Bir süre durup kraliçenin verdiği emri hazmetmem gerekti.
"Majesteleri saygısızlık etmek istemem."dedim güçlükle "Böyle bir görevi bana değil de anneme ya da Düşes Tell'e verseniz daha iyi olmaz mı?"
Kraliçe anaç bir tavırla gülümsedi
"İkisinden de daha başarılı olacağına eminim Elenor. Hem bu tür şeylere alışma vaktin geldi de geçiyor bile."
"Siz öyle diyorsanız."diye mırıldandım.Saray hakkında doğru dürüst bildiğim bir kural varsa o da kraliyet mensuplarıyla asla tartışmaman gerektiği. Geçen sene lordlardan biri az daha bu sebeple kellesinden olacaktı!
Kraliçenin odasından çıktığımda Aurora ile karşılaştım
"Ne oldu?"dedi beni görünce "Yüzünden düşen bin parça..."
"Boş ver."diye iç çektim "Zaten olan oldu."
Sinirimden ne yapacağımı bilemedim. Biriyle dertleşmem gerekiyordu ve Jhan'ın odası en yakınımdaydı bir ümit odasındadır diye kapıyı çalıp içeri girdim. Odada kimse yoktu.Odadan çıkacakken masasındaki kolye dikkatimi çekti.Masadaki benim iki ay önce kaybettiğim kolyemdi bundan eminim çünkü o kolye babam tarafından özel olarak yapıldı.Kolyeyi alıp kapıya yöneldim. Kapı ben daha açmadan dışarıdan açıldı. Jhan beni görünce bir hafifçe gülümsedi
"Elenor? Bu ne sürpriz..."
"Odandasındır diye düşünmüştüm olmadığını görünce gidiyordum ben de."
"Hayrola bir şey mi oldu?"
"Sadece biriyle dertleşmem gerekiyordu."
"Geç otur konuşalım istersen."
"Gerek yok sonra konuşuruz, gitmem gerek."
Odadan çıktığımda ellerim titriyordu. Dion bunun için mi Jhan konusunda beni uyarmıştı? Benden hoşlandığını düşündüğü için mi?Bugün Dion'u görsem konuşacaktım ama göremedim. İşin garibi Cande de döndüğümüzden beri ortalarda yok. Umarım birliktedirler.
21 Mart
Bugün kesinlikle kabus olmalı! Başka bir açıklama olamaz!
Kahvaltıdan önce Dion'u görebildim. Hemen bir kenara çektim
"Kolyemin Jhan'da olduğunu biliyor muydun?"dedim hemen
"Ne? O madalyonun mu? Bana sana verdiğini söylemişti."
"Ha biliyordun yani? Dion bana doğruyu söyle Jhan benden hoşlanmıyor değil mi?"
Dion bir süre bir şey diyemedi. Hatta demedi de sadece bir süre sonra başını salladı.
"Dion bunu bana nasıl söylemezsin!"diye bağırdım kendimi tutamayıp.
"Özür dilerim."mırıldanıp devam etti "Sadece bunu öğrendiğinde Jhan'ın kalbini kırabilirsin diye düşündüm."
"Böyle bir şeyi yapar mıyım Dion? Sen de Jhan da kardeşlerimsiniz benim."
Eğer gelecek olan aristokratalrın odalarıyla uğraşılmasaydı tüm gün köşe bucak Jhan'dan kaçardım herhalde. Cesaretimi toplayıp onunla nasıl konuşacağım bilmem. Bari Dion aramızda geçen konuşmayı Jhan'a anlatsa da bana fazla bir iş kalmasa.
Kabus gibi gün demiştim ya kabusumun devamı İspanya'dan gelen heyeti karşılamamızla devam etti. Kralın kabul odasında hepimiz sıraya dizilmiş heyeti bekliyorduk. Kısa süre sonra misafirlerimiz geldi. Heyet başkanını gördüğümde ya çığlık atacaktım ya da küfür edecektim zor tuttum kendimi. Daha dün suratına kitap fırlattığım o sersem! Beni fark ettiği anda yüzünde önce bir şaşkınlık sonra da bir tebessüm oluştu. Hala gülümseyebiliyor! O an suratına tokat atabilirdim.
"Hoş geldiniz."dedi Kral "Umarım ülkemizde sizi en iyi şekilde ağırlayabiliriz."
"Bundan hiç şüphemiz yok majesteleri."dedi heyet başkanı "Ülkenizin ne kadar misafirperver olduğunu bilmeyen yok."
"İsterseniz bugün dinlenin, yarın görüşmelere başlarız."
"Baron Escoder."dedi Kraliçe "Sizin odanızdan Leydi Queno sorumlu olacak, bir isteğiniz olursa kendisine söyleyin."
Çok eğilmeden reverans yaptım o sereme daha fazla saygı gösteremem.
"Odamı gösterirseniz, bir an önce dinlenmek istiyorum leydim."
"Elbette."
Kabul odasından çıkınca Baron hafif bir kahkaha attı
"Dünya ne küçük değil mi? Bu arada kitabınız bende, müsait olduğunuzda size takdim edeyim."
"Sizde kalabilir."diye mırıldandım.
"O kadar eski bir kitabı bana mı veriyorsunuz? Etkilendim."
"Çok da eski değil, kitaplığım ondan eski eserlerle dolu."
"O eser beklide bin yıllık."dedi Arapça.
"Dediğim gibi daha eskileri var."ben de Arapça karşılık verdim.
"Özür dilerim leydim, ben kolleksiyoner olduğunuzu sanmıştım. Arapça pek bilinen bir dil değil."
"Aldığım eğitimleri bilseniz."diye iç çektim. Odasına varmıştık "İşte odanız."
Yanından gidecekken beni durdurdu
"İsminizi söylemeyecek misiniz?"
"Leydi Oueno yeterli değil mi Baron?" ne diye bu adama ismimi söyleyeyim ki en fazla bir aya gidecek zaten.
"Normalde yeterli olurdu ama bütün gün başımın ağrımasına sebep olan bir hanımın ismini öğrenmek isterim."
İstemeden gülümsedim
"Tanrım! O kadar mı sert fırlatmışım?"
"Başımın yarılmadığına dua ediyorum."dedi samimiyetle. Biraz durup etti"İsmim Philpe..."
"Elenor."
"Tahmin ettiğimden daha güzel bir isim."
"Size iyi dinlenmeler Baron." reverans yapıp yanından uzaklaştım. Bir an önce bugünün bitmesini istiyordum.
Koridordan dönünce Jhan ile karşılaştım.Beni görünce hali tavrı değişmemişti. Akıllım Dion daha bir şey söylemedi demek ki, iş bana kalmıştı.
"Tebrik ederim,önemli bir görev almışsın."dedi Jhan
"Ya çok önemli(!)"diye mırıldandım "Jhan seninle konuşmam gereken bir konu var."
"Dinliyorum."
Laflarımı nasıl toparlayacağımı bilemedim. Bir süre durdum
"Bana bazı dedikodular geldi, senin hakkında."
Yüz hatları değişmeyi başlamıştı
"Ne gibi?"
"Benden hoşlandığın gibi... Jhan bu sadece dedikodu değil mi, aslı astarı yok."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzi(Geçmişten Gelen-2)
Fiksi SejarahGeçmişten Gelen adlı romanın devamı. Elenor'un hikayesi