"Ayça, Deniz'i gördün mü ya ?"
"Yok hayır. Ne oldu ki?"
"Sabahtan beri onu arıyorum da."
"Valla hiç görmedim bugün."
"Neyse tamam sağ ol."
Umutsuzca omuzlarımı aşağı indirdim. Öğlen arasına girmiştik ve Deniz ortalarda yoktu. Onunla sadece ilk dersten önce görüşmüştüm ve bir daha hiç görmemiştim. Telefonlarımı da açmıyordu. Bu işte bir terslik vardı. Deniz asla böyle bir şey yapmazdı.
Sıkıntıyla iç çektim. Bugün öğlen birlikte takılacaktık. Fakat Deniz ortalıkta yoktu. Çiğdem ile Uygar da birlikte yemek yemeye gitmişlerdi. Dolayısıyla tek başıma öylece kalakalmıştım. .
Belki de yalnız kalmak istemişti. Belki de yine ailesiyle ilgili bir sorun vardı. Onun için endişeleniyordum. Hem de fazlasıyla. Ve onu kırmaktan deli gibi korkuyordum. Çünkü duygusal ve hassastı. Ayrıca tanıdığım en naif insanlardan biriydi. Bu yüzden de başına kötü bir şey gelsin istemiyordum. Üstelik iki gün sonra hayatımızın sınavı vardı. Ve bir sorun olmadığı sürece Deniz beni hayatta habersiz ve tek bırakmazdı. İçimden bir şey olmadığına dua ederek binaya ilerledim. Aranın bitmesine çok az kalmıştı.
...
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz..
"Açmıyor mu?"
Alt dudağımı dişlemeyi bırakıp dolu gözlerimle Uygar'a döndüm.
"Ulaşılamıyor."
Sesim titriyordu, çünkü ağlamak üzereydim. Okul biteli yarım saat olmuştu ama Deniz hala ortalıkta yoktu. Telefonlarım ulaşılamıyor, mesajlarım iletilmiyordu. Dolayısıyla ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Okulun bahçesinde oturmuş salak gibi bekliyorduk. Hayatımda ilk defa biri için deli gibi korkuyordum.
"Polisi falan mı arasak?"
Çiğdem 'in sorduğu soru üzerine Uygar'a döndüm. Şu an aramızda en sağlıklı düşünebilen kişi oydu.
"Arama yapmaları için ailesinin müracaat etmesi gerekiyor güzelim. O yüzden biz bir şey yapamayız."
"Peki ailesine nereden ulaşabiliriz?"
Sessizliğimi bozmam sonucu ikisi de bana döndü. Oturduğumuzdan beri ayakta tur atmaktan başka hiçbir şey yapmamıştık.
Uygar cevap vermek için ağzını araladığı sırada Çiğdem kapıya doğru bakıp bağırdı.
"Deniz geliyor."
Ve bununla birlikte ikisi de ayağa kalkıp hızlıca arkama doğru koştular.
Ben ise öylece kalıverdim. Ona bakmaya cesaret edemiyordum çünkü onu gördüğüm an deli gibi ağlamaya başlayacaktım. Fakat uzaktan konuşma seslerini duyunca bakışlarım istemsiz arkama çevrildi.Saçları dağılmıştı ve yorgun görünüyordu. Beyaz teni daha da bir soluklaşmıştı. Gözgöze geldiğimiz an buruk bir gülümsemeyle Çiğdem ile Uygar'ı arkasında bırakıp bana doğru ilerledi.
Kendimi tutmakta giderek daha da güçlük çekerken ağlamaya başladığımı fark ettim. Gözyaşları hızlıca akıp gidiyordu yanaklarımdan.
Yanıma gelip gözyaşımı silmeye yeltendiği anda bir anlık sinirle elini ittirip bağırmaya başladım."Bırak, dokunma bana!"
Yüzünde şaşkınlık ifadesi oluşurken bozuntuya vermeden bana yaklaşmaya çalıştı.
"Doğa-"
"Git, uzak dur benden! Ne yapmaya çalılıyorsun sen? Ne kadar korktuğumuzun farkında mısın?"
"Doğa sakin ol-"
"Ben burada üç saattir senden bir haber almaya çalışıyorum. Üç saat! Elim kolum bağlı bir şekilde öylece bekledim. Bu ne demek biliyor musun sen?"
Derin bir nefes alıp saçlarımı yüzümden çektim.
"Ya benim sana bir şey olacak diye ödüm kopuyo gerizekalı! Sen hala gelmiş bana sakin ol diyorsun."
Artık beni yatıştırmaya çalışmayı bırakmıştı çünkü bağırışlarım yavaş yavaş hıçkırıklarımla dönüşmüş, yere oturup ağlamaya başlamıştım.
Yanıma gelip çömelene kadar sadece ağladım. Elini uzatıp yanağımdaki yaşları sildi. Bu sefer itmedim. İtemedim. Ardından kafamı omzuna bastırıp kollarını sırtıma doladı. Sanki ilk karşılaşmamızı tekrar yaşıyorduk. Yine aynı yerde, aynı şekilde. Ben yine ağlıyordum ve o yine gözyaşlarımı silmişti.
Bir süre ben hıçkırmayı bırakana kadar saçlarımı okşayarak bekledi. Sakinleştiğimi hissettiği an yavaşça ayrıldı benden. Yüzü yüzüme bakıyordu ama kolları hala sırtımdaydı.
"İyi misin?"
Kafamı salladım.
"Özür dilerim Doğa, babam aradı ve acil gitmek zorunda kaldım. Telefonumun da şarjı bitti. Seni üzmek istemedim."
Benimle böyle konuştuğu zaman ona karşı olan tüm gardım yerle bir oluyordu. Ve o an o parlak mavi gözlerinde pişmanlığı gördüm. Üzüntüyle karışık pişmanlık. Sinirim hafiflemişti.
"Bir daha sakın habersiz gitme."
"Gitmem."
Ardından beni yerden kaldırıp bizi izleyen iki çift göze döndü.
"Oğlum ödüm bokumuza karıştı ya. "
"Ay evet enişte kız öldü burada."
"Tekrar hepinizden özür dilerim. Böyle olacağını düşünemedim."
"Tamam, gidelim hadi. Annemler merak edecek."
Uygar ile Çiğdem önden giderken biz Deniz ile arkalarından ilerliyorduk. Deniz bir değişikti. Her ne kadar bana bakıp gülümsese de bir sorun olduğunu anlayabiliyordum.
"Deniz, bir sorun mu var?"
"Hayır güzelim. Sorun falan yok."
Bunu söylerken gözümün içine bakmamıştı. Kesinlikle bir sorun vardı. Büyük ihtimal babasıyla arasında bir gerginlik olmuştu ama üstüne de gitmek istemiyordum. Elimi cebimden çıkarıp elini tuttum.
"Ne olursa olsun yanındayım. Sen anlatmasan da. Tamam mı?"
Tekrardan burukça gülümseyip önüne döndü. Ben de bir kere daha hayatımda böyle bir insan olduğu için şükrettim.
Bu kadar geç kaldığım için kusura bakmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim&iddia
Short StoryAnonim: Aman be ne yaparsan yap!! Bu kullanıcıya mesaj gönderemezsiniz. Anonim: Keyfimizden yazıyoruz sanki! Bu kullanıcıya mesaj gönderemezsiniz. Anonim: Ben de meraklı değilim sana! Bu kullanıcıya mesaj gönderemezsiniz. Anonim: Sırf boktan bir...