Elimde hala dumanı tüten kahveyi kızarmış burnuma yaklaştırdım ve bir yudum aldığım gibi suratımı buruşturarak geri çektim. Bir zamanlar her sabah içtiğim, müptelası olduğum kahvenin şu an tiksindirici gelmesi kadar saçma bir şey yoktu. Üstelik o zaman kantindeki o kalitesiz karton bardaklardan içiyordum ve şu an elimdeki çok daha güzel bir bardakta olmasına rağmen asla aynı tadı vermiyordu. Bunda filtre kahveye alışmamın da payı büyüktü ama arada o kantinden içtiğim paketli kahveyi de özlemiyor değildim. Şu an elimdekinin fiziksel olarak hiçbir farkı yoktu ama bazı şeyler ne kadar aynı kalsa da verdiği hissiyat zamanla değişebiliyordu ister istemez.Aklıma gelen anılarla birlikte gülümsedim. Çiğdem ile ilk teneffüs kantinde oturup Uygar ile ilgili konuşmayı, dedikodu yapmayı özlemiştim. Şu an istesem onunla görüşebilirdim. Benimle birlikte o da İstanbul'da üçüncü tercihine girmiş, tam burslu işletme okumaya başlamıştı. Üstelik kampüslerimiz de yakındı. Bu yüzden birlikte ev tutmaya karar vermiştik fakat şu aralar o kadar yoğunduk ki ailelerimizle bunu konuşmaya fırsat olmamıştı. Ben okuluma yakın küçük bir evde kalıyordum. Çiğdem ise üniversitesinin yurdunda kalıyordu. Evim minik olmasına rağmen ikimize de rahatça yeterdi. Yakın zamanda görüşemediğimiz için bu konuyu da düzgünce konuşamamıştık. Onu aynı şehirde olmamıza rağmen gerçekten çok özlüyordum.
Bizim aksimize Uygar ilk tercihini tutturmayı başarmıştı ve şu an birinci sınıf bilgisayar mühendisliği okuyordu. Uygar'ın okulu karşı tarafta olduğundan dolayı çok olmasa da sık sık görüşmeye çalışıyorlardı. Onlar adına mutluydum. Burada hala biraz yalnızlık hissediyordum ama artık alışmıştım.
Deniz ise, açıkçası bilmiyordum. O mesajı aldıktan sonra her yerde onu aramıştım. Çalıştığı yere bakmış, ev adresini alıp evine gitmiştim fakat işten ayrılıp tahmin ettiğim gibi de taşınmıştı. Ev sahibinin de nereye gittiği ile ilgili bir bilgisi yoktu. Ailesine, üvey babasına bir türlü ulaşamamıştım. Adam gerçekten de biraz para dışında onunla iletişimini kesmiş gibiydi. Kuzeni Ayça dışında ondan haber alabileceğim kimse kalmamıştı ve ona da gidip sorduğumda hiçbir şey bilmediğini anlamıştım. Öylece gitmişti herkesten habersiz.
En sonunda pes etmiştim. Tüm yazımı arkadaşlarımla gülüp eğlenerek geçirmek yerine onu arayıp arkasından ağlayarak geçirmiştim ve bu çok dokunuyordu. Sonucunu bile bilmiyordum. Sınava bu kadar az zaman kala nasıl böyle bir dikkatsizlik yapmıştık aklım almıyordu. Bir de o kafayla sınava girmişti. Üstelik sırf beni düşündüğü için bu mesajı sınavdan sonra atmış ve sınava kadar kafam rahat etsin diye her şey yolundaymış gibi davranmıştı. Her zamanki gibi fedakardı. Onun yerinde ben olsam böyle bir şeyi duyduğum gibi etrafı yıkardım. Onu, iddiayı bilen diğer herkesi... Fakat o susmayı seçmişti. Bu olaydan sonra iddia meselesini ona daha önce söylemediğim için çok pişman olmuştum ama artık iş işten geçmişti. Her ne kadar iyi niyetli olsa da konuşmama fırsat vermeden çekip gitmesi de çok koymuştu. Bir açıklama bile yapamamıştım. Evet, her şey iddiayla başlamıştı ama ben onu seviyordum. Bu yetmez miydi?
Numarasını da değiştirmişti. Dolayısıyla elim kolum bağlı kalmıştım öylece. Koca bir yıl geçmesine rağmen onu hala unutamamıştım ama artık üniversite falan derken içimdeki bıraktığı yara biraz olsun hafiflemişti. Onu bir daha göremeyeceğimin farkındaydım, bu yüzden artık üzülmeyi bırakıp kendi hayatıma bakmaya karar vermiştim. Sadece hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını merak ediyordum. Çünkü eğer şu an hayatında mutlu değilse çok büyük vicdan azabı çekerdim.Elimdeki ağzına kadar dolu kahveyi kampüsün bahçesinde ,gözüme en yakın kestirdiğim çöp kutusuna attım. Parama da yazık olmuştu. Okulumu sevmeme rağmen kafesindeki satılan kahvelerle asla barışık olamamıştım. En iyisi evden getirmeliydim.
Omzumdaki çantayı düzelterek elimdeki malzemelerle birlikte kampüsümdeki kütüphaneye doğru ilerledim. Hava soğuktu. Bugünkü derslerim erken bitmişti fakat yapacak çok fazla işim vardı. Mimarlığı yazarken bu kadar zor olduğunu düşünmüyordum. Maket yapmayı, bir şeyler tasarlamayı seviyordum fakat beklediğimden çok daha yorucuydu. İlk tercihim olmasa da ikinci tercihimin ingilizce bölümüne girebilmiştim ve bir yıl hazırlık okuyup birinci sınıfa başlamıştım. Hazırlıkta oldukça rahattık fakat birinci sınıf işi biraz zorlamıştı. Başlayalı üç hafta oluyordu ve ben ona rağmen biraz bunalmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim&iddia
Short StoryAnonim: Aman be ne yaparsan yap!! Bu kullanıcıya mesaj gönderemezsiniz. Anonim: Keyfimizden yazıyoruz sanki! Bu kullanıcıya mesaj gönderemezsiniz. Anonim: Ben de meraklı değilim sana! Bu kullanıcıya mesaj gönderemezsiniz. Anonim: Sırf boktan bir...