33.Bölüm

179 25 0
                                    


Dışarı çıkınca şehir merkezindeki festival alanına gittik, önümüzdeki hafta açılacak ama ben şimdiden görmek istedim. Festival zamanı burası çok hareketleniyor ve kalabalığın neşesi o kadar iyi hissettiriyor ki... Bir süre dolaştktan sonra Philipe ilerideki handa oturmayı teklif etti, dediğine göre çok üşümüşüm bir çorba ya da başka sıcak bir şey içsem iyi olurmuş.Bense üşüdüğümü hissetmiyordum.

"Ellerin buz gibi oldu."dedi hal-i hazırda tuttuğu elimi öpüp "Üşüdüğünü nasıl hissetmezsin."

Hana girdiğimizde Philipe beni şöminenin önüne oturtup sipariş verdi. Handaki bir grup kadın bana baktıktan sonra kendi aralarında konuşmaya başladı en sonunda da birisi yanıma geldi.

"Barones, bize katılma şerefini bahşeder misiniz?"

Kızın kim olduğunu çıkartamamıştım ve beni tanıması biraz garipti.

"Saraydaki nedimelerdenim hanımefendi."diye açıkladı, artık bakışlarım kendimi nasıl ele verdiyse. "İsmim Chozet. Biliyorum aslında bunu teklif etmem pek uygun değil ama sarayda olmayınca nedense eşitmişiz gibi hissettim."

Bürokrasi ve onun saçma sınırları... O sınırlar olmadan bu dünya daha çekilir olurdu.

"Memnun oldum matmazel, rica ederim, lütfen kendinizi benden aşağı görmeyin. Hepimiz eşitiz elbet. Teklifiz için de teşekkür ederim yalnız ben buraya eşimle geldim ve yalnız vakit geçirmeyi planlamıştık. Ne yazık ki teklifinizi reddeceğim."

Kız karşımdaki koltuğa oturdu.

"Sizin arkanızdayız Barones... Tüm kadınlar olarak..."

Bunu neden söylediğini tahmin edebiliyordum ama inanmak istemedim. Derin bir nefes aldım.

"Siz neden bahsediyorsunuz?"

"Kimse sevmediği birisiyle olmamalı."diye fısıldadı, sanki gizli bir şey söylüyormuş gibi... "Siz kalbinizi dinliyorsunuz ve bu ilham verici."

Sinirlerimi tutamadım artık, bu kadar mı dillenmiştim yani, beni tanımayan kişiler de mi benim dedikodumu yapıyor.

"Siz ne diyorsunuz!"diye çıkıştım "Ben kocamı seviyorum! Söylenenler tamamen yalan!"

Chozet tam bir şey söylecekken arkama bakıp ayağa kalktı.

"Ben gideyim, size günler Barones.Baron..."

Philpe yanıma otururken kız da gitti. Sinirden başıma ağrı girmek üzereydi.Başımı ovuşturdum. Bu konuşmayı Philipe'e anlatmadım anlatsam üzülecek.

Gelen çorbayı içtikten sonra içimin ısındığını hissettim.

Şatoya döndüğümüzde annemin faytonunu gördük. Elimden geldiğince hızla içeri girdim. Kapıda Alix ile karşılştım.

"Anneniz az önce geldi."dedi "Salonda şu anda..."

Salona gittim, annem pencereden dışarı bakıyordu.Ayak seslerime arkasını döndü.

"Hoş geldin anneciğim."sıkıca sarıldım. "Gelmene çok sevindim."

"Ben de burada olduğuma memnunum." diye gülümsedi annem. Eliyle karnımı sevdi.

"Sen ve torunum iyi misiniz bakalım?"

"Evet iyiyiz." Annem dokununca kıpırdandı, sanırım annemi çok sevecek bebeğim.

21 Aralık

Bugün neredeyse tamamen yatak istirahatindeydim, karnım gerilmeye başladı, sancılarım da var. Sanırım bebeğimiz her an doğacak.

27 Aralık

Üç gün önce doğurdum! Üç saat süren sancıların ardından o kadar güzel bir canlı doğdu ki... Kucağıma ilk kez aldığımda bu minicik şeyin benim bebeğim olduğuna inanamadım. O kadar muhteşem bir şey ki... Philipe odaya girdiğinde hala inanamayan bir şekilde bebeğimize bakıyordum. Philipe yanıma geldi. Beni öpüp bebeğime baktı.

"Çok güzel değil mi?"diye mırıldandım "Bizim bebeğimiz..."

"Kesinlikle çok güzel..." Yanağımı öpüp gülümsedi "Sana benziyor..."

"Ama göz rengini senden almış." Ben ela gözlüyüm ama miniğimizin gözleri kahverengi...

"Evet ve sanırım bunun için ileride bana fazlasıyla kızacak." diye takıldı. İstemeden gülümsedim. Nedense büyüdüğünde buna memnun olacakmış gibi bir his var içimde.

Annem göz yaşlarını silip yanımıza geldi. Kızımız ağlamaya başladığından beri annem de mutluluk göz yaşları döküyordu.

"Bu güzel kıza ne isim koyacaksınız."

Benim için bu bebek mucize gibiydi,sihir gibi... Ve nedense o anda Fransız'dan ziyade İspanyol gibi düşündüm.

"Carmen..." dedim, sihir-sihirli anlamlarına geliyordu bu isim. Aynı anda Philipe de "Maria."dedi.

"Carmen Maria... Bence çok güzel bir isim."dedi annem "Ama ağzımın döneceğini sanmam Marie dersem lütfen kusura bakmayın."

Carmen oldukça uslu bir bebek ama akşam olunca neredeyse üç satte bir kalkmam gerekiyor, her seferinde gazı oluyor ya da acıkmış... Cande obur olacağını söylerken haklıymış. Şikayetçi değilim elbette, birlikte geçirdiğimiz anlar çok kıymetli. Minik kızımın suratını görmek tüm uykusuzluğa değiyor. Daha yazmak isterdim ama Carmen ağlamaya başladı, hoş bu kadar yazdığıma dahi şükr etmem gerek aslında.

1 Ocak

Yeni yıl! Dün babam bize geldi ve torununa resmen aşık oldu. Ne zaman vakit bulsa hemen Carmen'nin yanına gidiyor.. Babam da annem gibi Carmen ya da Maria diyemiyor Marie daha kolaymış. Kızım ismini ne kadar çabuk öğrenir şüpheliyim ama onu böyle seven bir ailesi olduğu için çok şanslı.

Dün akşam hepbiirlikte ailecek yemek yedik. O kadar özlemişim ki annemle babamla yemek yemeği... Philipe'nin ailesi biz evlenmeden iki yıl önce ölmüş, yemek bıyunca biraz durgundu ailesi burada olmadığı için olsa gerek. Yemek bittikten sonra belki kafası dağılır diye keman çaldırttım.

"Hayatım Carmen hazır uyumuyorken bize keman çalsana."dedim "Ne zamandır keman çalmanı duyamıyorum."

"Olur canım."

Philipe kemanını almaya odamıza gidince babam gülümseyip bana baktı

"Kim derdi ki benim deli dolu kızım evlenip çocuk sahibi olacak."dedi. Biraz alındığımı itiraf etmeliyim ama haklı da... Saraydaki hiç kimse benim biriyle evleneceğimi düşünmezdi.

Philipe kemanıyla gelince elimde olmadan gülümsedim. Philipe keman konusunda gerçekten çok yetenekli ama çok sık çalmıyor kemanını. Philipe keman çalarken ister istemez bana ilk kez keman çaldığı güne gitti aklım, o zamanlar ona ne kadar sinir olmuştum, evleneceğim adamın o olacağını söyleseler asla inanmaz "Belki dünyadaki son erkek o olursa... O da belki..." derdim hemen. Annemin sesiyle kendime geldim.

"Şuna bakın."dedi şefkatle kızıma bakıp "Marie uyudu."

Geçmişin İzi(Geçmişten Gelen-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin