Biliyorum bu bölüm biraz az oldu ama bu kadar yazabildim. Sırf akşam yayinlayacam dedim diye. Yazdığım kadarını yayınlıyorum umarım beğenirsiniz.
Tüm gece Miraç'in söyledikleri beynimde çınladı. Nasılda güzel söylemişti öyle öpmek istediğini. Daha fazla yatakta duramıyacağımı anlayınca hızla çıktım. Belkide gidip Nazan ablayı ziyaret etmeliyim. Hem bu arada Miraçı da görmüş olurum. Bugün günlerden pazartesi olduğu aklıma gelince kendimi tekrardan yatağa atmak istedim. Ne yazikki okula gitmem gerekiyordu. Istemeye istemeyede olsa dolabın önüne geldim. Siyah kazağımı ve üstüne altı sacakli olan siyah hırkamı çıkardım. Altınada yeşil pantolonumu giydim. Yeşil küpelerimi de taktiktan sonra aynanin önüne gelip maşayı fişe taktım. Dün olanlardan sonra bugün kesinlikle güzel olmam gerekiyordu. Saçlarımı maşaladıktan sonra Aylaynır ve maskara sürerek zaten belli eden gözlerimi dahada ön plana çıkardım. Tam anlamıyla hazır olunca odadan çıktım. Açelyaya bakmak için misafir odasına girdiğimde gördüğüm manzarayla şok oldum. Açelya Metenin omzunda uyumuş. Metede kafasını Açelyanın kafasının üstüne koymuş birde ahtapot gibi kıza yapışmış. Miraç onların bu halini görse hepimizi keserdi. Çalan Telefonum ile uyuyan ikili sıçradı. En azından onları uyandırmak ile ugrasmak zorunda kalmayacaktım. Telefonu cebimden çıkardığımda ekranda gördüğüm Miraçın ismiyle kalbim hızla atmaya başladı. Hızla aramayı onaylarken telefonu kulağıma koydum.
"Günaydın. " karşı taraftan ses gelmeyince ilk ben konuşmak zorunda kaldım.
"Günaydın. Okula geç kalmayın diye uyandırmak için aramıştım ama gerek yok gibi. " gülümseme dudaklarima yerleşirken odadan çıktım. Sonuçta Mete ile Açelyanın karşında rahatça konusamıyorum.
"Nazan abla iyi mi?" Aslında sormak istediğim Miraçın iyi olduğuydu. Ne yazikki sadece bunu sorabiliyorum.
"Evet iyi en azından hayatî tehlike yok. " bir süre telefonun diğer ucundaki nefes alışverişini dinledim. Dün olanları sormamak için kendimi fazlasıyla zor tutuyorum. "Kapatsam iyi olur. " Hayır demek için ağzımı açmıştım ki duyduğum dıııt dıııt sesiyle hayal kırıklığına uğradım. En azından okuldan sonra hastaneye gidecegimi söyleyebilseydim. Neyse zaten gidecegimi tahmin ediyordur. Nadiri arayip bugünkü derslere girmesini söylesem ne olur ki. Hem bende bıçakladım evde dinlenmem gerekiyor. Yüzümde gülümseme oluşurken çoktan rehberden Nadirin üstüne gelmiştim. Beklemeden ekrana tıklayarak aradım.
"Alo. Ekin. "
"Evet benim. Biliyorum çok şey istemeye başladım ama biliyorsun bıçakladığım için biraz dinlenmem gerekiyor o yüzden bugünkü derslere sen girebilir misin?" Heyecanla vereceği cevabı beklemeye başladım. Tırnaklarımı yolarken karşı taraftan hala cevap gelmemişti.
"Olur tabi. Ama yarın kesinlikle okula geliyorsun. Öğrenciler seni çok merak etti. " gözlerimi devirirken öğrencileri bahane etmesine ses çıkarmadım.
"Iyi olursam tabiki gelirim. Neyse hadi sonra görüşürüz. " konuşmayı uzatmanın anlamı yok. Cevap vermesine izin vermeden telefonu kapattım. Bu işi hallettigimize göre Miraç sabah kahvaltısını yapmadan pogacalari yapıp hastaneye yetişmen gerekiyor. Tabi ilk önce mesaj atmalıyım.
'Sakın kahvaltı yapma poğaça yapıp getiriyorum. '
Mesaj gider gitmez hemen pogacanin malzemelerini çıkarmaya başladım.
"Hadi çıkmıyor muyuz?" Açelyanın mutfağa girmesiyle ona döndüm. Utangaç gözlerle bana bakarken imalı bir söz söylememek için kendimi zor tuttum.
"Siz çıkın ben Miraçın aman yani annenin yanına ugrayacam kadın acıkmıştır şimdi. " Açelya kendini tutmayip gülünce kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. Söylediğimde ne vardı da gülüyor.
"Tamam sen abimin aman annemin yanına uğra. Zaten o halde senin yemeklerini yiyebilir ya. " öpücük atıp mutfaktan çıktı. Yine kendimi rezil etmiştim. Omuz silkip poğaça işine geri döndüm.
......
Tam bir saatir şu pogacalar için uğraşıyorum. Birşey değil fırın çalıştığı için terlemistim. Telefonu elime alıp bininci kez baktım. Miraçtan hala cevap yoktu. Kesin beni umursamayip kahvaltısını yapmıştı. Pogacalari saklama kabına koyup çantamı ve montumuda alarak evden çıktım. Merdivenlerden yukarı çıkan Fatih'le karşılaşınca sasirmadim desem yalan olur."Nereye böyle?" Elimdeki pogacalari işaret ederek konuştum.
"Bi yakınım hastanede onu ziyarete gidiyorum. " bakışları poğaçaya düşerken dudaklarında gülümseme vardı. Bir zamanlar onun için az yapmamıştım.
"Gel seni bırakayım. Hem yaralı yaralı etrafta dolaşma. " Hiç Hayır diyemem. Zaten hava soğuk birde o yolu cekemem. Kafamı olumlu anlamda salladim ve önden giden Fatihi takip ettim. Eminim beni hastaneye bıraktıktan sonra gider. En azından ben öyle tahmin ediyorum. Fatih sürücü koltuğuna geçerken bende ön koltuğa kuruldum. "Benim kaldığım hastaneye gidecez. " kafasını sallarken arabayi çoktan çalıştırmıştı. Yol boyunca ikimizde tek kelime etmemiştik. Aslında ben Miraçı düşündüğüm için konusmamistim. Fatih'te eminim ben konuşmayınca konuşacak cesareti bulamamıştır. Hastanenin önüne geldiği gibi kapıyı açıp arabadan indim. Fatih'in gitmedigini görünce eğilip arabanın içine baktım.
"Sen git ben arabayi park edip geliyorum. " zorla gülümseyerek kafamı salladım. Miraç bu duruma hiç sevinmeyecekti.
"106 numaralı oda. " dedikten sonra yaramin izin verdiği hızla hastaneye girdim. Hangi odada kaldıklarını bildiğim için sekretere sormama gerek yoktu. Kapının önüne gelince boşta olan elimle saçımı başımı düzelttim ve kapıyı açıp içeri girdim. Miraçın bakışları bana dönerken hiç istifini bozmadı. Nazan abla desen zaten tepki veremiyor kadıncağız. Miraçın oturduğu Koltuğun boşta kalan kısmına kuruldum.
"Açsındır diye poğaça yaptım. " derken elimdeki saklama kabını Miraça doğru uzattım. Bir süre elimdeki kaba baktıktan sonra yüzüme bakmadan karşıya baktı.
"Gerek yok ben kahvaltımı yaptım. " yüzüm asılırken o kadar saat verdiğim emeğe yazığım geldi. Sırf onun için yaralı yaralı poğaça yapmıştım. Açılan kapının sesi kulaklarıma dolarken dönüp bakmadım. Gelenin Fatih olduğunu zaten biliyorum. Miraçın bakışları sertleşirken Fatih'in burda olduğuna inanamiyormus gibi bir hali vardı. Fatih'e yer açmak için oturduğum koltuktan kalkıp Nazan ablanın yatağına oturdum. Miraçın bakışları ise hala Fatih'in üstündeydi. Kesin bu işin sonu iyi bitmeyecekti.
"Pogacalar elinde kalmış. " Fatih bunları söylerken alaylı bakışları Miraçtaydı. "Eger yiyen yoksa ben talibim. " bu arada elimdeki kaba uzanmıştı. Miraç ondan önce davranarak kabı elimden hışımla çekti.
"Bu pogacalar benim için yapıldı. " derken çoktan kabin kapağını odanın bir köşesine fırlatmıştı. Pogacalari Hırsla ağzına tikarken inat uğruna girdiği duruma göz devirdim. Normalde kendimi parcalasam yediremezdim o pogacalari.
"Neyse birader kasma kendini. Zamanında yeterince poğaça yedim. " Miraçın yemesi dururken bakışları beni buldu. Aferim Fâtih güzelim anın içine et. Ne var söylüyorsun bunu şimdi. "Eminim hala eskisi gibi güzel yapiyordur. " Miraçın bakışları sertleşirken nefesi sıklaşmaya başladı. Ben bu filmin sonunu çok iyi biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİM (Öğretmen)(Tamamlandı)
Ficção GeralYürekleri titreten bir aşka sizde şahit olmak isterseniz doğru kitabı okuyorsunuz. Öğretmen öğrenci aşkı diyince ilk akla gelen sıradan şeylerden uzak sıradışı bir kurgu. Burda öğretmen olan bayanken öğretmenine aşık olan öğrencide erkek. Ikisinin a...