2.7

7.8K 579 398
                                    

Kısa hikayede 6  gittikçe büyüyoz  saolun :)

Resim: Uygar

Elimdeki çikolatayı hırsla yerken sıkıntıyla ofladım. Dün Deniz ile otobüste çarpıştığımızdan beri mutluydum ama bu pek de uzun sürmemişti. Okula geldiğim an yine Deniz'in o kızla  konuştuğunu görmüştüm ve kan beynime sıçramıştı.

O bana aitti. Bunu kendisine de söylemiştim ve karşılığında kanıtlamamı istemişti. Fakat elimden gelen tek şey somurtarak  onları izlemekti. Zaten sabahtan beri aynı şeyi yapıyordum ve artık bıkmıştım. Onların gülüşerek konuşmalarını izlemek beni sinir ediyordu.
Hem ne yapabilirdim ki? Artık beynimde fikir tükenmişti ve durum giderek kötüleşiyordu.

Çiğdem' e soracak olsam son zamanlarda onun da kafası karışıktı. Yine de dönüp dolaşıp tekrar ona danışacağımı biliyordum. En yakın arkadaşımdı sonuçta. Bir şeyler karıştırmadan önce daima birbirimize sorardık. Bu işler böyleydi.

"Çiğdem"

Uğraştığı telefondan kafasını kaldırmadan cevap verdi.

"He?"

"Bir fikir ver bana. Deniz'i şu kızdan uzak tutmam lazım. Onun benim olduğunu kanıtlamam lazım. Ama aklıma bir bok gelmiyo. Ne yapçam?"

"Yap işte bir şeyler."

Sinirle baktım. Beni dinlemiyordu.  Oysa konunun Deniz ile ilgili olduğunu duymuş olsaydı  direk dedikodu pozisyonuna geçmişti bile. Ama hanımefendinin umrunda bile değildim. Aklıma gelen şeyle sinsice sırıttım.

"Şu sana bakan çocuk,Uygar değil mi ya?"

"Hani nerde?"

Telefondan hızlıca kafasını kaldıran Çiğdem'e gülümsedim. Bir süre kafasıyla Uygar'ı aradı. Sonunda gerçek olmadığını anladığında kızgınca bana baktı. Tamam, yaptığım pek hoş değildi ama beni dinlememişti.

"Üf Doğa bravo sana."

"Ne yapayım dinleseydin."

"İyi tamam ne oldu anlat hadi."

"Benim şu Deniz'e artık bazı şeyleri kanıtlamam gerekiyor."

İmayla kurduğum cümleye karşılık sırıtınca kastettiğim şeyi anladığını fark ettim. Bu konudan önceden de bahsetmiştim. Tabi ki anlayacaktı!

"Ya dert ettiğin şeye bak. Bizde çare tükenmez. Benim aklımda var bir şeyler."

Son cümleyi göz kırparak kurunca yine aklından tehlikeli bir şeyler geçtiğini anladım. Bu kız cidden çok fenaydı.
Merakla devam etmesini beklerken kafasını yaklaştırarak anlatmaya başladı.

O sırada görüş açıma bize doğru bakan Uygar'ın gelmesiyle şaşkınca Çiğdem'i dürttüm.

"Çiğdem, Uygar buraya bakıyor."

"O bir kere olur canım. Anlamadım mı sanki?"

"Ya valla bak, yemin ederim bakıyor. Hatta şimdi buraya doğru geliyor. Bir şeyler yap. "

Tedirgince kafasını baktığım yöne çevirince o da bize doğru gelen   Uygar'ı görmüş oldu.
Bize selam verdiğinde ben gülümserken Çiğdem utangaç bir şekilde kafasını önüne eğdi. O sırada Uygar'ın derin bir şekilde ona baktığını fark edince sırıttım. Çiğdem de kafasını kaldırınca bakışmaya başladılar. Ardından Uygar tekrar kafa sallayıp giderken Çiğdem de aynı şekilde karşılık verdi. Çocuk tamamen gidince gördüklerimin etkisiyle şok olmuş bir şekilde gülümsedim.

"Yani siz de bir bakmışsınız yemin ediyorum. Çocuğu gözlerinle yedin be!"

"Doğa!"

Uyarıcı ses tonundan sonra güldüğünü görünce yine gülümsedim. Bunlar çok tatlıydı be!

***

Planı gerçekleştirme düşüncesiyle annemden akşam Çiğdem' de kalmak için izin istemiştim. Şu aralar pek ders çalışmadığımı söyleyip azarladıktan sonra birlikte ders çalışacağımızı söyleyince kabul etmişti. Böyle bir fırsat bir daha gelmeyebilirdi o yüzden bu işi bugün halletmeliydik.

Okuldan çıktıktan sonra birlikte durağa doğru ilerledik. Deniz ortalıklarda görünmüyordu. Sanırım başka bir otobüse binmişti.

Yol boyunca heyecanla olacakları hayal etmiştim. Tam olarak bir şeyleri kanıtlamış olmuyordum belki de. Ama sonuçta yapabileceklerimi görmesi benim için önemliydi.

İneceğimiz yere gelince düğmeye bastım ve birlikte aşağı indik. Umarım boka batırmazdım.

Birlikte kafeye girdiğimiz an üstümüze sıcaklık gelmişti. Burası dışarıdan çok daha iyiydi. Resmen mayışmıştım.

"Çabuk olmamız lazım. Deniz ortalıklarda görünmüyorken halledelim şu işi."

Kafamı sallayıp Çiğdem'in yöneldiği masaya oturdum.

Çantamdan gerekenleri çıkarınca artık hazırdım.  Sanırım Deniz hala gelmemişti ya da arka kısımdaydı. Bu işime geliyordu.

Yanımıza garsonun gelmesiyle etrafa bakınmayı kesip ona döndüm. Elindeki menüleri önümüze bırakarak sordu.

"Ne alırdınız efendim?"

Elimle menüyü kapatarak cevap verdim.

"Aslında biz bir arkadaşı görecektik gelmişken. Burada çalışan bir personel."

Garson beklentiyle suratıma bakarken adını söylemediğimi anladım. Heyecandan kafayı yemiştim.

"Deniz,Deniz Özer."

"Tamam efendim ben arkadaşı hemen gönderiyorum."

Minnetle  adama bakarken gülümseyip yanımızdan ayrıldı. An bu an diyip çantamdan çıkardıklarımı masaya gözükecek bir şekilde yerleştirdim.

"Hadi Doğa, çocuk her an gelebilir."

"Tamam tamam hallettim. Çıkalım hadi."

Hızlı adımlarla hatta koşa koşa kafeden ayrıldık. Gerisi artık buzdolabına kalmıştı. Umarım ters bir şey olmazdı.

***

Hırkasının kapşonunu kafasına geçirir geçirmez dışarıya çıktı genç çocuk. Hızla durağa doğru koşmaya  başladı. Geç kalmıştı. Proje  için hocayla konuşurken saatin kaç olduğuna dikkat etmemişti ve bunun sonucunda işe geç kalmıştı. Umarım patronu çok kızmazdı . Bu işe gerçekten de ihtiyacı vardı.

Kısa süren bir yolculuktan sonra hızlıca inerek kafenin arka kapısından içeriye girdi. Bu sayede çok dikkat çekmeyecekti. Mutfağın olduğu kısma  yönelip önlüğünü aldı ve hızlıca giyindi. O sırada  patronu göz alanına girince tedirgin bir şekilde baktı. Oysa adam sadece saatini gösterip eliyle çabuk olmasını işaret etti. Çocuk rahatlamış bir şekilde mutfağa yönelecekken  birinin ona seslenmesiyle  duraksadı.

"Deniz, müşterilerden biri seni soruyor. 12 numaralı masa. Çabuk ol hadi."

Duruma anlam veremeyerek ilerledi. Kim onu sormuş olabilirdi ki? Umursamaz babası mı? Sanmıyordu, o adamın daha çalıştığından bile haberi yoktu.

12 numaralı masanın boş olduğunu görünce  şaşkınca birilerine soracak iken masanın üzerindeki  küçük  figür dikkatini çekti. Masaya yaklaşıp gri kedi figürünü eline alırken artık bir şeyler tahmin edebiliyordu. Yanındaki notu açıp okumaya başladı.

"Şimdiye kadar sana en çok yaklaşan, çalıştığın yeri bile bilen tek kişiyim. Bu benim olduğunu göstermek için yeterince iyi bir sebep değil mi sence? Düşün derim;)

Genç elinde olmadan gülümsedi ve kedi figürüne tekrar baktı.

"Sen çok fena bir kedisin Doğa. Hem de çok fena..."





Anonim&iddiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin