"Evet biliyorum."dedim sakin olmaya çalışıp.
"O halde bir kılıç al da talim yapalım."
Sadakları yanındaki kılıçlardan birini alıp bana uzattı kendi de kılıç alınca talim yapmaya başladık.
"Neden benden kaçtığını sorabilir miyim?" dedi bir süre sonra.
"Senden ne kaçacağım?"dedim kaşlarımı çatıp "Hem odandan sorumluyum istesem de kaçamam."
"Seni öptüğüm için kaçmış olabilir misin?"
"Ben onu çoktan unuttum." Berbat bir yalancıyım ama o an iyi rol yaptığımı düşünüyorum.
"Ama ben unutmadım."dedi kılıcını indirip "Unutamam da..."
Ben de kılıcımı indirdim. Bir süre birbirimizin gözünün içine baktık. Philipe bana yaklaşırken nasıl olduysa buna hazır olduğumu hissettim.
"Neden daha önce karşıma çıkmadın."dedi beni öptükten sonra yüzümü okşayıp.
"Doğru zaman bu zaman demek ki."yanağımdaki elini tutup gülümsedim
"Akşam odamda ikimiz için yemek hazırlatacağım. Gelirsin değil mi?"
"Gelmeye çalışacağım. Şimdi daha fazla üşümeden içeri geçelim."
İçeri girdiğimizde Jhan ile karşılaştık. Bizi pencereden görmüş müydü acaba? Philipe'nin tuttuğu elimi çektim.
"Nasılsınız Baron?"dedi gülümseyip "Elenor?"
"İyiyim Dük Hazretleri... Leydi Queno sayesinde çok iyi ağırlanıyorum. Majesteleri ile görüşmeler de iyi gidiyor."
"Görüşmelerde ben de bulunuyorum Baron. Elenor kraliçemiz seni çağırıyordu."
Reverans yapıp yanlarından uzaklaştım. Yine ne olmuştu acaba? Kraliçenin odasına gittiğimde annem ve Düşes Tell de oradaydı, reverans yaptım.
"Majesteleri, Düşes..."
"Hoş geldin Elenor. Gel otur."
Annemin yanındaki boş koltuğa oturdum.
"İspanya'dan gelen aristokratlarla görüşmeler yapılıyor biliyorsun. İspanya Prensesi ve Prensimiz evlenecek. Görüşmeler sonucunda en uygun adımın bu olduğu kararını aldık."
Eh bu pek şaşırtıcı bir şey değildi. Tüm saray bunu bekliyordu.
"Çok sevindim."dedim gülümseyip "Umarım mutlu olurlar."
"Umarım. Düşes Tell, Leydi Queno ve sen düğün hazırlıklarında bana yardım edeceksiniz."
"Majesteleri."Düşes Tell "Elenor zaten ağır bir yükün altında. Bir de bu fazla olmaz mı?"
"Sen ne diyorsun Elenor?"dedi kraliçe bana bakıp "İki görevi birden başarabilir misin?"
"Benim yerime Leydi Candencia bu görevde daha iyi olacaktır. Tabii siz uygun bulursanız..."
"Nasıl istersen. Bu konuyu hallettiğimize göre Leydi Candencia'ı çağırır mısın? Onunla konuşalım."
"Elbette ekselansları."
Cande'e haber verdikten sonra odama gittim. İçeri girdiğimde Jhan ile karşılaştım.
"Sen odama nasıl girdin?"dedim şaşkınlıkla.
"Fazla zor olmadı."
"Ne istiyorsun?"diye iç çektim.
"O Baronla sizi gördüm."dedi kolumu tutup "Onun için mi beni reddettin?"
"Onun için değil. O aniden gelişti."
"Aniden? Böyle bir şey aniden gelişir mi? Önceden tanışıyordunuz değil mi?"
"Ne tanışması ben ne zaman İspanya'ya gittim de tanışalım?"
"Kolumu kurtarıp kapıyı açtım
"Jhan git yoksa avazım çıktığı kadar bağıracağım!"
"Bu konuşma burada bitmedi!"
Sinirle çıktı odadan. Ne yapacağımı bilemedim donup kaldım. Akşam için heyecanlanamadım bile. Yatağıma oturup toparlanmayı bekledim. Jhan'ın bu hali zamanla gidecek biliyorum ama ne kadar sürecek bu?
Akşam üstümü değiştirip Philipe'nin odasına gittim. Kapıyı çalmamla açılması bir oldu.
"Kapıda mı bekliyordun sen?" diye gülümsedim.
Beni kendine çekip öptü.
"Odanın kapısında beklemediğime dua et."
İçeri girdiğimde çok güzel bir sofrayla karşılaştım. Sofraya oturduğumuzda içim bir şey almadı. Hala Jhan'ı düşünüyordum. Philipe sandalyesini yanıma çekip elimi tuttu.
"Ne oldu? Yemeklerin tadına bakmıyorsun, yüzün de asık..."
"Yok bir şey."dedim gülümsemeye çalışıp "Bugün pek keyfim yok sadece.
"Sabah keyfin gayet yerindeydi. Ne oldu anlat hadi."
"İstemeden birinin kalbini kırım diyelim."
"Kimmiş bu biri?"
"Philipe bunu sonra konuşsak olur mu?"
Hafifçe gülümseyip başını salladı
"Ama sen de yemeklerden yiyeceksin."
Bir iki lokma aldıktan sonra acıktığım fark ettim.
"Yemekler çok lezzetli olmuş."dedim sofradan kalktığımızda.
"Evet aşçılarınız çok yetenekli." Beni öpüp yüzümü okşadı "Sen olduğun zaman her şey her yer çok güzel."
"Sen gördüğün her kadına bunları söylüyorsun değil mi?"dedim gülümseyip "Yani biraz klişe de."
"Söylemiyorum." elimi öpüp sıkıca tuttu "Sadece sana söyledim. Ve ancak sana söyleyeceğim, ömrümün sonuna kadar."
Beni öperken kendimi havalarda uçuyormuş gibi hissettim. Her şey rüya gibiydi.
31 Mart
Sabah kahvaltıda Jhan karşıma oturdu, daha annemle babam gelmemişti ve gelmelerini o an dört gözle beklemeye başladım. Bunca yılın hatırına normal gözükmeye çalıştım.
"Nasılsın Jhan?"
"İyi olup olmadığım vereceğin cevaba bağlı... O adam dün akşam sana bir şey yaptı mı? Aranızda bir şey oldu mu?"
Kıpkırmızı olmuştum sinirden.
"Bu seni ilgilendirmez. Şimdi annemle babam gelmeden git lütfen."
"Elenor sana inanamıyorum!"diye bağırıp ayağa kalktı.
"Jhan git lütfen.Annemle babam geliyor."
Jhan gittikten sonra annemle babam geldi.
"Jhan'ın nesi var?"dedi babam " Çok gergindi."
"Bilmem."dedim gergin olmamaya çalışıp "Şu diplomatik görüşmeler onu gerdi herhalde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzi(Geçmişten Gelen-2)
Ficción históricaGeçmişten Gelen adlı romanın devamı. Elenor'un hikayesi