya şu konuyu kapatalım."

Onunla dalga geçmeye devam edecekken telefona gelen bildirimle kaşlarımı çattım. Acele hareketlerle cebimden çıkardıktan  sonra gördüklerimle şokla Çiğdem'e baktım.

Deniz: madem konuşmak istemiyorsun bundan sonra oyunları ikili oynayacağız kedicik dikkatli ol.

Anonim&iddiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin