"Pekala."diye araya girdi Dion "Sanırım ikinizin neşesini yerine getirmek bana kalıyor, tekrar amca olacağımı belirtmek isterim. Rosalinda hamile."
İlk başta ne diyeceğimi bilemedim, ister istemez Philipe'e baktım. Ne kadar şaşkın olduğu belliydi.
"Bu kadar kısa sürede beklenmiyor değil mi?"dedi Dion neşeyle "İlk duyduğumda ben de çok şaşırdım."
"Evet."dedim "Kimseye söylemezsen... Aynı zamanda dayı da olacaksın."
"Efendim?" bizdeki şaşkınlık şimdi onda da vardı. "Yani... Bunca aydan sonra mı?"
"Evet."dedi Philipe "Bize de sürpriz oldu."
"Tanrım!" Ayağa kalkıp neşeyle ikimize de sarıldı "Bu hayatımın en iyi üç günü olmalı. Sizi tebrik ederim!"
"Teşekkürler."diye gülümsedim "Şey... Bunu Jhan duymazsa..."
"Tanrım elbette!"Dedi Dion "Size söz veriyorum siz söylemediğiniz müddetçe ne babam ne Jhan ne de Rosalinda bu hamileliği öğrenecek."
Alix bir misafirimizin geldiğini söyleyince sohbetimiz kesildi ve gelenin Mösyö Gio olduğunu öğrendiğinde Philipe sinirli bir şekilde içeri girdi, onunla yalnız konuşmak istiyor olmalıydı ve kısa süre sonra da tekrar geri döndü.
"Ne oldu?" dedim yanımıza otururken.
"Önemli değil."dedi ama Mösyö ile konuşurken sinirlerinin tavan yaptığı belliydi. Ben de üstüne gitmedim.
15 Nisan
Philipe saraydan çağrıldığı için gitmek zorunda kaldı, neden bilmiyorum ama giderken gergin olduğu anlaşılıyordu. Philipe gittikten sonra ben de kahvaltı için şehire indim. Normalde evde kahvaltı yapmayı severim ama bugün dışarıda kuruvasanlı bir kahvaltı istedi. Hem Chloe de uğrarım diye düşündüm ne zamandır görüşemedik.
Şehir merkezine vardığımda bir anda burnuma gelen onca koku midemi bulandırdı bir ama her zamankinden daha çabuk toparladım. Gördüğüm ilk pastaneden içeri girip kuruvasan söyledim. Yanında kahveyle çok güzel oluyor. Pencereden kimi aceleyle giden kimi dedikodu yapan insaları izlemek tek başımayken yapmayı en çok sevdiğim şey. Bazen onlar hakkında fikir yürütüyorum elinde koca bir çantası var, hızlı yürüyor saat de erken olduğuna göre bankacı olabilir gibi... Ama bu sefer sadece bir kişi hakkında fikir yürütmüştüm ki biri masama oturdu. Başımı çevirince Mösyö Gio ile karşılaştım.
"Sizi burada göreceğimi düşünmezdim hanımefendi."Dedi gülümseyip "Hele de bu saatte."
"Değişiklik yapmak istedim."mümkün oldukça normal olmaya çalıştım ama Tanrı biliyor ya başarılı değildim.
"Size eşlik etmemde bir sakınca yoktur umarım."
Ben bir şey demeyince kahvemi getiren garsona siparişlerini verdi. Aksi gibi saraydan tanıdık bir iki yüzde pastanedeydi. Dedikodu çıkması an meselesi. Eğer öyle bir şey olursa bunu Philipe nasıl açıklarım bilmiyorum. Yiyeceklerimiz gelince yemeğe başladık.
"Baron normalde sizi yalnız bırakmaz."dedi mösyö "Bugün bir işi mi çıktı."
"Saraya çağırıldı."diye ağzımda geveledim "Normalde bugün izinliydi."
"Eşiniz şanslı bir adam."diye iç çekti "Sizin gibi bir eşi var üstelik Fransa'ya yerleşti."
"İspanya da oldukça iyi bir ülkedir."
"Ne yani İspanya'da yaşar mısınız barones?"
Bunu bu kadar garip sormuştu ki şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim.
"Elbette."dedim zar zor "Orası da artık benim de memleketim sayılır."
Bir şey demeden yemeğe devam etti.
Kahvaltıdan sonra Mösyö Gio'u bir şekilde atlatıp Chloe'in dükkanına uğradım. Zavallıcık müşterilere yetişeyim derken nevri dönmüştü. Beni fark etti elbette ama ancak müşteriler gidince yanıma gelebildi.
"Hoş geldin."dedi sarılıp "Kusura bakma müşteriler işte... Hemen yanına gelemedim."
"Lafı bile olmaz."diye gülümsedim "Sabahın bu saatinde bu kadar müşterinin olması garip ama iyi bir şey tabi..."
"Nadiren böyle olur. Sen otur ban sana bir şeyler hazırlayayım. Açsın değil mi?"
"Aslıda yeni kahvaltı ettim. Ama çay içerim."
"Kurabiyeyle birlikte değil mi? Hemen getiriyorum."
Chloe içeceklerimizi getirdikten sonra Chloe bir süre yüzüme baktı ve
"Elenor hamile olamazsın değil mi?"diye sordu. Resmen çayımı püskürttüm. O kadar şaşırdım ki...
"Nereden bildin?"dedim şaşkınlıkla
"Ne! Elenor Tell hamilesin ve bana bunu gelir gelmez söylemiyorsun öyle mi?"
"Özür dilerim."dedim hemen "Birazdan söyleyecektim."
"Ah Elenor!"diye iç çekti ardından yerinden kalkıp bana sarıldı "Tebrik ederim canım arkadaşım. Bu ufaklık sana da düke de uğur getirsin."
Chloe'nin dükkanından çıktığımda akşamüzeri olmak üzereydi. Faytona binip evime döndüm. Faytondan indiğimde bir misafirimin olduğunu fark ettim. Sarayın faytonuydu ama kimin olduğunu çıkaramadım. İçeri girdiğimde hizmetlimiz bir misafirimin olduğunu söylediç Yakım arkadaşımmış. Ben Cande diye düşündüm ama gelen kişi Aurora idi. Beni görünce hafifçe gülümsedi.
"Evlendikten sonra saray gelmez oldun."diye gülümsedi "Seni merak ettim."
"Teşekkürler. Ben de hepinizi çok özledim ama sarayı sevmiyorum biliyorsun."
"Biliyorum elbette. Ama kocan sarayda hayatım, seninde sarayda olman gerekir erkekler boş bırakılmaya gelmez."
"Ben kocama güveniyorum Aurora."
Aurora şaşırmış gibi gözlerini açıp hafifçe kırpıştırdı.
"Elbette şekerim ben barona bir şey demiyorum ama saraya gelen aristokratlar baronla fazla ilgileniyorlar. Hatta bir tanesi sırf baronu görmek için bugün saraya çağırttırdı baronu. Ben bilmen gerek diye düşündüm."
Ne diyeceğimi bilemedim. Aslında Philipe hatta onu çağırtan o kadaına kızgındım ama kızlığımı Aurora'dan çıkarttım.
"Ben kocama güveniyorum Aurora, eğer başka diyeceğin yoksa gitmeni isteyeceğim. Dinlenmek istiyorum."
Aurora bir şey demeden esalondan çıktı. Ben de odama gidip kitap okuyarak kafamı dağıtmaya çalıştım. Hatta hayatı boyunca dikiş dikmemiş ben dikiş dikmeyi denedim. Sırf bir eylerle meşgul olmak için. En sonunda dikişi bırakıp şapkamı aldım ve saraya gittim.Şansa sarayın bahçesinde uşağımız Pier ile karşılaştım.
"Barones hoş geldiniz."dedi reverans yapıp "Baronu mu görmeye geldiniz."
"Evet."dedim normal gözükmeye çalışıp "Odasındadır herhalde."
"Aslında..."Biraz durup devam etti "Kendisi Leydi Bellatrix'in odasında. İş konuşuyorlar elbette."
"Leydinin odasını biliyorsun değil mi?"
"Evet ama..."
"O halde beni odasına götür."
��7 ��C
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzi(Geçmişten Gelen-2)
Fiksi SejarahGeçmişten Gelen adlı romanın devamı. Elenor'un hikayesi